RAHMET AYI RAMAZAN-I ŞERİFE GİRERKEN

Yunus AKKAYA

Din Hizmetleri Müşaviri

Rahmet, bereket, huzur ve mağfiret ayı Ramazan-ı şerife girmek üzereyiz. Önümüzdeki pazartesi günü ilk orucumuzu tutacağız inşallah. Hamdolsun Yüce Rabbimize, bizlere bu sene de Ramazan ayına ulaşmayı lütfetti. Bütün mümin kardeşlerimizin Ramazan-ı şerifini tebrik ediyor, bu ayın hepimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

İki baharı birlikte yaşıyoruz. Birisi fiziki bahar, tabiatın bahar mevsimi; diğeri ise manevi bir bahar mevsimi diyebileceğimiz Ramazan-ı Şerif.  Allah’a inanan, Hz. Muhammed’i(s.a.s.) peygamber olarak kabul eden mümin gönüller olarak bu ayın gelişiyle birlikte manevi bir bahar atmosferi yaşayacağız. Ne mutlu bizlere…

Çevremize ibretle bakıyor muyuz acaba? Tabiat yeniden canlanıyor, en güzel elbiselerini bizim için giyiniyor, olanca güzelliğiyle kendini sunuyor bizlere. Rengarenk çiçekleriyle, birbirinden farklı farklı tat ve lezzetteki meyve ve sebzeleriyle Allah’ın lütfunun, rahmetinin ve cömertliğinin bolluğunu hatırlatıyor adeta. Bu dünyada bu güzellikleri yaratan yüce Rabbimizin cennete girecek mü’minler için ahirette daha güzellerini yaratacağını haber veriyor hal diliyle.

Elbette cennete girebilmek ve cennet nimetlerinden istifade edebilmek için öncelikle bu dünya imtihanını iyi bir şekilde vermemiz gerekiyor. Allah’ın bizi yarattığı amaç ve onun yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de belirttiği doğrultuda bir hayat sürmek her mü’min için önemli bir sorumluluk olarak ortada durmaktadır.

Tabi bu o kadar kolay değil. Dünya hayatı ve onun türlü türlü meşgalesi insanı peşine takıp sürüklüyor çoğu kez. Biraz daha fazla kazanayım, biraz daha üst makam ve mevkilere geleyim, ev bark sahibi olayım derken; bizi yaratan, bütün varlığımızı, sahip olduğumuz her şeyimizi kendisine borçlu olduğumuz yüce Rabbimizi unutuveriyoruz. Onun bizim yararımıza olmak üzere dikkat etmemizi istediği şeyleri unutuyoruz. Yerine getirmemiz gereken ibadetler, helal-haram, hak- adalet, şefkat-merhamet, tevazu, kanaat, infak vb. pek çok değeri görmezden geliveriyoruz.

İşte mübarek Ramazan ayı öncelikle bize Allah’ı hatırlatmak üzere geliyor. Kulluğumuzu yeniden inşa etmek üzere geliyor. Bizi kendisiyle barışık, çevresindeki insanlara karşı müşfik, toplumsal görevlerini yerine getirme konusunda hassas, her canlıya karşı merhamet yüklü kalbe sahip bireyler haline getirmek için geliyor.

Bu ay müminin diriliş ayıdır. Tıpkı bahar mevsiminde dirilen toprağın insanlığa çeşit çeşit güzellikler sunması gibi mümin de güzellikler insanı olmak için önce kendisini bilecek rabbini bilecek ve bu dünyada niçin bulunduğunun farkına varacak. Kainattaki kulluk kervanına katılacak. Kainattaki her şey Allah’ın verdiği vazifeyi harfiyen yerine getirirken Kâinatın en mükemmel ve mükerrem varlığı insanın vazifelerini yerine getirmemesi izah edilebilir mi?

Bu ay hikmet dolu sahurlarıyla, şükür ve paylaşımın zirveye ulaştığı iftar sofralarıyla, ibadetin coşkuya dönüştüğü teravihleriyle hayatımıza ayrı bir derinlik ve zenginlik katacaktır.

Şüphesiz bu ayda tutulan orucun ayrı bir değeri vardır. Kul ile Yüce Yaratan arasındaki muhabbetin doruğa ulaştığı duygu yüklü bir ibadettir oruç. Kul, oruçlu iken Rabbi ile âdeta baş başadır. “İnsanoğlunun yaptığı her şey kendisi içindir. Oruç müstesna. O benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim…” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 30) kudsî hadisi ile orucun manevî karşılığına dikkat çekilmiştir. Yine, “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir.” (Buhârî, Savm, 6) sözüyle Efendimiz (s.a.s.), riyadan uzak bir şekilde sadece Allah rızası için tutulan orucun manevî mükâfatına işaret etmiştir.

İnsanı gayri meşru istek ve arzularına esir olmaktan koruyan bir iksirdir oruç. Oruç, bizleri maddi zevk ve şehvetler peşinde koşmaktan alıkoyan bir ilaç gibidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) ayetiyle, hem orucun farz kılınmış bir ibadet olduğuna hem de onunla gerçekleştirilmek istenen hedefe işaret edilmektedir ki bu da kötülük ve günahlardan uzak durmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, ‘ben oruçluyum’ desin.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29) buyurmaktadır. Gerçekten şuurlu ve şartlarına riayet edilerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse kavgalara, çirkinliklere, kötü sözlere, günah ve isyanlara karşı iç alemini kapatmıştır. Onun sadece midesi değil aynı zamanda dili, eli, gözü, gönlü, bütün uzuvları bu tür olumsuzluklara karşı iftarı olmayan bir oruçtadır. Onun dilinin iftarı, güzel sözdür; gönlünün iftarı, güzel duygulardır; elinin iftarı, onu hayırlı işlerde kullanmaktır; gözünün iftarı, güzelliklere bakarak Yüce Rabbinin kudret ve kuvvetini anlamaktır. Aklının iftarı, insanlığa huzur verecek bilgi ve düşünceler üretmektir.

Rahmetin sağanak sağanak yağdığı Ramazan ayında, Peygamberimizin ifadesiyle; “…cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhârî, Savm, 5; Müslim, Sıyâm, 1) Bizler, açılan cennet kapılarını kapatır, kapatılan cehennem kapılarını açar ve zincire vurulan şeytanların bağını çözersek, fert ve toplum olarak bu rahmet ayından gerektiği şekilde istifade edemeyiz. Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.), “Oruçlu kimse, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmediği sürece, Allah’ın, onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8; Ebû Dâvûd, Sıyâm, 25) buyurur.

Zekâtlar, sadakalar, yardımlaşmalar, ziyaretler, kötü alışkanlıkların ve çirkin sözlerin terk edilmesi gibi ibadetler, cennetin kapısını aralamaz mı? Çirkinliğe, kötülüğe ve Allah’a isyana karşı oruçlu insan, güzellikler bahçesi cennetin konuğu olmaz mı?

Geliniz, bizler Ramazan ayını değil, Ramazan ayı bizleri değiştirsin. Ramazan’ın sade, huzurlu, mütevâzi ve manevî iklimini bozmamaya özen gösterelim. Oruç bizi terbiye edip her türlü aşırılıktan ve kötü alışkanlıklardan arındırsın. Ahlakımızı, kişiliğimizi ve ilişkilerimizi orucun hikmeti ve rahmetiyle onaralım. Ramazan ve oruç vesilesiyle iyi bir insan ve kaliteli mümin olmanın yollarını arayalım. Oruçlarımızın; Rahmet Peygamberi’nin, “Bir kimse Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah bu tutulan oruç sebebiyle o kimsenin yüzünü cehennem ateşinden yetmiş sene sürecek mesafelik yere uzaklaştırır.” (Müslim, Sıyâm, 31) hadisi şerifiyle müjdelediği oruçlar olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum…

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir