HAMDİ YILMAZ – Türkiye’nin çelik tel ihracatında son durum

Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalayıp da her türlü fondan muaf olan çeliğimizin ilk mağdur edildiği günden buyana sık sık yazarım. Bu anlaşmanın ihlalidir diye. 1996’dan bu yana Türk çelik ihracatı olumsuz olarak ne kadar etkilendi, bilen yok.
Ne varki, yazıp çizmekle havanda su dövmeye devam ediyoruz.
1996 yılından bu yana kelli felli nice dışişleri, ekonomi, gümrük ve ticaret bakanlarımız oldu.
O günden bu yana AB ülkelerinde görev yapan ve kendisini bilmem neyinde boncuk var sanan nice ticaret müşavirlerimiz oldu.
Ne akıllı, yazdığı raporlarla Ankara’yı yada AB’yi bunalrtarak bu sorunu çözmeye zorlayan ticaret müşaviri gördük, ne de Türk çeliğini işin odağına oturtan, öncelikleştiren bakan gördük.
Bu makamları harekete geçmeye zorlayacak sivil toplum kuruluşlarımız zaten yok. Hiçbirisi bu işi kendisine dert edip AB mahkemeleri nezdinde Türk çeliğinin hakkını aramadı. Niyetlenen bile olmadı.
***
AB kodamanları lütufta bulunup, 30 Haziran 2019-30 Haziran 2020 tarihleri arasında yani bir yıllık dönemde Romanya’ya, Türkiye’den ancak 105 ton çelik tel getirme kotası vermişler.
İlk bir aylık dönemde, yani geçtiğimiz Temmuz ayında bu kotanın 15 tonluk bölümü bitmiş. Bu gidişle yılbaşında kota bitecek ve sonraki altı ayda kimse Türkiye’den çelik tel getiremeyecek.
***
Dün yazdım, bugün yine tekrarlıyayım, 2012-2013 döneminde Türkiye Dünya Sağlık Örgütü Raporuna göre haklı olarak Romanya’dan yola çıkan canlı hayvan transit geçişine izin vermeyince, Romanya çıkar yol olarak Türk meyve sebzecilerinin ümüğüne çökmeyi gördü. Bu sektöre milyonlarca euroluk zarar verdi ve sonunda istediğini aldı.
***
Şimdi, elinizi vicdanınıza koyarak düşünün; Türkiye, AB’ye karşı Romanya’nın bize uyguladığı gibi bir yol bulamaz mıydı, halen bulamaz mı?
Bize göre bulur. Ancak, zaman ve emek harcayacak işadamı, STK, bürokrat ve bunların baskısı ile harekete geçecek siyasi irade lâzım.
Avrupa Birliği’ni kendi imzaladığı anlaşmaya sadık kılacak, bir değil binbir yol var. o yolları bulacak akıl ve güç, işadamından STK’sına, bürokratından politikacısına kadar bizde var.
Ama yapamıyoruz, oynamasını bilmeyen gelin gibi ya “yerimiz dar” yada “yenimiz dar” deyip sızlanmakla yetiniyoruz.
***
Bu sızlanmalarımıza uygun olarak gördüğüm Cahit Armağan Dilek’e ait şu sözleri de dikkatinize sunuyorum:
“Söyledim; duydu anlamına gelmez. Duydu; doğru anladı anlamına gelmez. Anladı; hak verdi anlamına gelmez. Hak verdi; inandı anlamına gelmez. İnandı; uyguladı anlamına gelmez. Uyguladı; sürdürecek anlamına gelmez.”