HAMDİ YILMAZ – AB’NİN VİZE KEPAZELİĞİ
Büyük dostlukların, büyük kavgaların ardından kurulduğu, kendisine tecavüz edene aşık olan kızların, gelinlerin bulunduğu sadece romanlarda okunup, filmlerde görülmez.
Geçen yüzyılın en medyatik, en romantik dostluklarından birisi de Papa- Ağca dostluğudur.
Papa 2. Jean Paul, kendisine suikat düzenlediği ileri sürlerek ceza evine konan Mahmet Ali Ağca’yı 27 Aralık 1983’te bizzat İtalyan cezaevinde ziyaret etti.
Doğu kültüründe ‘Ahde vefa’ diye bir şey var.
Ağca’da vefalı olduğunu göstermek istedi. Yada 31 yıl sonra Papa’nın kendisini ziyaret ettiği tarih olan 27 Aralık günü sessizce gidip dostu Papa’nın mezarına çiçek bırakarak dua etmek istedi, her neyse istediğini yaptı.
Buraya kadar herşey normal, insanî ve yadırganacak bir yanı yok.
Ne varki, durumdan haberdar olan AdnKronos haber ajansı mensubu gazeteci nasılsa Aziz Petrus Meydanı’nda Ağca’ya ulaştı.
Bir Türk vatandaşı için İtalya öyle atını eşeğini alanın Dingo’nun ahırı gibi girip çıkacağı bir yer değildi! Doğal olarak da gazeteci, “Vize?” diyecek oldu. Ağca, lafı ağzına tıkadı, “Ne vizesi, kendim geldim!”
Gürültü de bundan sonra koptu.
İtalya’nın Dingo’nun ahırı olmadığını göstermek isteyen yetkililer hemen harekete geçti, Ağca’yı karakola götürdü. 48 saat süren bir misafirlikten sonra da Türkiye’ye postaladı.
Mehmet Ali Ağca, görünüşe bakılırsa, elini kolunu sallayarak, vize almadan İtalya’ya gitti, 34 yıl önce vurduğu Papa’yı ziyaret ederek ruhunu şâd etti.
Şimdi herkes olaya ve vize işine esrarengizlik katmak istiyor. Kimilerine göre Ağca Papa vurduğu için Schengen vizesi alamaz. İtalyan vizesi de alamaz.
Ağca’nın basına “34 yıl önce nasıl gittiysem, şimdi de öyle gittim” deyişine bakılırsa, olaya esrarengizlik katmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürülüyor.
Ama, aslında olay hiç de abartılmak istendiği kadar olmayabilir. İsteyen istediği Schengen ülkesine vizesine girebilir.
Mesela bir keresinde ben Amsterdam havaalanında, Schengen vizem, hatta Hollanda’da işyerim ve işim olmasına rağmen ülkeye sokulmamış, geceyi Schipol havalimanında çay kahve içerek geçirdikten sonra sabah ilk uçakla Türkiye’ye postalanmıştım.
Ankara’ya iner inmez de soluğu bizim Dışişlerinde almış, durumu anlatmıştım.
“Belgeleri ver Hollanda’ya nota verelim” dediler. Verdim de. Artık nasıl bir nota yazıldıysa, hiç ses seda çıkmadı.
Bize de Düsseldorf’a gidip, trene binerek Amsterdam’a gitmek düştü. Üstelik gayri yasal bir yanı yönü de yoktu. Yasadışılık varsa, o da bize Amsterdam havaalanında yapılan muameleydi. Ancak, o yasa dışılığı kovalayacak imkanımız da zamanımız da olmadı.
Kim bilir, belki de Ağca, İtalyan sınır görevlilerinin gözüne Roma Anlaşmasını dayamıştır! Anlaşmanın Türk vatandaşlarının AB içinde serbest dolaşım hakkına sahip olduğu maddesini göstermiştir! Her AB memuru amiri hükümetler gibi anlaşma çiğneyenlerden olmayabilir! Kim bilir?
En iyisi Ağca’yı Dışişleri Bakanı yapsınlar. Bakın o zaman vize sorunu kalıyor mu?
Ne demiş atalar, “Dinsizin hakkından imansız gelir.”
AB’nin hakkından da onların dilinden anlayan gelir.
(Bu yazı 31 Aralık 2014 tarihinde yayımlanmıştır)