HAMDİ YILMAZ -Türk Milleti Ordusu ile vardır
Klasik bir söz gibi gözükse de Dünya’da ordusu ile kaynaşmış, askerliği her türlü maddi menfaat beklentisinden arındırmış Türk’ün dışında bir başka millet daha yoktur.
Bu yüzden Türkler ordusuna her daim güvenmiş ve sonsuza kadar da güvenmeye devam edecektir.
Ezelden ebede yolculuğumuzun yeğane unsuru da budur.
Şimdi herkes bir numaralı askerlik uzmanı kesildi ve yorum üstüne yorum yapıyor, yapsınlar, mahsuru yok.
***
8 Temmuz 2008 tarihli yazımızda şu ifadeleri kullanmışız;
“Sağ duyu sahipleri, 12 Eylül darbesini, ‘Ordu bizim göz bebeğimizdir. Zaman zaman puslu görebilir. Ne yapayım yani, göz bebeğim puslu görüyor diye onu bıçakla söküp atayım mı?’ anlayışı ile Göz Bebeğimiz Ordumuza sahip çıkmaya devem ettiler, ediyorlar.
2000’li yılların başında belli başlı Avrupa kentlerindeki otel salonlarında, organizatörlüğünü Türkiye’den kaçmış ipsiz, sapsızların yaptığı ‘Türk Ordusu ve Demokrasi’ minvalli toplantılar başladığında aynı anlayışla, kalemimizle onların karşısına dikilmiştik. Yazıp çizmemize rağmen kimsenin de umurunda olmamıştı. O tür toplantılar meyvelerini şimdi başka boyutlarda Ankara’da, İstanbul’da veriyor.”
***
İktidardakilerin gafleti yüzünden içerisinde sinsice, hatırı sayılır miktarda da olsa FETÖ’cü sokulmuş diye Ordumuza sırt mı çevireceğiz?
24 Ağustos 1516’da Memlüklülere karşı kazanılan Mercidabık Zaferi’nin tam 500’üncü yılında (Bu tarihin tesadüf olmadığı anlaşılıyor) yeni bir sefere çıkan Ordu, 26 Ağustos 1071’de Türklere Anadolu’nun kapsını açan Ordu, bugün kutladığımız 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesini kazanan Ordu, aynı ordudur. Türk Milleti’nin Ordusudur.
Kara Kuvvetleri temeli; Hun İmparatorluğu döneminde Mete Han tarafından M.Ö.209 yılında atılmıştır.
1040 yılında Dandanakan Meydan Muharebesi, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ve sonraki 9 asır içersindeki belli tarihler ordumuzun gelişimi açısından ciddi öneme haizdir.
1848 yılında Osmanlı Ordusu yaklaşık 300 bin kişilik bir güce yükseltilmiştir. 1. Dünya Savaşı yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğuna pahalıya mal olmuştu. Ordu mevcudu 50 bin’e indirilmiş, silahları da elinden alınmıştı.
Ekranlarda gururla seyrettiğiniz askeri varlığımız o noktadan bugünlere Türk milletinin fedakarlıkları sayesinde gelmiştir.
Savaşların arzu edilir ve benimsenir bir yanı yoktur. Ne varki, bazen yaşamak için savaşmak zorunluluğu doğar. Siz istemeseniz de doğar.
Türk ordusu hiç bir zaman milletine mahçup olmamış, onu koruma görevini her daim ve her şart altında başarı ile yerine getirmiştir.
Türk’ü farklı ve güçlü kılan hatta bitti dendiği noktada dirilten de budur.
(Bu yazı 30 Ağustos 2016 tarihinde yayımlanmıştır)