Unutulan Balkan Paktı
* Atatürk’ün öncülük ettiği Balkan Paktı dağıtılmasaydı, oluşan bölgesel siyasi ittifak ekonomik olarak da güçlendirlseydi, Balkanlar geçen yüzyılın sonunda verdiği kadar kurban verir, bugünkü kadar oyun oyuncak olur muydu?
Balkan Anlaşma Yasası, 9 Şubat 1934 tarihinde Atina‘da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan anlaşmadır.
İşte çeşitli tarihi belgelerde derlediğimiz Balkan Paktı öyküsü:
Türk Milleti’nin Kurtuluş mücadelesi başarıyla sonuçlandıktan sonra, imza edilen Lozan Barış Antlaşmasıyla yeni Türk devleti resmen tanınmış ve kendisi için yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti’nin her alanda gelişmesi ve kalkınması hamlelerini içeren köklü değişiklikleri ve barışçı dış politikayı kapsamaktadır.
- Kemal “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” vecizesiyle Türk devletinin dış politikasının temel eksenini belirlemiştir. 1938 yılına kadar bu temel eksen üzerine dış politikamızın oturtulması için kendisi bizzat yol gösterici ve yönlendirici olmuştur.
Bütün sınır komşuları ve bölgesel devletlerle dostluk ve komşuluk ilişkilerini pekiştiren antlaşmalar bu temel dış politika hedefiyle 1923 yılı itibariyle başlamıştır.
Balkanlar Osmanlı için her zaman bir ateş çemberi olmuştur. Belki de yıkılışın ilk işaretleri iç ve dış cepheli olarak burada alınmıştır denilebilir. Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve son olarak Kurtuluş Savaşı sonrası bu bölge devletleriyle aramızdaki sorunlar, yapılan barış antlaşmalarıyla noktalanmıştır. Özellikle savaş sonrası bölge devletlerinin kendi aralarında dostluk ve işbirliği antlaşmalarıyla bu sağlanan barışı pekiştirmelerine inanan Türkiye, gerekli adımları atmaktan çekinmemiştir.
***
Eski Ankara Belediye Başkanı ve Atatürk’ün çocukluk arkadaşı Asaf İlbey “ Atatürk’ün Hususî Hayatı” başlıklı anılarında şunları yazmıştır:
– Atatürk bir gece her zamanki gibi masa başında şu sözleri söyledi:
“ Bir Balkan birliğine lüzum var. Beni bırakınız, parti lideri olarak Balkanlarda bir geziye çıkayım. Balkan devlet adamlarıyla bir konuşayım ve efkâr-ı umumiyeyi hazırlayayım. Bir Balkan birliği kurmalıyız. Dünyanın ufuklarında kara bulutlar görüyorum. Balkan birliği kurulabilirse Bir Avrupa birliğine yol açar. Batı devletlerinin de er geç birleşmesine zorunluluk doğar….”
***
Mustafa Kemal’in bu birliğin kurulmasındaki arzusunda gelecekte tahmin ettiği bir dünya savaşının olmasının büyük rolü olmuştur. Kısaca çeşitli mekânlarda ve zamanlarda birçok devlet adamı tarafından Balkan ülkeleri arasında birliğin oluşması dile getirilmiştir. Türk ve Yunan devlet adamlarının istekleri, diğer devlet adamlarının isteklerini de kamçılamış ve böylece seri konferanslar, toplantılar başlamıştır.
Fakat her şeye rağmen, Balkan ülkeleri arasında yakınlaşmayı ve iş birliğini engelleyecek başlıca iki etken olmuştur. Bunlardan birisi, Bulgaristan’ın revizyonist dış politikası, diğeri ise Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus değişimidir. Ancak 1930’da Türkiye ile Yunanistan’ın aralarındaki değişim sorununu çözmeleri, Bulgaristan’ın da içinde yer alacağı Balkan Konferansı’nın önünü açmıştır. Yani bundan sonra Balkan ülkeleri arasında kısa aralıklarla bir çok toplantı veya konferans yapılmıştır.
Balkan birliğini engelleyen etkenlerin yanı sıra, tetikleyen etken olarak karşımıza 1929 ekonomik krizi çıkmaktadır. Tarıma dayalı ekonomisi olan Balkan devletleri etkilendikleri bu krizden kurtulmak için ortak hareket etmek zorunluluğu hissetmişlerdir. İşte bu ortak sorun ve ortak şartların zorunlu kıldığı işbirliği hareketinin önderliğini Türkiye üstlenmiştir.
***
Türkiye, Lozan Anlaşması’ndan sonra Balkan devletleri ile ilişkilerini düzenlemek ve geliştirmek için ikili dostluk anlaşmaları yapmıştır. Türkiye’nin Yunanistan dışında Balkan ülkeleri ile ilişkilerinde önemli bir sorunu olmamış, Lozan Anlaşması çerçevesinde belirlenen ilişkiler normal gelişimini izlemiştir.
1930 yılında Türk-Yunan devletleri arasında yakınlaşmanın ortaya çıkması Balkan Antantı’nın kurulmasına yol açacaktır.
Paktın çekirdeğini, bir taraftan Yugoslavlar ve Romenler arasındaki Anlaşma, diğer taraftan da Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan 14 Eylül tarihli anlaşma oluşturmuştur.
Şubat 1934’te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Dışişleri Bakanları Belgrad’ta bir araya gelerek Balkan Antantı tasarısını hazırlamışlardır. Ardından 9 Şubat 1934’te Balkan Antantı Atina’da imzalanmıştır.
Anlaşma üç maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler şöyledir;
Madde 1: Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya, bütün Balkan sınırların güvenliğini alarak üstlenirler.
Madde 2: Anlaşmada belirlenen çıkarların tehdit edilmesi durumunda alınacak önlemler konusunda birbirlerine danışırlar. Paktı imzalamamış herhangi bir Balkan devletine karşı birbirine önceden haber vermeden siyasi hiçbir harekette bulunamazlar. Taraflardan birinin oluru olmaksızın diğer herhangi bir Balkan ülkesine karşı siyasi hiçbir yükümlülük altına giremezler.
Madde 3: Bu itilafname imzalanmasıyla birlikte yürürlüğe girer. İtilafname, her Balkan devletine açık bulunacaktır.
Balkan Antantı’nın başarısı 1936’a kadar devam etmiştir. İtalya’nın Ekim 1935’te Habeşistan’a saldırması ve Milletler Cemiyeti’nin bu devlete karış zorlama kararı alması ve bu kararın uyulmasına Balkan Antantı ülkeleri birlik halinde uymuşlardır. Ayrıca Türkiye’yi Boğazlar rejiminin değiştirilmesi için desteklemişler ve Montreux Konferansı’nda birlikte hareket etmişlerdir.
Ancak 1936 yılından sonra Almanya’nın Balkanlar’ı ve Ortadoğu’yu nüfuzu altına alma girişimi ve İtalya’nın Balkan Devletleri’nin birbirinden koparma politikası karşısında Balkan Antantı çözülmeye başlamıştır.
Bu çözülmede İngiltere ve Fransa’nın bu iki saldırgan devlete karış yatıştırma politikası uygulaması da etkili olmuştur. Ocak 1937’de Yugoslavya’nın revizyonist Bulgaristan’la bir dostluk anlaşması imzalaması Balkan Antantı’nı temelinden sarsmıştır.
Bu gelişmeden sonra Başbakan İnönü ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Balkan Antantı’nı ayakta tutmak için Balkan Devletlerini ziyaret etmişler, ancak bir sonuç alamamışlardır. Balkan devletleri son toplantısını 1940 yılında Belgrad’a yapmıştır.