Hamdi YILMAZ – Bizim analar katil büyütmüyor
Önceki yüzyıllarda olduğu gibi içinde yaşadığımız yüz yılın da, kendince putları var.
Bunlara dokunan, kendisini küresel ateş çemberinin içinde bulur.
Örgütlenmiş, birlik olmuş azınlıklar sizi esir alır, bir kaşık suda boğar.
Siz, dağınık, birbirinden habersiz, haklı ama çaresiz yüzmilyonlarca insandan oluşan bir milletin mazlumu olsanız da farketmez.
Ermeniler, hadi günahsız Ermenileri de işin içine katarak genellemeyelim; ama Ermeni tacirleri, yani Ermenilerin sırtından geçinenler, Ermeni güdücüleri insanları fişliyor.
Kimin yazısında ‘Ermeni’ kelimesi geçti, google amcaları sayesinde hemen buluyorlar.
Buldukları yazının bütününe bakmıyorlar, olumlu satırları, parağrafları görmüyorlar.
Buldukları yazıda cımbızla kendilerine malzeme arıyorlar ve buluyorlar.
Kendi sakat mantıkları ile uydurdukları, çağın yeni yutturma aracı “Nefret söylemi”
başlığı altında oluşturdukları sitelerde, kitaplarda, notlarda topluyorlar. Ve yazanını
küresel karalama değirmenlerinde öğütüyorlar.
Kimbilir, yeniden hortlaması an meselesi olan “Asala” gibi kan içici Ermeni maşa
örgütlere de hedef olarak hazır liste sunuyorlar.
İşte, biz de Ermeni konulu kaç yazı yazmış isek, o yazılardan dolayı fişlenmişiz. İşte
fişlenmemize neden olan, nefret söylemcisi olarak takdimimizi sağlayan yazıların
birinden bir bölüm. Yazı 18 Ağustos 2014 tarihinde yayımlanmış:
… Kardeş Azarbaycan’da Ermenilerin sınır boylarında açtıkları ateşle başlayan
çatışmalarda azımsanmayacak sayıda Azerbaycan ve Ermeni askeri can verdi. Ağıt
edebiyatını iyi bilen Ermeniler, gözü yaşlı Ermeni kadınları ile mağdur rolüne
soyundular. Ele geçen propaganda fırsatını kaçırmadılar. Azerbaycanlı kadın yazar
Xuraman Huzeynzade de, Adalet gazetesindeki ‘Ağlar galan Ermeni gadınlar’ başlıklı
yazısında, Ermeni kadınların gözyaşı döktüğü fotoğraflara baktıkça, düşündüklerini
yazdı. Huseynzade, savaşların geride, feryad, kan, viran olmuş evler bıraktığını
belirterek, ölen Ermeni askerlerinden bahisle, “Onlar da gençtir, anaları, bacıları ağlar
kaldı” diyor. Yazar Ermeni kadınlarına seslenerek, “Ey kadın, senin oğlunun, gardaşının,
sevgilinin benim toprağımda ne işi vardı ki, indi gözünün suyunu akıtırsın?” diye
başladığı sorularına şöyle devam ediyor: “Ay hanım, askerin, harpçinin anası, bacısı,
sevgilisi! Vaktinde başkasının toprağına sokulmanın cinayet olduğunu bildirmek için
sesini yükselttin mi? İndi yokluğunda bile barışabilmediğin katil balana, gardaşına,
sevgiline neyin uğrunda vuruştuğunu izah ettin mi? Dedin mi ki, el atına bineni tez
düşürürler!”
Huseynzade, yazısının bir bölümünde de şunları söylüyor:
“ ‘Teröristlerin vatanı yoktur diyorlar’ bu vatansızlar ne düşünürler, bizim civanları kıracaklar, kanlarına girecekler, biz burada bakacağız öyle mi? Onlar öz teröristlerine ağlarken biz öz günahsızlarımız için ne edek? İlk defa kadının göz yaşının böyle iğrenç olduğunu gördüm. Rahmsiz, soğuk sıfatlardaki gaddar bakışlar, murdar gözyaşları… Gözünün ağı karası biricik oğlu Ermenilere esir düşen Firangiz ananın oğlunu sayıklaya sayıklaya canını vermesi yadıma düştü. Bizim Firingaz analar Ermeni analardan farklı olarak, katil büyütmüyor. Gayretli, vatanını seven oğulu, başkasının toprağını işgal edip o toprağın sahiplerine silah kaldıran teröristlerle mukayese etmek mümkün değil. O gözler farklı idi, o göz yaşları da…”
(Bu yazı 2 Mart 2016 tarihinde yayımlanmıştır)
Not: Başında binbir gaile bulunan Türkiye, seçim, geçim ve AB telaşındayken 14 Nisan provakasyonlarının bu yıl daha da yoğunlaşacağı ihtimalinin gözardı edilmemesi gerekiyor.