‘Sürgün’ü Anma iftarı

* Kırım Sürgününün 75’inci yılı Bükreş’te düzenlenen bir toplantıda anıldı

BÜKREŞ (Gazete Balkan)- Bükreş Tatar Cemiyeti, bir Stalin klasiği olan Kırım Sürgününün 75’inci yılı düzenlenen bir toplantıda anıldı.

Cemiyet Başkanı Mefkure Gafar ve diğer dernek yetkililerinin ev sahipliği yaptığı toplantıya Bükreş Büyükelçisi Füsun Aramaz, Büyükelçilik Müsteşarı Sait Evren Güner, TİKA Koordinatörü Yasemin Melez Biçer, Yunus Emre Enstitüsü Bükreş Şube Müdür Vekili Melda İrem Mantı, TİAD Başkan Yardımcısı Ali Rıza Koska, “Yüzüncü Yılında 19 Mayıs ve İstiklale Giden Yol” başlıklı konferans için Bükreş’te bulunan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enis Tulça, Türkolog Mustafa Mehmet Ali, Bükreş Tatar Cemiyeti eski başkanı Gıyasettin Uteu, Bükreş Cami İmamı Osman Aziz ve çok sayıda Tatar Türk’ü soydaş katıldı.

Toplantıda, sürgün yılları anıları anlatıldı.

Yapılan konuşmalarda 18-19-20 mayıs 1944 tarihinde tarihin çöplüğüne gömülmüş Sovyetler Birliği’nin despotu Stalin’in emri ile 435 ninden fazla Kırım Türk’ünün vagonlarla sürgüne gönderildiği, bun da yüzde 46’sının yollarda öldüğü, 80 bin Kırım Türk’ü gencin cephede Almanların üzerine sürüldüğü anlatıldı.

Toplantıda konuşan Bükreş Büyükelçisi Füsun Aramaz, Kırım’ın işgalini türkiye’nin tanımadığını, bunu da her platformda dile getirildiğini söyledi.

Büyükelçi Aramaz, Köstence Başkonsolosu olarak görev yaptığı döneme atıfta bulunarak, “Tatar toplumunun da 3013’de bıraktığım gibi birlik içerisinde varlığını sürdürmesini istiyorum”  dedi.

Büyükelçi Aramaz, Derneğe Türkiye’yi tanıtan bir kitabı da armağan etti.

Toplantı verilen iftar yemeği ile sona erdi.

75 YIL ÖNCEKİ STALİN VAHŞETİ

1944 yılında 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece Kırım’da yaşayan Kırım Tatarlarının kapıları çalınmaya başladı. Çıkaarlarını Rusya’nın çıkarları ile özdeşleştirerek, Rus’tan daha acımasız olan Gürcü Stalin Rusyasının askerleri, onbeş dakika içinde hazırlanarak meydanlara toplanmalarını emrediyordu.

Kadınlar, kundaktaki bebekler, yaşlılar, hastalar, savaşamayacak durumda erkeklerden oluşan 423 bin Kırım Tatarı o gece Kırım’daki istasyonlardan hayvan vagonlarına istif edilerek vatanlarından sürüldü. “Sovyetler Birliği’ne ihanet” ile suçlanıyorlardı. Oysa ki aynı gece 50 bin Kırım Tatar erkeği, Hitler Almanyasına karşı cephede Sovyetler Birliği adına savaşıyordu.

Kırım Tatarlarının bu çileli yolculuğu 20 günden fazla sürdü. Yüzlerce insanın istif edildiği hayvan vagonlarında insanlar öldükçe oturabilecek bir yer açılıyordu. Onlara doğrudüzgün yiyecek verilmedi, su verilmedi. Trenler, birkaç günde bir durduğunda ölenlerin cesetleri yol kenarına bırakıldı.

Sağlam erkekleri savaşta olan Kırım Tatarları açlık, susuzluk ve hastalıktan bu korkunç sürgün yolculuğunda hayatlarını kaybetti. Yaşlılar, bebekler, çocuklar… Kadınlar ve genç kızlar, utanç ve hicaplarından vagonlarda abdest ihtiyaçlarını gideremedikleri için kan zehirlenmesinden hayatlarını kaybetti…

Kırım Tatarları, bu sürgünde Özbekistan, Kazakistan, Sibirya gibi bir çok bölgeye dağıtılmış, binlerce insan yurdundan koparılmıştı. Bu çileli yolculuk bittiğinde o hayvan vagonlarının neredeyse yarısı boşalmıştı. Kırım Tatarları, sürgünde 195 bin insan kaybetti…

Sürgün sonrası varılan memleketlerde de acılar bitmedi. Hiç bir varlığı olmayan binlerce Kırım Tatarı, hayatta kalabilmek için pamuk tarlalarında köle gibi çalışmak zorunda kaldı. Bu süre içinde bir çok insan yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalık gibi sebeplerden hayatını kaybetti.

Sürgünün bir kaç gün sonrasında, Rus NKVD yetkilileri Kırım’daki Arabat köyünün unutulmuş olduğunu farketti. Köy halkı bir gemiye dolduruldu ve Karadeniz açıklarında gemi batırılarak Sovyetler Birliği adına bir problem daha “halledilmiş” oldu.

1965’te Kırım Tatarlarının, vatanları Kırım’ı “turist” olarak gezmesine müsaade edilmeye başlandı. “Aluşta’dan esken yeller yuzume vurdu, Balalıktan osken evge kozyaşım duştu.” diye başlayan meşhur “Ey Güzel Kırım” şarkısının hatırası da bu yıllardan kalmadır.

23 Haziran 1978’de Kırım Tatarlarının Ebedî Meşalesi olarak bilinen Musa Mahmut vatanına dönüp yerleşmek istediğinde, Kırım’daki Sovyet yönetimi kendisini ve ailesini Kırım’dan zorla çıkarmak istedi. Musa Mahmut bunun üzerine kendisini yaktı ve 28 Haziran’da hayatını kaybetti.

1986’da Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti, sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan bütün hükümleri ortadan kaldırılarak, bu halklara haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan deklarasyonu yayınladı. Ancak Kırım Tatarlarının toplu dönüş çabaları hala bürokratik engellere takılıyordu.

1987 yılında Kırım Tatarları, vatana dönüşlerinin engellenmesine karşı Kızılmeydan’da yaptıkları gösterilerle dünya gündemine oturdu. 1989’dan itibaren bürokratik engellere, polis baskısına ve ağır maddi koşullara rağmen sürgün yerlerinden Kırım’a topluca dönüşler başlattılar. Bu süreç sonunda 250 binin üzerinde Kırım Tatarı vatanına dönebildi.

Kırım, 2014 yılının Şubat ayında Rusya tarafından tekrar işgal edildi. O günden sonra 21 Kırım Tatarı kaçırıldı. 3’ünün işkence görmüş cesedi bulundu. Kırım Tatarlarına karşı şiddet olayları arttı. Kırım Tatarları her gün ev aramaları, soruşturmalar ve yüksek para cezalarıyla karşılaşır oldu. Kırım Tatar liderlerinin Kırım’a girişleri yasaklandı. Milli kuruluşlar kapatıldı. 18 Mayıs sürgün ve soykırımını anma toplantıları yasaklandı. Kırım Tatarlarına karşı yeni sürgün tehditleri de artık sıkça duyulur oldu.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir