AB’de lobicilik sektör haline geldi
*AB’de Ocak 2017’den Eylül 2018’e kadar bilinen lobicilik faaliyetleri için 2,3 milyar Euro’dan fazla yatırıım yapıldı
BÜKREŞ (Gazete Balkan)– Kendi politik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket eden ve hükümetlerin verdiği kararları etkileme amacı güden lobilerin kanun yapımına etkileri endişeye sebep oluyor.
Avrupa Birliği (AB) tarafından 2008 yılında ‘Şeffaflık Sicili’ adlı açık bir veri tabanı oluşturuldu. Lobilere bağlı ve tüzel kişi olarak bilinen baskı gruplarının Avrupa Komisyonu’na kayıt olarak fonlarını ve menfaatlerini beyan etmelerini sağladı.
AB içerisinde faaliyet gösteren lobiciler yapmayı planladıkları yatırım miktarını Şeffaflık Sicili aracılığıyla beyan ediyor.
Özellikle ABD’nin ticari önceliklerinde değişim yaşanmasıyla birlikte dönüşmeye başlayan ülkeler arası ekonomik ilişkilerin AB pazarındaki uluslararası aktörlerin menfaatlerini nasıl etkilediği araştırıldı.
Yarı resmi Alman Haber Portalı Deutsche Welle (DW), Brüksel’de lobicilik harcamaları konusunda kendi yaptırdığı inceleme sonuçlarını yayımladı.
AB’DE LOBİLER 21 AYDA 2,3 MİLYAR EURO’DAN FAZLA HARCADILAR
AB içerisinde faaliyet gösteren lobiciler yapmayı planladıkları yatırım miktarını Şeffaflık Sicili aracılığıyla beyan ediyor. DW bu inceleme kapsamında lobicilik faaliyetlerini ölçebilmek için beyanda bulunan lobicileri ana merkezlerine göre gruplandırarak her grubun belirttiği en düşük ve en yüksek para miktarının ortasını alıyor.
Analizler Ocak 2017’den Eylül 2018’e kadar geçen sürede AB içerisinde, çoğu AB ülkelerinden olmak üzere, 2 milyar Euro’dan (2.3 milyar Euro) fazla lobicilik faaliyetleri kapsamında yatırım yapıldığını gösteriyor. ABD merkezli Center for Responsive Politics adlı şeffaflık çalışmaları yapan sivil toplum kuruluşuna göre ise aynı dönem içerisinde Washington’da 4 milyar 700 bin Euro harcandı.
İlk bakışta Avrupa Birliği ülkeleri dışından yapılan lobi faaliyetleri fazla gözükmüyor. Şeffaflık Sistemi’ndeki oluşumların sadece yüzde 9’unu oluşturan baskı grupları toplam harcamanın ise yüzde 11’ini kapsıyor. Brüksel’de AB dışından en fazla yatırım yapan ülkeler sırasıyla ABD, İsviçre, Norveç olarak yer alıyor. Japonya ve Çin 4. ve 5. sıralarda yer alırken AB’nin en önemli ticaret ortaklarından Rusya ise sadece 8. sırada görünüyor.
Mevzuatlarının bir parçası olarak AB’ye üye olan ülkeler, AB içerisinde aktif bir şekilde lobi faaliyetlerinde bulunuyor. Bunun sonucunda da tabloda yer alan 30 ülkeden sadece 5 tanesinin AB dışından olduğu görülüyor.
Belçika, küçük bir ekonomiye sahip olmasına rağmen Avrupa Birliği ülkeleri arasında yatırım yapan ülkeler sıralamasında birinci sırada yer alıyor. Brüksel kaynaklı bu yatırımın sebebi ise dünyanın en büyük lobilerinin, danışmanlık şirketlerinin, derneklerin ve hukuk örgütlerinin Belçika’nın başkentinde yer alarak aynı zamanda AB’nin de başkenti olan bu şehirdeki kurumlara fiziksel olarak yakın olmak istemesi.
DW Brüksel merkezli en büyük 100 şirketi inceledi: Müşterileri kimler, ana merkezleri nerelerde yer almakta ve Brüksel’deki lobi şirketlerine 2017’de temsil edilmek için ne kadar para ödediler?
Bu incelemeye göre AB dışındaki ülkelerden gelen şirketler toplam harcamanın yüzde 43’ünü oluşturuyor. Brüksel’den harcama yapan ülkeler arasında ABD büyük bir farkla ilk sırada yer alarak Almanya, İngiletere ve Fransa gibi ülkeleri geride bırakıyor. Belçika ise AB yanlısı kurumların ana merkez göstermesi sebebiyle ikinci sırada bulunuyor. Japonya ve İsviçre’nin de ilk 10’da yer aldığı sıralamada Çin ise gerilerde bulunuyor.
College of Europe Üniversitesi’nin AB-Çin Araştırmaları Merkezi’nde araştırmacı olarak çalışan Duncan Freeman’a göre, “Genellikle Doğu Asya’da bulunan Çin, Kore veya Japonya gibi ülkelerde devlet ve özel girişimler arasında yakın ilişkiler bulunuyor. Dolayısıyla politika geliştirme sürecinde bu aktörler birbirlerine derinden bağlılar ve şirketler kendilerini bağımsız olarak görmüyorlar. Mesela Çin’de lobicilik geleneği yok ve Çinli firmalar ABD veya AB’de olduğu gibi hükümetlere baskı kurmuyorlar.”
Bunun yanı sıra Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin (İngilizce: Transparency International) Brüksel’deki ofisinden Raphaël Kergueno ise “Avrupa Ekonomik Alanı kapsamında bulunan İsviçre, Norveç ve İzlanda gibi ülkeler, doğrudan sistemin parçası olmadıkları için ekonomik olarak ortak pazar kurallarından daha fazla yararlanabilirler. AB üye devletlerinin aksine yeni bir yasa için oylama hakları yok. Dolayısıyla lobicilik bu ülkelerin AB’deki karar alma mekanizmalarını etkileyebilmesi için bir yol” yorumunda bulunuyor.
ASYA ÜLKELERİ İKİLİ İLİŞKİLERİ TERCİH EDİYOR
Kergueno’ya göre Avrupa Birliği’nin telif hakları çerçevesinde oluşturduğu internet politikaları ve Genel Yasa Koruma Kanunu gibi bireysel gizliliği ön plana çıkartan yasalar, şirketlerin kendi ülkelerinde iş yapma biçimlerini değiştirmelerine yol açabilir. “AB’nin online faaliyetlerin düzenlenmesi için üstlendiği liderlik rolü küresel ekonomide standartları belirleyerek ABD merkezli şirketlerin iş stratejilerini uzun vadede etkileyebilir” diyen Kergueno, bunun yanında Asya ülkelerinin tabloda daha az gözükmesinin sebebini iş anlayışının birerbir ilişkileri ve çıkarları hükümetlerarası seviyede gözetmek üzerine kurulmasından kaynaklanmasına bağlıyor.
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin ABD içerisinde yakın zamanda yaptığı araştırmaya göre, 2014 ve 2017 yılları arasında Silikon Vadisi merkezli şirketlerin lobicilik faaliyetleri yüzde 278 artış gösterdi. Sık sık gündeme gelen bir dizi AB düzenlemesinden sonra Avrupa Komisyonu ve ABD’nin teknoloji devleri arasında anlaşmazlık çıkmıştı.
LOBİCİLİK FAALİYETLERİ DURUMA VE YASALARA GÖRE DEĞİŞİYOR
AB Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ve telif hakları yönetmeliği gibi büyük düzenlemeler, çeşitli çıkar gruplarının lobi faaliyetlerinin artmasına neden oluyor. Bu durumun en belirgin örneklerinden biri İngiltere’de yapılan Brexit oylaması.
Brüksel’de bulunan Corporate Europe Observatory adlı kuruluşun araştırma ve kampanya koordinatörü görevindeki Olivier Hoedeman’a göre “Lobi faaliyetlerinin yoğunluğu yasama dosyalarına göre değişiyor. Örneğin Brexit oylaması İngiltere’deki şirketlere büyük etki yapacak. Fakat İngiltere AB’yi bıraktıktan sonra da bu şirketlerin Brüksel’deki lobicilik faaliyetleri yoğun bir şekilde devam edecek. ”
Brexit’in değiştireceği bir diğer durum ise AB’nin finansal başkenti kabul edilen Londra’ya yapacağı etki. Londra’daki bankacılık faaliyetlerinin daha az kâr getirme olasılığı, Fransız Başbakanı Edourard Philippe gibi politikacıların finans şirketlerini Paris’e taşınmaya ikna etme çabalarına yol açıyor ve Almanya’nın finans merkezi Frankurt da bu yarıştan geri kalmıyor
Lobi dünyası da bu duruma kayıtsız değil. Referandumdan sonraki yıl, İngiliz bankalarının ve finans lobilerinin çabaları Alman veya Fransız meslektaşlarına kıyasla oldukça artış gösterdi.
Belirsizlik ve süregelen müzakereler ilgiyi arttırmaya devam ediyor. Finansal tavizlerin sağlanmaması durumunda ise farklı çıkar gruplarının kararları etkilemeye çalışması ise süpriz olmayacak.