Hamdi YILMAZ – Coğrafya ve Türk
Zaman zaman yapılan mitingleri görüyorsunuz. Türkiye ayağa kalkıyor. Ateş düştüğü yeri yaksa da, şehit kanlarını kızılcık şerbeti niyetine içerek kutladı millet nice bayramını.
Acılarımızı soğukkanlılıkla yaşıyarak, tarihin penceresinden bakarsak, olup biteni normal karşılamak gerekiyor. Hiç bir millet tarih sahnesine çıktığı coğrafyanın dışında bir yurda sahip değil bugün.
Almanı, İngilizi, Fransızı başka coğrafyaları işgal etseler, uzun veya kısa bir süre işgal ettikleri yerde sömürgeci olarak kalsalar da, hiç bir zaman oraları yurtlaştıramamışlar, bir süre sonra terk etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Türk’ün Anadolu’yu yurtlaştırışı, vatan kılışı salt silah gücü ile olmamıştır. Türk bu coğrafyanın toprağını, kanına kattığı sevgi ile hamurlaştırarak vatanlaştırmış.
Biz unutsak, bilmesek de hala bize ödettirilen bedel budur. Kıskanılan budur.
Adını şimdi hatırlayamadığım bir şair uzunca bir hikâye anlattıktan sonra diyor ki: “Vur eski kölesi vur, uyandır O’nu / Vur eski kölesi vur, utandır O’nu.”
O dediği Türk. Gün, bir zamanlar cebine kimlik koyarak şahsiyet vermeye çalıştığımız şahsiyetsizlerin kuduz ağızlarından paçamızı kurtarmak için utanarak uyanma günüdür.
Nasıl oldu da paçamızı bu kuduzların ağzına kaptırdık? Şair’in kastettiği utanma da bu olmalı. Kürdü, Lazı, Çerkezi, Yörüğü, Türkmeni vs. ile Anadolu Türkleşmiştir. Bin yıldır Türk yurdudur ve sonsuza kadar da öyle kalacaktır.
Varsa şayet hala ödeyerek bitremediğimiz bir bedel, ödenecektir. Küresel yamyamlar ve kuduzlaşmış köleleri bilmelidirler ki, Anadolu bin yıldır Türkleştiğini hiç bu kadar hissetmemişti.
Kaldı ki, Türk bundan bir asır önce olduğu gibi biçare ve imsansızlıklara mahkûm da değildir. ‘Er’ olmadıkları için onları yürekleri yetiyorsa ‘Er Meydanı’na çağırmanın bir anlamı yok. Ama Türk’ün onları barındıkları inleri gök kubbe çökmüş gibi başlarına yıkacak kudreti var.
Şehit aileleri bilmelidirler ki, ne yapalım ki, her millet bir avuç fedakar evlatları sayesinde var oluyor, ayakta kalıyor.
Hiç bir söz acılarını dindiremese de, bu millet onların evlatlarına minnet borçludur. Hiç birimizin canı bu coğrafyayı bize vatan kılmak için Malazgirt’te, Çanakkale’de can verenlerin canından daha kıymetli değildir.
Onlar derslerini alacak, Anadolu sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalmaya devam edecektir. Dün Romanya’da 55 yaşındaki Mardinli bir işadamımız dediki, “Çağırsınlar, herşeyimi bırakır hemen askere koşarım.”
Bu sözlerle vatanımızın sonsuza dek Türk yurdu olarak kalacağına dair inancım, imanım tazelendi.
Ne diyordu Akif: “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!”
Dileriz, o bedbahtlar akıllarını başlarına alırlar ve Türk’e “Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım” sözünün gereğini yaptırmazlar.
(Bu yazı 3 Haziran 2008’de yayımlanmıştır)