HAMDİ YILMAZ -Nasrettin’den Erbakan Hoca’ya
Birisi Türklükten pek haz almasa da, ikisi de Türk milletinin hayallerini zorlayan birer dev adamdırlar. Türk milletinin değerli evlâtlarıdır.
En azından kendi sınırlı bilgimizle bir değerlendirme de bulunursak, ikisi de insanoğlunun hayalleri ile nelere muktedir olduğunu gözler önüne sermiştir.
Herşeyden önemlisi bugün ardından görüyoruz ki herkes hayırla bahsediyor.
Siyasi rakipleri de üzülüyor. Hoca’nın “Fazilet”i yaşamasa bile, demokrasinin faziletinin yaşıyor oluşunu görmekten dolayı hepimiz mutlu olmalıyız.
Hoca’nın bize son dersi bu olmalı.
Kendisi iktidar olmasına rağmen muktedir olamadı ama öğrencileri hem iktidar hem muktedir oldular.
Her ne kadar Erbakan Hoca, “Biz ders anlatırken bunlar pencereden kaçıp bahçede top oynamışlar” demişse de, demekki Hoca’nın sesi bahçedekilerin kulaklarına kadar gitmiş ki, bugün dikleniyorlar.
Önceki gün Almanya’da, “Bolivya’ya, Paraguay’a var da bize niye yok?” şeklindeki vize ile ilgili çıkışına bakılırsa Başbakan Erdoğan’ın Hoca’nın “Batı Klübü” tekerlemesinden etkilenmediğini söylemek mümkün mü?
“Kadayıfın altı kızarıyor”, “Kanlı mı olacak kansız mı olacak göreceksiniz!” gibi tehdit kokan iki cümlesinin dışında da siyasi hayatı boyunca toplumu rahatsız edecek başka söylemi olmamıştır. O sözlerin de can yangınlığından söylendiği daha sonraları anlaşılmış olmalı.
Söylediği diğer bütün şeyler, “Hoca’dır söyler” anlayışı ile tebessümle karşılanıp gitmiştir.
Bir zamanlar Nasrettin Hoca fıkralarında olduğu gibi uçukluk değerlendirmesi ile karşılanan “Yüzbin tank” projesi artık Türkiye’de fıkra gibi algılanmaz.
Dahli olduğu söylenen “Devrim otomobili” denemesi bile hayallere sınır konmaması gerektiğini bize öğretmiş olmalı.
Siyasi rakipleri bile insani ilşkilerindeki nezaketinden övgü ile bahsediyorlar. O noktada sızlananı görmedik.
Haa, birşey daha var ki, bu bizce hepsinden daha önemli.
Hoca, siyasi gerekçelerle de olsa, toplumun gelenek ve görenekleri ile dinine bağlı kesimleri sinmişlikten, horlanmaktan ve sünepelikten kurtarmıştır.
Cumhuriyetin diğer vatandaşları ile eşit haklara sahip olduğu noktasına getirmiştir. Dün bir milyonu aşkın insanın bir araya gelerek onu uğurlayışında almamız gereken ders de budur.
Not: 02 Mart 2011 Çarşamba tarihli bu yazı Necmettin Erbakan’ın vefatının SEKİZİNCİ yıl dönümü vesilesi ile bir kaz daha yayımlıyoruz.)