Hamdi YILMAZ – “Bizans’a tapu hazırlamak”
Bugün fazla uzatmadan sözü Prof. Dr. Mehmet ERÖZ’ün 1984 yılında yukarıdaki başlık altında yazdığı eserden kısa bir bölüme bırakmak istiyoruz:
“Millî kültür mirasımızdan anlıyoruz ki, göçebe, yarı göçebe ve yerleşik Türk toplulukları en eski çağlardan beri, arazi parçalarını adlandırıp, belirtmede, adetâ bir coğrafyacı dikkati ile durmuşlardır.
Dağlara, yaylalara, göllere, ırmaklara, geçitlere, küçük arazi parçalarına, köy ve kentlere, manâlı isimler vermislerdir.
Bu yer adları, topluluk vicdanında yaşamış, Akdeniz kıyılarına ve Balkanlar’a kadar getirilmiştir.
Selçukluların, Osmanlılar’ın planlı iskânlarında da, kendiliğinden meydana gelen yerleşmelerde de, bu böyle olmustur. Resmî makamlar, bu adları, kayda geçirmekle yetinmişlerdir.
‘Anadolu Medeniyetçileri’ nin kitaplardan alarak, hafızalara ve vicdanlara yerleştirmeğe çalışmalarının tam aksine bir hareket. Bunu biz, Yörükler arasında hayretle müşahede ettik:
Çocuklar bile, kışla ile yayla arasındaki yerlerin adlarını, en küçük teferruatına kadar biliyorlardı. Son 40-50 yıl içinde pek çok Yörük oymağı, kendi gayretleri ile yer tuttu, köy kurdu. Kurdukları köylerin adını, eski geleneğe göre verdiler: ya oymaklarının, obalarının, boylarının adlarını aldılar, ya da tanınmıs bir şahsın adını kabul ettiler.”
“Doğu Anadolu’yu bizden koparmak isteyenler pek çok. Biz ise, oranın Türklüğüne delil olacak pek eski Türkçe kelimeleri yok etmiş, yerlerine, köksüz, temelsiz isimler getirmişiz. Bu yeni kelimeler de Türkçe olmakla beraber, eskinin yok edilişinin vebalini taşımakta ve manâlı bir geçmişe sahip bulunmamaktadırlar.
Türkiye çapında değiştirilen birkaç bin öz Türkçe köy adından burada sadece birkaç yüzüne dokunacağız. Bu bile, yapılan işin ne kadar zararlı olduğunu ortaya koyacaktır.
Köylülerin bundan nasıl sikâyetçi olduklarını yakından biliyoruz. Resmî işler dışında, eski köy adlarını kullanmakta devam ediyorlar. Türk’ün damgasını taşıyan köy adları ile uğraşmanın manâsını bir türlü anlıyamıyoruz.
Urartu’cular, Hitit’ciler, Kapadokya’ları, Didim’leri, Priyen’leri, Efes’leri, Side’leri, Aspendos’ları diriltmeye çalışırken, bu işi tamamlıyor ve Bizans’a tapu hazırlıyoruz.
Bu gidiş, Türkiye’de Türk damgasının silinmesine yol açabilir.”
***
Şimdi, 18 Ağustos 2009’da yayımladığımız bu yazıyı niye hatırladığımıza geldi sıra. O’nu da bir başka gün anlatırız.