Sağlık’ta neler oluyor?

*Türk hükümeti İngiltere’de sağlık alanında çöktüğü ileri sürülen kamu-özel sektör ortaklığı ile Türkiye’de olduğu kadar Romanya, Macaristan, Kazakistan ve Pakistan gibi ülkelerin de dikkatini çekiyor

*Haber – Analiz

BÜKREŞ (Gazete Balkan)– Türk hükümeti dünya genelinde şehir efsanelerine dönüşen ‘Şehir hastaneleri’ ile ülke içerisinde olduğu kadar, başta Romanya olmak üzere Macaristan, Kazakistan ve Pakistan gibi ülkelerin de dikkatini üzerine çekiyor.

ALTIN YILLARA DÖNÜŞ MÜ?

Sağlık alanında 2007-2011 arası altın yıllarını yaşayan Türkiye, vatandaşa ‘önemli’ olduğu hissini bu yıllarda vermiş, kimlik kartını göstererek muayene olan, ilacını alan vatandaş “İlk defa Devlet tarafından insan yerine konmanın hazzını” tadmış ve iktidardaki Ak Parti’ye oyları ile sınırsız destek vermişti.

2015 Haziran seçimlerinde Parlamento çoğunluğunu kaybeden, aynı yılın Kasım ayında yapılan seçimlerde yeniden kazanan ve bu yıl 24 Haziran’da yapılan seçimlerde yeniden Parlamento çoğunluğunu kaybeden AK Parti iktidarının, kamu- özel ortaklığı ile yeniden popülizmin can damarı sağlık alanına yöneldiği görülüyor. Bu alanda sağlanacak yeni bir başarı sağlıkta geriye gidişi durduracağı gibi, AK Parti iktidarını da rahatlatacak.

Hükümetin bu alanda başka ülkelerden Türkiye’ye yönelen ilgiyi de iç politikada başarıya destek olarak gösterme çabası içerisinde olduğu görülüyor.

Yapılan eleştirilere rağmen kamu- özel ortaklığı ile iktidar partisinin oy deposu anlamında yeni bir ‘Hazine’ bulduğu kesin. Yapılacak eleştirilerin ‘Köprüyü sattırmam” tartışmasından farkı olmayacak. Türkiye, İngiltere’de yaşandığı öne sürülenleri yaşayacaksa da, bunun anlaşılması 10-15 yıl alacak.

O zamana kadar da bakalım kim öle kim kala..

KAMU – ÖZEL ORTAKLIĞI

Dünyada soğuk savaş döneminin ardından Kapitalizmin ‘Kabe Duvarı’ haline getirilen veya gelen kamu- özel sektör ortaklığının özellikle sağlık alanındaki ana vatanı ise İngiltere olmuştu.

Şimdi İngiltere’nin duvara tosladığı ve devlete 450 proje yapan inşaat firması CARILLION şirketinin batışı ‘kamu- özel sektör ortaklığının’ aslında bir ‘Kabe Duvarı’ olmadığına örnek olarak gösteriliyor.

Bu böyle olsa bile, Türkiye’de bunun hiç bir önemi olmayacak. Aksine, bugünkü CHP’nin yani sosyal demokratların ikinci kuşak dedelerinden olan Necdet Calp’in “Köprüyü sattırmam” polemiğinden öteye geçemeyecek ve Ak Parti’nin elini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

ROMANYA GİBİ ÜLKELERİN İLGİSİ

DEİK’in bu yılbaşı başlattığı 80 Romen bürokratını kamu- özel sektör ortaklığı alanında eğitme faaliyetleri, öncesi de düşünülürse Romen hükümetinin bu alandaki umutlarını artırmış, Başbakan Viorica Dancila çantasına koyduğu 12 yap, işlet devret modeli ile hazırlanan projeyle geçen ay Türkiye’yi ziyaret etmiştir.

Başbakan Dancila’nın ilk açıklaması “Türkler Köstence’ye bin yataklı hastane yapmak istiyor” şeklinde olmuştu. Romanya Sağlık Bakanı ise yine geçen ay ikinci defa Türk mevkidaşı ile görüşmüş ve iki ay içerisinde ortaya bir anlaşma metni çıkarma konusunda anlaşmışlardı.

Sağlık alanaında çökmüş, kaliteli bütün sağlık personelini Batı’ya kaptırmış Romanya gibi ülkelerin bize olan ilgisi ise Türkiye’yi yönetenlere moral olacak, bu moral de iç politikada gereğinin ötesinde kullanılacaktır.

Nitekim Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM Plan Büçte Komisyonun da “Sağlıkta dönüşüm projesi” başlattıklarını duyurmuş, hastanelerin yaş ortalaması, kaliteli yatak sayısı gibi alanlarda rakamsal açıklamalarda bulunmuş ve sözü dış ilgiye getirerek Romanya projesinin ip uçlarını vermiştir..

Bakan Koca, “Hazine ile Sağlık Bakanlığı kamu-özel iş birliği sözleşmelerine yönelik bugüne kadar hiçbir sözleşmeye borç üstlenim anlaşması imzalanmamıştır” diyerek eleştirileri cevaplandırdı.

Koca, günün ekonomik imkanları çerçevesinde yapılan planlamada bir kısım hastanelerin klasik ihale yöntemle planlanırken, özellikle büyük yapıların kamu-özel iş birliği modeliyle yapılmasının programlandığını söyledi.

Mevcut kaynaklarla ve kısa sürede sonuç alacak şekilde 150 bin yatak üretmenin finansal olarak mümkün olmayacağını, bu sebeple dış finansman kullanılması gerektiği yönünde değerlendirme yapıldığını dile getiren Koca, “Birçok ülkenin başvurduğu kamu-özel iş birliği modeli bu yüzden tercih edilmiştir. Ayrıca, hastane faaliyete geçinceye kadar kamu adına herhangi bir faaliyetin üstlenilmemesi, klasik yöntemle kamuda ortalama 8-10 yılı bulan bina yapım süresinin 3 yılın altına düşürülmesi ve yatırım yükünün uzun yıllara yayılması gibi hususlar birçok ülkenin de dikkatini üzerimize çekmiştir.” diye konuştu.

Koca, şunları kaydetti:

“Nitekim Macaristan, Romanya en son bin 100 yataklı talebi ve yeni 3 bin yeni yatak talebi… Avrupa ülkeleri yanında Kazakistan, Pakistan gibi birçok ülke bizim kamu-özel iş birliği modelimizi kendi ülkelerinde uygulamak, hatta Türk firmalar tarafından üstlenilmesini talep etmektedir.”

***

İktidar partisi bu ilgi ile muhalefete yönelecek, muhalefet kazanamayacağı kesin kör döğüşünde kum torbası olmaktan öteye geçemeyecektir.

Öyleyse, yapılacak olan nedir?

Tamam, kördöğüşünüzü yapın! Buna mani olacak ‘sağduyu’dan başka güç yok.

Ama akıllı olun! Ak Parti politikalarına yön verenler, 15 yıl sonra toslanacağı belli duvarı görmeli ve buna göre de tedbir almalıdır. Bakan Koca’nın sözleri buna teminat olarak görülebilir, ancak o sözlerin devamı da var.

Başta İngiltere örneği olmak üzere olumsuz örnekler veya muhalefetin kasıtlı da olsa her eleştirsi kör döğüşünden daha fazla ciddiye alınmalı ve Türkiye’yi 15-20 yıl sonra yeniden bir dolar krizine sokmamanın yolu bulunmalıdır.

BAKLAVA USTASI BAKLAVA TÜCCARI DEĞİLDİR

İnşaat firmalarına hastane işletmeciliği yaptırmanın bize göre, iyi bir baklava ustasına baklava tüccarlığı yaptırmaktan farkı yoktur. Asıl kamu-özel ortaklığı inşaat aşamasından sonra başlatılmalı, aç gözlü müteahhide –kurda kuzu teslimi gibi- hasta teslim edilmemelidir.

İşin nirengi noktası burasıdır. Bu düğüm çözülmeli. Müteahhit yaptığının karşılığını elbette almalı, mağdur olmamalı. Ancak, inşaat operasyonunda kullanılan aletlerin tıbbi operasyonlarda kullanılmasına da fırsat verilmemelidir. Inşaat operasyon araçları tıp operasyonları için çok kabadır.

Verirseniz ne olur?

Sizi oturduğunuz koltuklara yapıştıracak bir zift bulmuş olursunuz. Olursunuz da 15-20 yıl sonraki evladınızı, torununuzu yakmış olursunuz..

Maharet, “Kendin yansan bile evlâdını yakma!” şeklindeki şair sözünün gereğini yerine getirebilmektedir.

 

 

 

 

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir