TİKA, ilk iftar yemeğini Başpınar Köyü’nde verdi
* TİKA tarafından bu Ramazan ayında Romanya’da toplam 1000 kişilik iftar yemeği ve 1500 aileye gıda paketi dağıtımı gerçekleştirilecek, ilk iftar yemeği Başpınar Köyü’nde verildi
*Haber – Analiz
BAŞPINAR (Gazete Balkan)- Türk Koordinasyon ve İşbirliği Ajansı (TİKA) Romanya Koordinatörlüğü bu Ramazan ayının ilk iftar yemeğini Perşembe günü Dobruca Bölgesi’ndeki Başpınar Köyü’nde verdi. TİKA tarafından bu Ramazan ayında Romanya’da toplam 1000 kişilik iftar yemeği ve 1500 aileye gıda paketi dağıtımı gerçekleştirilecek.
Başpınar Kültür Evi’nde verilen iftar yemeği, Büyükelçi Füsun Aramaz, Köstence Başkonsolosu Sulhi Turan, TİKA Bükreş Koordinatörü Yasemin Melez Biçer, Romanya Müftüsü Yusuf Murat, Büyükelçilik Müsteşarı Sait Evren Güner, Köy Muhtarı Sebahattin Mehmet, Başpınar Köyü İmamı Hüseyin Ennem ve 150’yi aşkın Başpınarlının katılımları ile gerçekleşti.
***
İftardan yaklaşık 3 saat önce vardığım Başpınar Köyü’ne 2009 yılından bu yana dördüncü gidişimdi. İftar vaktine kadar mahalle mahalle dolaştım. İnsanlarla sohbet ettim. 10 yıllık değişimi gördüm.
Başpınar, Romanya’da yaşadığımız 14 yıl boyunca gözlemlediğimiz kadarı ile Türkiye’nin ve Türkiye’den gelen kamu görevlilerimizin, bu kapsamda Romanya’daki sivil toplum kuruluşlarımızın büyük önem verdiği bir soydaş köyü oldu.
Hatta bu köyde evlenmiş, şimdi çok çok başarılı olmuş iki de işadamımızı tanıyorum. Belki başka da vardır.
Arşivde Başpınar Köyü ile ilgili verdiğimiz haberlere ilaveten yazılmış 6-7 köşe yazımı da buldum. Bunlardan biri “Yoksulluğun Kabesi. Başpınar” adını taşıyordu.
TRT Başpınarla ilgili belgesel çakimi de yapmıştı. Bu belgeseli biz de Romence alt yazı ilave ederek ulusal kanallardan Neptun’da yayımladık.
İLK OKUL VE ANAOKULU KAPATILMIŞ
2009 yılında yazdığımız yazı ve haberlerde köyün hane sayısı 130 -135 rakamları ile ifade edilirken Muhtar Sebahattin Mehmet, Büyükelçi Füsun Aramaz’ın konu ile ilgili sorunsuna “115 hane” diye cevap verdi. Köylülerle konuşurken farkettim, bizim “hane” kelimesini onlar aile olarak algılıyor olmalılar ki, birisi “Bir evde 2-3 aile yaşıyor” dedi.
İlk olarak İftar yemeğinin veridiği Kültür Evi’ne uğradık. TİKA’nın heryerde hazır ve nazır personeli salonun hazırlığı ile meşguldü. Organizatör, “Susuz Başpınar Köyü’ne hoşgeldin!” dedi. Kastettiği evlerde suyun olmayışı idi. Ki 2009 yılında verdiğimiz bir haberde “Başpınarlı kadınlar Büyükelçi’den evlerine su istedi” demişiz..
Yine de ben önce okula yöneldim. Oysa okul ve anaokulunun kapandığını geçen Eylül ayında Babadağ’da sohbet ettiğim iki Başpınarlı kadından öğrenmiş, oldukça üzülmüş ve yazmıştım. Öğrenci kalmadığı gerekçesi ile önce okul bilahere anaokulu kapatılmıştı.
Bunu öğrendiğinde Büyükelçi Aramaz da çok üzüldü.
Çünkü o okula 8 tane bilgisayarın hediye edilişi, anaokulu sınıfının oyuncaklarla donatılışı kendilerinin Köstence Başkonsolosu olduğu dönemde katılımları ile gerçekleşmişti. Büyükelçi Aramaz’ın üzüntüsünü anlayabiliyordum. Başpınar, Başkonsolos olduğu dönemde üzerinde titrediği bir soydaş köyü idi.
Nitekim, TİKA’nın iki iftar yemeğinden katılımcı sayısı daha az olmasına rağmen Başpınar’dakine katılmayı tercih etmişti.
Hatta köylüler o zaman “İnternetsiz Bilgisayar ne işe yarar” dercesine köylerine internet istemişlerdi. Başpınar’ın bağlı olduğu Intependent (Bayram Dede) belediye başkanı kablo kanallarını belediyenin yapabileceğini de söylemişti..
***
Kültür Evi’nde TİKA personeli hazırlıklara devam ederken bizim şoför de onlara katıldı. Ben köyün içine yöneldim.
Rahmetli annem bir ameliyettan sonra ilk uyandığında hemen “Küpelerim” demişti.. O hesap bende ilk olarak “Küpelerimizin” olduğu okula yöneldim.. kapandığını bilmeme rağmen. “Acaba içindekiler ne olmuştu?” Kimseye de soramadım.
O zaman çocuklardan birisi Nasrettin Hoca kitapları istemişti o dönemki Büyükelçimizden..
Cami ve çeşme zaten okula bitişikti. Genç İmam Hüseyin Ennem ile sohbet ettim. Mecidiye’deki Atatürk Koleji mezunuymuş.. Sürekli namaz vakitlerinde cemaatin olduğunu söyledi. Yazın çocuklara verdiği kurslarda ilmihal bilgilerini öğrettiğini anlattı. Maaşını Müftülük ödüyormuş. Söylediği rakamdan o şikayetçi olmadı ama ben o görev için yeterli olmadığını ifade etmeliyim.
BAŞPINAR ŞİMDİKİ BAŞPINAR DEĞİLMİŞ!
“Her tarafım metal dolu diyen”, eşi öldüğü için yalnız yaşayan bir beyle konuştum. Beş çocuğu Almanya ve Belçika’da yaşıyor, onların desteği ile hayatını ikame ettiriyordu.
Mezarlığı sordum. Bükreş’ten köye girerken soldaki tepeyi gösterdi. Hatta, Başpınar Köyü eskiden o tepenin üzerindeymiş. Şimdi üzerinde bulunduğumuz dere sularla kaplıymış. Sular zamanla çekilince içecek su da bu derede olunca, köylüler birer ikişer bu dereye taşınmış.
Köyün dışında üç çeşme daha varmış.
Komşuluk ilişkilerinden ve yardımlaşmadan herkes memnundu. Klasik Türk kültürü o alanda yaşıyordu. Köyde üç de bakkal var. Önlerindeki üç-beş masalık alanları da kahve olarak kullanıyorlar. Bakkallardan birisi halinden memnun olduğunu söyledi. Her evde çanak anten gözüküyor. Köydeki toplam traktör sayısı ise dört. Yeni yapılan bir yapı yok. Var gibi gözüken bir yer de köyde yaşayan ve köyü terk eden herkesin tarlalarını satın alan Romen’e ait.
İŞGÜCÜ GÖÇÜ KÖYÜ BOŞALTMIŞ
Köy adeta yaşlı kadınlar köyü gibi birşey olmuş. Yaşlılar, ülke dışına gitmiş evlatlarının peşine takılıp gitmek istemiyor. Hiç birisinin giden çocuklarından bir şikayetleri yok. Ancak, yaşadığı toprağı terk etmek de istemiyorlar.
Erkeklerle olan muhabbetin konusu tamamen işyeri yokluğuna, hayvanları ve tarlaları neden sattıklarına dayanıyor.
KOYUN 45 EURO AMA ALAN YOK!
Stuttgart’ta makina temizliği işinde çalışan Osman Bey, 150 keçisini niye satarak Almanya’ya gittiğini anlattı. Başpınar’da bir koyun 45 euro ve onun da alıcısı yok. Türkiye’ye satmalarına izin verilmiyormuş. Sütü birisi araba ile gelip öldüm fiyatına topluyormuş. Hayvanların sütü, yapağısı ve derisi para etmiyormuş. Ama zahmeti çok. Osman Bey, Almanya’da 1800 euro maaş alıyor, 500 euro ev kirası ödüyor.
Mangalya’da inşaatta çalışan biri on kadar kişinin günde 70 kilometre mesafedeki Mangalya’ya gidip gelişini anlattı. Yevmiye 100 Ley (21 euro) alıyorlarmış. Yol ücreti olarak da günlük 10 ley veriyorlar.
Mahalleler gezmesini bitirip TİKA’nın iftar mekanına yöneldiğimde aklıma geçenlerde haber olarak verdiğimiz Makedonya’daki TİKA’nın çiftçilik desteği haberi geldi. Çiftçilerin kendilerini destekleyen TİKA mensuplarını yıllar sonra başka görevle karşılarında görünce nasıl saygı gösterdiklerini görüyorduk. İçimden “TİKA, bu köyü de hayvancılık projesi ile kurtarabilir” diye geçirdim.
Ki, iftar yemeğinde TİKA Koordinatörü Yasemin Melez Biçer, Başpınar’a yönelik hayvancılık projeleri olduğunu bundan sonra sık sık görüşeceklerini söyleyince için için sevindim..
Başpınar, yok olmayacaktı, bunun için TİKA bir umut kapısı aralamıştı.
AH ÇOCUKLAR AH!..
On kadar çocukla tek tek sohbet ettim. Arı duru İstanbul Türkçesi ile konuşmalarına yine için için sevindim. Çaktırmadan gruplar hainde oyun oynarlarken de izledim. Hep Türkçe konuşuyorlardı.
Her birisine tek tek hangi dersi daha çok sevdiklerini sordum. Hepsi matematik dedi. Bundan ayrıca keyif aldım.
ATİLLA BEŞİKTAŞ ALT YAPISINA YAZILMAK İSTİYOR
Atilla ile muhabbetimiz biraz uzun sürdü. Büyüyünce ne olacağı ile ilgili soruya “Futbolcu olacağım” dedi. İyi top oynuyormuş. Babası onu Türkiye’ye götürüp, Beşiktaş’ın alt yapısına yazdıracakmış..
Beşiktaş’ta çevresi olan bir işadamımızın Atilla’ya vesile olduğunu duyarsam, Atilla’dan çok ben sevineceğim.
Büyükelçi Füsun Aramaz, TİKA Koordinatörü Yasemin Melez Biçer onlara tek tek balon dağıttı. Büyükelçi Aramaz, Türkçelerini unutmamaları ve geliştirmeleri tavsiyesinde bulunarak, Romenceyi’de iyi öğrenmelerini istedi.
(Hamdi Yılmaz/ Başpınar- Gazete Balkan)