“Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı” 6 yıl aradan sonra İstanbul’da yapıldı
*”Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı” Türkiye’nin ev sahipliğinde, İstanbul’da gerçekleştirildi.
“Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı”, Türkiye’nin ev sahipliğinde 19 ve 20 Şubat’ta, 46 ülke, 15 uluslararası kuruluş, bakanlar, bakan yardımcıları ve çeşitli düzeylerde heyet başkanlarının katılımıyla gerçekleştirildi..
Göç baskısını azaltmak ve düzensiz göçe karşı önlemler almak amacıyla hükümetler arası yapılan toplantılar neticesinde 1993 yılında Budapeşte’de düzenlenen Bakanlar Konferansıyla ortaya çıkan, 2006’dan bu yana başkanlığını Türkiye’nin yürüttüğü “Budapeşte Süreci” altıncı kez gerçekleştirildi.
Türkiye’nin ev sahipliğinde 2013 yılında gerçekleştirilen 5. Bakanlar Konferansı ile sürecin 20. yıl dönümü kutlandı. Gerçekleştirilen konferans sonunda yayımlanan bildiride, öncelikli alan olarak, göç ve hareketlilik, entegrasyon, göç ve kalkınma, düzensiz göç, insan ticareti ve uluslararası koruma alanları belirlendi.
Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen “Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı”na 46 ülke, 15 uluslararası kuruluş, bakanlar, bakan yardımcıları ve çeşitli düzeylerde heyet başkanları katıldı.
Bakanlar düzeyinde bugüne kadar 5 kez düzenlenen ve genel olarak stratejik hedefler ortaya koyan konferansın 6’ncısında “İstanbul Taahhütleri” bildirisi kabul edildi.
ERDOĞAN’IN YEMEĞİ
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Salı günü akşamı konferansa katılan konuk bakan ve heyet başkanları onuruna Çırağan Sarayı’nda akşam yemeği verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çırağan Sarayı’nda Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’na katılan konuk bakan ve heyet başkanları onuruna verdiği akşam yemeğinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteciler konusunda özellikle Birleşmiş Milletler (BM) Göç ve Mülteciler Komiserliği’nin gayretinin, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres döneminde bir yere kadar geldiğini ama orada kaldığını söyledi.
Düzensiz göç ve mülteci meselesinde yük olan değil, yük alan bir ülke olarak Türkiye’nin süreçte tek başına bırakıldığını aktaran Erdoğan, “İnsani değerlerin yerini çok kısa sürede ön yargılara terk ettiğini görüyoruz. Biz 8 yıldır 4 milyon insana sahip çıkarken, ekonomik imkanları bizden fazla olan ülkeler 100-150 göçmeni kabul etmemek için adeta birbirini yiyor. Irkçı partiler başta olmak üzere Avrupalı siyasetçiler, mülteci düşmanlığı üzerinden koltuk kapmanın hesabını yapıyor. Bugün dünyanın diğer devletlerine demokrasi ve insan hakkı dersi veren birçok ülkede, mülteci ve yabancılar en büyük tehdit olarak görülüyor. Zenofobi ve İslamofobi tıpkı zehirli bir sarmaşık gibi Avrupa toplumlarında günden güne yayılıyor. Her gün vatandaşlarımıza yönelik faşist saldırılara, sırf Türk ve Müslüman olmalarından dolayı haklarının gasbedildiğine dair haberler alıyoruz.” diye konuştu.
Düzensiz göçün özellikle de engellenmesi kadar, en geniş anlamıyla göç olgusunun yönetilmesinin de önem taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, “Bu yönde 2018 yılında önemli bir adım atarak, küresel göç mutabakatını kabul ettik. Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı Küresel Göç Mutabakatı’nın kabul edilmesinden bu yana göç alanında yapılan en önemli üst düzey etkinliktir. 2006 yılından beri Türkiye olarak başkanlığını yürüttüğümüz Budapeşte Süreci, göç üzerine kaynak ve hedef ülkeler arasında iş birliğini amaçlayan değerli bir platformdur. Sürecimiz, bugüne kadar 5 bakanlar konferansı, 26 kıdemli memurlar toplantısı gerçekleştirerek, rüşdünü ispat etmiştir. 6. Bakanlar Konferansı sırasında vereceğimiz mesajlar ve alınacak kararlar, tüm dünyada milyonlarca insanın hayatını etkileyecektir. Buradaki tüm dostlarımın, meseleye bu hassasiyetle baktığına inanıyorum.” şeklinde konuştu.
İSTANBUL TAAHHÜTLERİ
Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’nda 38 ülke tarafından kabul edilen İpek Yolu Göç Ortaklığı “İstanbul Taahhütleri” metninde, göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin insan hakları; sürdürülebilir göç, sığınma ve koruma politikasının geliştirilmesi ve bu politikaların işler hale getirilmesinin önemine vurgu yapıldı.
İstanbul’da Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’na 46 ülke ile 14 uluslararası kuruluş katıldı. İkisi başbakan yardımcısı olmak üzere 20 bakan, bir Avrupa Birliği (AB) komiseri ve 12 bakan yardımcısının katılımıyla gerçekleştirilen konferansta “İstanbul Taahhütleri” ve “Eylem Çağrısı” metinleri kabul edildi.
Metin üzerinde Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan Belarus, Belçika, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Irak, Kırgızistan, Lüksemburg, Malta, Moldova, Karadağ, Hollanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Pakistan, Portekiz, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, Tacikistan, Türkiye, Ukrayna, Birleşik Krallık, Özbekistan mutabık kaldı.
“İstanbul Taahhütleri” metninde yer alan açıklamaya göre; Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı, eş başkan Macaristan’ın da destek verdiği konferansın, sekreterlik görevini ICMPD yürüttü.
Budapeşte Süreci ve İpek Yolu Göç Ortaklığı’nın eşsiz rolü ve güçlü etkisine değinilen metinde, İpek Yolu bölgesi ile yapılan ve bu bölge dahilindeki göçe ilişkin iş birliğine yönelik kaydedilen önemli ilerlemeye değinildi.
İpek Yolu Göç Ortaklığı 2013 Bakanlık Bildirgesi’nin öncelikli altı hedefini tutarlı, planlı ve dengeli bir şekilde uygulama ihtiyacı yeniden teyit edilerek, şu görüşlere yer verildi:
“Çoğu ülkenin aynı anda menşe, transit ve varış ülkesidir. İpek Yolu Bölgesi’ndeki ülkeler, tarih boyunca geniş çaplı mülteci ve düzensiz göçmen hareketlerinden etkilenmektedir. Dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapıyor olmak, kamu makamları ile hizmetlerin sağlanması üzerine ek bir sorumluluk bilinci oluşturmaktadır. Son göçmen ve mülteci kriziyle beraber, A.B’nin ve üye ülkelerin, menşe ve transit ülkelerle olan göç yönetimi ortaklığındaki rolü dikkate alınarak dersler çıkarıldı.
Geçtiğimiz yıllarda Budapeşte Süreci’nin farklı bölgelerini etkisi altına alan önemli göç akışları ışığında yenilenen siyasi taahhütlere olan ihtiyaç teyit edildi. Mülteci ve göç akışlarını ele almada Karadeniz ve Güney Doğu Avrupa Bölgesi’nin önemi vurgulandı. “
– “İpek Yolu Bölgesi, göç konusunda tarihi deneyimleri paylaşacak”
Önemli göç akışlarını yönetme konusunda çözüm bulmaya yönelik yapıcı rolleri için Türkiye ve İpek Yolu ülkelerinin takdir edildiği metinde, şöyle denildi:
“İpek Yolu bölgesindeki ülkeler, geniş çaplı mülteci ve göçmen hareketlerinin yönetimi hususunda, tarihi deneyim ve paylaşılacak önemli bilgilere sahiptir. Bu bağlamda, İpek Yolu Göç Ortaklığı ülkelerinin bu tür hareketleri yönetmeleri için bilgi ve deneyim paylaşımı ile kapasitelerini artırmaya devam etme ihtiyacı vardır.
Göçe bütüncül bir bakış açısıyla bakma ve göçün etmenleri, devam eden göç hareketleri, entegrasyonun yanı sıra güvenli ve sürdürülebilir geri dönüş ve yeniden entegrasyon da dahil olmak üzere bu hareketlerin sonuçlarını kapsayan bütün göç zincirini göz önüne alma ihtiyacı bulunmaktadır. Göçmen haklarının korunmasını temin edilmelidir.”
– “Yerinden edilme, BM ilkeleri uyarınca ele alınmalı”
Metinde, ülke içinde yerinden edilmenin, göç akını üzerinde etkiye sahip olduğu belirtilerek, ilgili BM kılavuz ilkeleri uyarınca ele alınması gerektiğine vurgu yapıldı.
2013 yılındaki Bakanlar Konferansı’ndan bu yana göç yönetimini ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde etkileyen önemli uluslararası taahhütlerin kabul edildiği belirtilen metinde, “Güvenli, Sistemli ve Düzenli Göçe dair Küresel Mutabakat” ile “Mülteciler için Küresel Mutabakatı”na ilişkin devletlerin konumunu değiştirmesine öncülük eden “Mülteciler ve Göçmenlere Yönelik New York Bildirisi”nin rolünün altını çizildi.
Metinde, Budapeşte Süreci’nin, Avrupa ve Asya’da özellikle de İpek Yolu Bölgesi’nde yıllardır süregelen diyalog ve operasyonel faaliyetler aracılığıyla, güvenli, sistemli ve düzenli Göçe Dair Küresel Mutabakat’ın uygulanmasında, genel olarak küresel taahhütlerin ve çerçevelerin bölgesel gerçekliklere dönüştürülmesinde önemli bir rol oynayacak uzmanlık, araçlar ve sosyal yardımlara sahip olduğu vurgulandı.
Bilgi paylaşımı ve genel bir anlayış geliştirme dahil olmak üzere, göç ve hareketliliğin tüm yönlerine yönelik açık, kapsamlı ve şeffaf, ulusal, yasal çerçeveler oluşturmak, ulusal politikalar ve yeterlilikleri göz önünde bulundurarak bütüncül göç politikaları, kurumsal kapasite ve iş birliğinin geliştirilmesinde ilerleme kaydedilmesi yolu dahil olmak üzere, İpek Yolu Bölgesi’nde kapasite geliştirmeye devam etmek için Budapeşte Süreci’nin çaba göstermesi gerektiği aktarılan metinde, şunlar kaydedildi:
“Açık ve hür tartışmaların, göçü bütün yönleriyle kapsamlı anlaşılmasına katkı sağlayacağının farkındayız. Düzensiz göçün olumsuz etkilerinin bilincinde olup, iyi yönetilen düzenli göçün kalkınmaya olan olumlu etkilerinin altını çiziyoruz. Böylece göçü gereklilikten ziyade bir seçenek haline getirmeyi taahhüt ediyoruz.
Düzensiz göçe dahil olan organize suç şebekelerinin, iç güvenliğe ve vatandaşlarla aynı şekilde göçmenlere oluşturduğu risklerin farkındayız. Bağlayıcı olmayan bu bildirinin her bir katılımcı ülkede uygulanabilen uluslararası hukuk uyarınca uygun görüldüğü şekilde, ulusal mevzuata halel getirmeksizin özellikle egemenlik gerekçesinin farkında olarak, devletlerin düzenli ve düzensiz göç statüsü arasında ayrım yapmadan uygulanacaktır. Göç alanında uluslararası iş birliğini ve dayanışmayı güçlendirmenin öneminin altını çiziyoruz.”
– Ortaklık taahhüdü
“İstanbul Taahhütleri” metninde, başarılı göç ve koruma politikalarının, sadece göç akımlarında menşe, transit ve hedef ülkeler arasındaki iş birliği ve ortaklık ile geliştirilebileceği belirtildi.
İlgili ülkeler ile birlikte göç politikaları tasarlarken ve bu politikaları uygularken küresel, bölgesel ve yerel düzeylerde ortaklık yaklaşımına başvurulacağı ifade edilen metinde, Budapeşte Süreci’ne katılan tüm ülkeler arasındaki göçle ilgili iş birliğinin, bölgesel alanlarına ortak çözümler sunacağı kaydedildi.
Metinde, yapılandırılmış göç ortaklığı çerçevelerinin korunması ve işlevsel hale getirilmesinin önemi vurgulandı.
– Kapsamlı göç yönetimi taahhüdü
Göç ve iltica yönetiminin kapsamlı, kapsayıcı, insan haklarına duyarlı ve kucaklayıcı olması gerektiği ifade edilen metinde, şöyle denildi:
“Kapsamlı göç ve iltica politikalarının geliştirilmesi, hükümet ve toplum yaklaşımlarının güçlendirilmesi, bölgesel iş birliği, çok taraflı paydaş yaklaşım desteklenecektir. Politika geliştirmede ve eylemlerin uygulanmasında, insan merkezli yaklaşımlar takip edilecektir.
Uluslararası insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı duyma, bu hak ve özgürlükleri koruma ve yerine getirme taahhüdü verilmiştir. Göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin insan hakları; sürdürülebilir göç, sığınma ve koruma politikası geliştirmek, bu politikaları işler hale getirmek çok önemlidir. Statülerine bakılmaksızın tüm göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin insan hakları ve temel özgürlükleri ile koruma ihtiyacı içinde olan kişiler, refakatsiz çocuklar ve ailelerinden ayrılmış çocukların hakları korunur. Çocuğun yüksek yararına özel önem verilecektir.
Ayrıca onurlu koruma politikaları temin ederken ve göçün cinsiyete özgü yönlerini göz önünde bulundururken ulusal hukuk ve uluslararası hukuk kapsamındaki ilgili yükümlülükler uyarınca savunmasız durumlardaki tüm göçmenlerin ve mültecilerin özel ihtiyaçları garanti altına alınacaktır. “
– Destek ve dayanışma taahhüdü
Destek ve sorumluluk paylaşımı prensiplerinin, Budapeşte Süreci ve İpek Yolu Göç Ortaklığı çalışmalarına rehberlik etmesi gerektiği ifade edilen metinde, dayanışma ve uluslararası iş birliğinin güvenli, sistemli ve düzenli göçü sağlama, uzun süredir devam eden, düzensiz hareketlilikleri ve ani akınları ele alma, sınır kontrolünü güçlendirme ve kolluk iş birliğini artırma, göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle mücadelenin temel unsurları olduğu belirtildi.
Metinde, acil durum planlaması ve erken uyarı sistemleri de dahil olmak üzere krizlere etkin bir şekilde müdahale edilmesi gerektiği ifade edildi.