HAMDİ YILMAZ – ‘Ergenekoncuları’ akıllı olmaya davet
Tarih: 15 Temmuz 2008

Ben Bükreş’te yaşıyorum. Bu ülkede gazetecilik yapıyorum.
Romanya’da adalet görevlililerinin işine burnumu soksam, olup biteni haber olarak aktarmanın dışında, Romenlere akıl vermeye kalksam, bana ne derler?
En hafifinden bir zamanlar şimdiki Cumhurbaşkanı Traian Basescu’nun Bükreş Belediye Başkanı iken bir olaydan ötürü bir diplomatımıza söylediği şu sözü derler;
”Biz Türkiye’yi seviyoruz. Bu adamın başka işi yok mu?”
Önceki gün kamuoyu tarafından Ergenekon olarak bilinen olayın daha doğrusu olayların iddianamesi açıklandı.
İngiliz gazetecileri bu olay vesilesi ile Türkiye’ye geniş yer ayırdı.
Ankara’da yaşayan İngiliz Financial Times’ın Ankara Temsilcisi Vincent Boland’ın İngilteredeki gazetesinin baş yazarı Boland’dan aldığı bilgiler ışığında döşendiği yorum yazısında her türlü nezaket kurallarından uzak olarak Ergenekoncuları akıllı olmaya davet ediyor.
***
Tarih: 16 Temmuz 2008
KENYALI KARDEŞ
Son İmparator adayı Barack Obama, ABD’de yapılacak son bahar şeçimlerini kazanmış gibi konuşmaya devam ediyor. Irak’ı 16 ay içerinde askeri açıdan boşaltacağını ve bunun yerine Afganistan’a çullanacağını söylüyor.
Yerinde ve dünyanın selameti açısından uygun bir karar. Bundan önceki dehşet imparatorluğu Sovyetler de o bataklığa saplanarak ömrünü tamamlamıştı.
Dünya medya kuruluşları da Son İmparator adayını çoktan kabullenmiş görünüyor. Sanki seçilmiş gibi ağzının içine bakıyor. Bu arada fikirlerini hayata geçirmek için adeta seçim formalitesinin tamamlanması için sabırsızlanan Obema’ya ilginç suçlamalar yapılıyor.
Libya lideri Muammer Kaddafi, “Kenyalı kardeşimiz” dediği Obema’yı aşağılık duygusu taşımak ve yalancı olmakla suçladı.
***
Tarih: 3 Şubat 2009
EKONOMİK TETİKÇİ GÖZÜ İLE İRAN
Dünyada olup biteni anlamadan ülkede olup biteni anlamak güçtür. Sizi bir kaç gündür bir kitaba angaje ettiğimin farkındayım. Ancak, yabana atılamayacak gerçeklerin aktarıldığı kitap, günümüz soru ve ve sorunlarının cevabını veriyor.
Bugün de bir ekonomik tetikçi olan John Perkins’in İran ile ilgili değerlendirmesini aktararak konuyu noktalayalım:
“1975-78 yılları arasında sık sık İran’ı ziyaret ettim. İran da zengin petrol yataklarına sahipti ve Suudi Arabistan gibi onun da büyük projeleri gerçekleştirmek için borçlanmaya ihtiyacı yoktu. Ancak ülkenin tarihi siyasi kargaşayla yüklüydü. O yüzden olaya farklı yaklaştık. Şah’ı ilericilik sembolü haline getirmek için Washington ve iş dünyası el ele verdi. OPEC’in kurulmasıyla Şah etkin bir dünya lideri olmuştu. Aynı zamanda Müslüman Orta Doğu’nun en güçlü ordusunu kurmuştu.
MAIN Hazar Denizindeki turizm bölgesinden Hürmüz boğazındaki askeri tesislere
kadar ülkenin her yerini kapsayan projeler yapıyordu. Orda da işimiz, bölgesel
kalkınma potansiyellerini tahmin edip ona göre elektrik üretim ve dağıtım sistemlerini
tasarlamaktı.
Yüzeyde İran, Hıristiyan-Müslüman işbirliğinin örnek bir modeli gibi görünüyordu.
Ancak kısa süre sonra fark ettim ki sakin görünüşün altında derin bir öfke yatıyor.
İran’daki tercümanım beni adını vermek istemediğim ve kısaca ”Doc” diyeceğim bir
felsefe doktoruyla tanıştırdı. Doc bana şunları söyledi:
‘Kendine şahların şahı lakabını veren bu adam gerçek bir şeytandır; Hitler’den de
beter davranıyor. Üstelik hükümetinizin tam bilgisi ve desteğiyle. Şah sizin Orta
Doğu‘daki tek gerçek müttefikiniz. Tabi ki İsrail’iniz de var ama İsrail sizin için destek
değil, köstek. Petrolü yok. Politikacılarınız sırf Amerika’daki Yahudi oylarını ve seçim
kampanyalarına Yahudi parasını almak için İsrail’e arka çıkmak zorunda. Sizin için Şah
daha önemli. Oysa Şah’ın fazla vadesi kalmadı. Herkes ondan nefret ediyor. Şah’ın
kapitalizminden yararlanan bazı zenginler hariç, halkın arasında muazzam bir dini
hareket var. Aklınız varsa, şirketiniz bizim ülkemizden uzak durur. Sizi uyarıyoruz:
burada çok para kazanacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Şah gidecek ve siz de
paranızı alamayacaksınız. Üstelik Şah’ın çöküşü yalnızca bir başlangıç, Müslüman
dünyasının gidişatının bir göstergesi olacak. Öfkemizi çok uzun süre baskı altında
tuttuk, yakında patlamak üzere.’
Bu konuşmadan çok kısa bir süre sonra Ayetullah Humeyni ve Mollaların önderliğinde
isyan, gösteri ve bombalamalar başladı. Şah 1979 da Mısır’a kaçtı. MAIN, Doc’un
dediği gibi, İran’da milyarlarca dolar kaybetti. Gerek ülke olarak gerekse şirket olarak
bütün bağlantılarımıza, ofislerimize, istihbaratımıza rağmen olacakları tahmin
edememiştik.”