Bakü’deki Rus Katliamı’nın 29’uncu yılı
20 Ocak 2019’da Azerbaycan halkının tarihinde “Kanlı Ocak” olarak geçen olayın 29 yılı doldu. 20 Ocak katliamı, tarihe hak ve özgürlüklerini korumak uğruna sokağa çıkan silahsız insanların öldürülmesi, askeri saldırı ve ulusun özgürlüğü ve bağımsızlığı için hayatını veren, savaşan ve şehit düşen milletin cesur kahramanlarının öldürülmesi olarak geçti.
Sovyet rejimi, 20 Ocak 1990’da Azerbaycan halkının bağımsızlık, özgürlük, egemenlik arzusunu, demokrasi taleplerini bastırmak amacıyla önceden hazırlanmış bir saldırganlık eylemi gerçekleştirerek, ciddi bir suç işledi. Tarihsel açıdan baktığımızda 20 Ocak’ta yaşanan trajedinin, geçen yüzyılda Türk milletine karşı uygulanan acımasız bir politikanın tezahürü olduğu aşikar.
Sovyetler Birliği’nin desteğiyle Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı haksız toprak talebi, 250 000’den fazla soydaşın Ermenistan’dan sınır dışı edilmesi, onlara uygulanan baskı ve etnik hoşgörüsüzlük, Azerbaycan’ı yıkma girişimleri ve topraklarını ele geçirme çabaları, bu politikanın bir başka tezahürü oldu. Yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak ve Sovyet Birliği’nin askeri gücünü göstermek için onların, halkın inancını ve arzusunu yıkması, ulusal özgüvenini kırması gerekiyordu.
1990 yılında 19 Ocak’a 20 Ocak’a bağlayan gece Bakü ve Azerbaycan’ın bazı bölgelerinde Bakü’yü gaddarlık yaparak ele geçiren Sovyet birlikleri, özel harekat birimleri ve çok sayıda iç güvenlik birlikleri yerleştirildi. Masum insanları silahla öldürme kampanyası, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği (SSCB) Savunma ve İçişleri Bakanlıklarının özel olarak görevlendirilmiş askeri birlikleri ve Devlet Güvenlik Komitesi’nin kışkırtıcı grupları tarafından düzenlendi. O zamanki Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov’un başkanlığındaki Sovyetler Birliği’nin yönetimi, Ermenistan’ın Azerbayvan’a karşı saldırılarından ustaca yararlandı ve Ermenileri ve asker ailelerini koruduğu ve aşırı milliyetçileri tarafından yapılan şiddeti önleme bahanesiyle buraya silahlı birlikler yerleştirdi.
19 Ocak’ta SSCB Devlet Güvenlik Komitesi’nin Alfa Grubu, Azerbaycan devlet radyo televizyonu enerji blokunu bombaladı, diğer kitle iletişim araçlarının faaliyetlerini durdurdu ve böylece halkı bilgi alma hakkından mahrum bıraktı.
20 Ocak Bakü Katliamı’nda 147 Azerbaycanlı şehit oldu, 744’ü yaralandı ve 841’i hükümsüz olarak hapse atıldı. Sadece siviller öldürülmedi, evler ve kamu binaları da bombalandı, ambulanslar bile tanklar tarafından ezildi ve insanlara yardım eden sağlık personeli de öldürüldü. Planlanan bu suçu gerçekleştirmek için o zamanki SSCB Savunma Bakanı Dimitri Yazov, İçişleri Bakanı Vadim Bakatin ve diğer üst düzey askeri yetkililer Bakü’ye geldi.
Ancak Azerbaycan halkının cesur yiğitleri, ulusal idealler uğruna birleşerek gerçek bir adanmışlık ve kahramanlık örneği sergilediler ve Sovyet Birliği askerlerinin saldırganlığına kararlı bir şekilde karşı çıktılar.
20 Ocak olaylarının hemen sonrasında Azerbaycan Hazar Vapurculuk Şirketi’nin 124 gemisi, masum sivillerin öldürülmesine karşı bir protesto olarak Bakü Körfezi’ne yelken açtı ve Sabit Orudjev Gemisi’nde daha sonraki eylemleri koordine etmek için 7 kaptandan oluşan Olağanüstü Hal Komitesi oluşturuldu. Bu durumdan endişelenen SSCB Savunma Bakanı Dimitri Yazov, bu kaptanları kabul etti. Baba Zada gemisinin kaptanı Muzaffar Aliev, SSCB Savunma Bakanı Dimitri Yazov’un “Bu ne demek kaptan, grev mi yapıyorsunuz?” sorusuna onurlu bir şekilde,”Grev yapmıyoruz, protesto ediyoruz!” diye cevap verdi.
Bu sırada savaş gemilerinin eylemlerine karşı koymaya çalışan Azerbaycan Hazar Vapurculuk Şirketi’nin gemileri yoğun bombardımana tutuldu ve silah bulunmayan “Kova” adını taşıyan sivil gemi ise kurşunla delindi. Fakat bu da SOS sinyali göndermeye karar veren kaptanların iradesini kırmadı ve onlar her 30 dakikada bir bu sinyal sayesinde dünya kamuoyuna “Dikkat! Bakü yanıyor! Dikkat! Ben Baküyüm, beni yakıyorlar!” mesajını göndererek yaşanan olaylar hakkında bilgi verdiler.
Bu kanlı terör eylemine karşı ilk protesto Azerbaycan halkının ulusal lideri Haydar Aliyev tarafından yapıldı. 21 Ocak 1990’da Moskova’daki Azerbaycan Daimi Temsilciliği’ne gelerek burada bir basın toplantısı düzenleyen Haydar Aliyev, hukuka, demokrasiye ve insanlığa karşı bir eylem olarak bu suçu, yani silahsız insanların toplu katliamını kınadı. Ulusal lider, tekrar iktidara gelmesinden sonra 5 Ocak 1994’te 20 Ocak’ta yaşanan trajedi için kararname imzaladı. Aliyev, kararnamede Azerbaycan Millî Meclisi’ne olayların siyasi ve hukuki değerlendirmesinin yapılmasını tavsiye etti.
Sonuç olarak 1994 yılı Şubat ayında Aliyev’in inisiyatifiyle Milli Meclisi Genel Kurulu’nun özel bir oturumunda Azerbaycan’a askeri birliklerin yerleştirilmesi askeri saldırı ve halka karşı suç olarak değerlendirildi ve ve faillerin cezai sorumluluk derecesi belirlendi.
20 Ocak olayları ile halkın iradesini güç ile kırma girişimine rağmen özgürlük arzusu ortadan kalkmadı, dökülen kanlar sonrası Azerbaycan’da şanlı bir sayfa açıldı ve kısa bir süre sonra özgürlük ve bağımsızlık özlemi sona erdi.