HAMDİ YILMAZ -Hey Allah’ım bir Sümüklü Mehdi’nin kullarına bak, bir de kendi kuluna
Türk’ün türküsü de umutsuz olmaz. Çıkmaz sokağa girince, “Meşeler güvermiş varsın güversin” diye bir türkü tutturur ve işi vurdumduymazlığa vardırarak hayata sarılır..
***
“Bektaşi’nin biri her gün kasabada ‘Her şey
Allah’tan’, ‘Her şey Allah’tan’ diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün
kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta
olan Bektaşi’ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak
atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi’nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters
baktığını görünce;
-Öyle ne bakıyorsun Baba Erenler demiş, hani her şey Allah’tandı?
-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah’tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.”
Önceki günkü Bükreş Adliye’sindeki hal-i pürmellalime bakınca aklıma bu fıkra geldi..
***
Fetullah Gülen’in ‘Has kulu’ yani ‘Romanya Abisi’ oluşunu bir de biz yazınca yataklara düşerek eve kapanan Fatih Gürsoy’u ilahlaştırmak için tanıklığa soyunan Mücahit Biner’i, mahkeme koridorunda biraz sıkıştırınca, “Benim ne günahım var?” dedi..
Avukatların şaşkın bakışları altında öfkeli öfkeli tartışırken birisinin kıyafetini incelemek hiç adetim olmamasına rağmen, tuhaftır, gayri ihtiyari gözüm ayakkabısına takıldı.. “Bu en azından bin eurodur” dedim içimden.. Öyle olup olmadığını bilmem, ama Allah’ın bildiğini sizden niye saklıyayım, içimden öyle geçti..
***
Tam o an, tartışma sırasında aklıma geldi Bektaşi fıkarası, biliyorsunuz ama tekrarında mahsur yok:
“BİR DE SENİN KULUNA BAK
Bektaşi Baba İstanbul’da gezinirken,
padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte
idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı
elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona
binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak
sordu.
-Faytona binen Padişah mıdır?
-Hayır. Padişah’ın bir kuludur. Cevabını aldı.
Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline
baktıktan sonra, ellerine açarak:
-Allahım, bir Padişah’ın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye
söylendi.”
***
Hayatımız boyunca bilerek, Allah’tan başkasına kulluk etmedik. Ana babamızın ve onlarla eş tuttuğumuz bir iki öğretmenimizin dışında kimsenin de elini öpmedik.
Hatta gerektiği zaman, rahat durmayarak saygıdan kusur etmememize rağmen devletlûların canını sıktığımız da oldu.
Bu yüzden olmalı; bizim payımıza da “Yazılan gelirmiş ol kara başa” türküsünü söylemek düştü..
(Bu yazı 19 Ekim 2018 tarihinde yayımlanmıştır)
***
İKİNCİ YAZI
HARAMİ İMPARATORLUĞUNUN SON VARİSLERİ
Türk Mahkemelerinin terörist başı olarak aradığı Fetullah Gülen’in Romanya’daki ‘Harami İmparatorluğu’nu’ kurtarmak, kurda kuşa kaptırmamak, bazı ülkelerde yaşadıkları kaybın Romanya’da da olmaması için son yıllarda binbir fırıldak çevriliyor.
Bir zamanlar hukuki olarak gözüken sahipleri gerçek sahipleri olmadığı için melanet organlarında “Romanya’da Türk müteşebbislerinin kurduğu..” diye başlardı haberleri.
Şimdilerde “Fettullah Gülen şirketimizin ortağı değil, yöneticimiz değil” gibi argümanlarla Romen makamlarının karşısına çıkıyorlar.
Fetullah’ın Harami İmparatorluğu’nun Bükreş Limanındaki ‘Saltanat Kayığı’na binmiş bir serdengeçti var.
Fetullah’ın başka adamı kalmamış gibi Hamdi Yılmaz’ın karşısına sürekli onu sürüyorlar.
Önce bir davada karşımıza yalancı şahit sıfatı ile çıktı.
Mahkemede, velinimetini, kendisini saltanat kayığına bindirenin bizim yazılarımızdan dolayı ne kadar acı çektiğini, evden dışarı çıkamadığı, içine kapanarak adeta dünyaya küstüğü dramını çizdi.
Zavallıcık bizden 200 bin ley tazminat alırsa yüreği soğuyacak, hayata geri dönecekti.
Meğer bu serdengeçti saltanat kayığına binmenin bedeli olarak yalancı şahidi olmayı kabul ettiği günlerde bir de savcılığa dilekçe vermiş.
Dilekçesinde “Hamdi Yılmaz bir belediye başkanına yazdığı yazıda ayrımcılık yaptı, nefret suçu işledi” diye..
Önceki gün Bükreş’te polise gidip ifade verdim.
Niçin?
Saltanat kayığına binmiş Fetullah serdengeçtisi velinimetine minnet borcunu ödesin diye..
Hayret ettim, oysa bahsi geçen yazıda ne bindiği saltanat kayığının ne de kendisinin adı geçmiyordu.
Yalancı şahitliği için geldiği mahkeme koridorunda girdiğimiz tartışmada sıkışınca, “Benim ne günahım var?” demiş, biz de “Günahın yoksa ayrıl onlardan” demiştik.
O bu tartışmayı velinimetine anlatıp, Hamdi Yılmaz bana şunları şunları söyledi, ben de ‘benim ne günahım var’ dedim” dedi mi bilmem ama bizim bu tartışmanın olduğu günlerde ‘saltanat kayığı’na bindiğinden haberimiz bile yoktu.
Öğrenmiş olduk.
Senden niye nefret edeyim, a be kendini kurnaz sanan korkak tilki!
Biz, “yaratılanı hoş görürüz Yaratan’dan dolayı” anlayışı ile yetişmiş bir neslin afhadıyız.
Hoş görmediğimiz, Türk’ü yok etme taşeronluğu işini almış Fetullah Gülen ve benzerleridir.
Mahkeme koridorunda söylediğin gibi gerçekten “Benim ne günahım var?” diye düşünüyorsan, ayrıl ve “Fetullah Gülen çağımızın en büyük Firavu’nu” diye kitap yazan eski yoldaşınızın kervanına katıl.
(Bu yazı 15 Mayıs 2019 tarihinde yayımlanmıştır)