HAMDİ YILMAZ -CLUJ’DA BİR ENSTİTÜ

Ovidius Üniversitesi Profesörlerinden Tahsin Cemil, Romanya için önemli isimlerden biri. Romanya’nın 5 yıl Azerbaycan ve Türkmenistan Büyükelçisi olarak görev yapmış. O Bakü Büyükelçisi iken ön-ayak olup Romanya’ya gönderttiği Azeri gençleri şimdilerde Romanya’da Azerbaycan adına önemli görevleri ifâ ediyorlar.

Prof. Dr. Tahsin Cemil’in girişimleri ile Romanya’nın süratli büyüyen kentlerinden Cluj’da bir Türkoloji Enstitüsü kuruldu. Enstitü, sanmayın ki sadece Türkçe öğretimi ile ilgilenecek. Dil öğrenimi bütünün bir bölümü. Türkiye’den Türkmenistan’a kadar Türk Dünyasını kapsayan bir bakış açısı ile olaylara yaklaşaşacak olan Enstitü’de Türk tarihi, dili ve medeniyeti bütünü ile kucaklanacak. Enstitü’nün projektörleri ise Brüksel’e yönelik. Batı’yı adınlatacak..

Avrupa’nın Güneydoğu’sunda doğan bu ışık, yakın gelecekte önemli kurumlardan biri olabilir. Tabi, Türkler olaya el ve gönül verip desteklerse.

Tahsin Hoca, trenle on saat bir yolculuktan sonra Cluj’a varıp, Üniversite’de ders veriyor. Prof. Dr. Tahsin Cemil şu anda Cluj Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü’nün herşeyi. Müdürü, kadrolu tek hocası vs.  Çoğu üniversite mezunu, bir kısmı çeşitli üniversitelerde öğrenci toplam 24 öğrencisi var Enstitü’nün.

Tahsin Hoca’ya “neden Cluj?” diye soruyorum. Olaya Cluj Üniversitesi sıcak bakmış, Ovidius da mümkün olmamış.

Kuruluş aşamasındaki güçlüklerine rağmen, belki de isabetli olmuş Cluj kenti. Cluj Batılı bir kent. Hızla sanayileşen ve büyüyen gerçek bir Batı kenti.

Hiç bir şey çilesiz olmuyor. Sevmeden, emek vermeden bir şey elde etmek mümkün değil.

Prof Tahsin Cemil, şimdilik bu işin tek emektaşı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti başta olmak üzere, kendisini Türk olarak hisseden herkesin gücü ve imkanları ölçüsünde Cluj’da Tahsin Hoca tarafından yakılan bu meşalenin alevini güçlendirmesi gerekiyor.

Bir Üniversite’yi ikna edeceksiniz ve Türkoloji Enstitüsü açtıracaksınız. Bu sanıldığı kadar kolay değil.

Hoca muhtemelen Azerbaycan ve Türkmenistan Büyükelçilik görevlerinden sonra bunun önemini anladı ve bu işe soyundu.

O bir ilim adamı. Kendi üzerine düşen fedakarlığı, fikrî ve fizikî çileleri ile birlikte göğüslüyor.

Kısacası Cluj Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü hepimizden ilgi ve destek bekliyor. Tahsin Cemiller de kolay yetişmiyor ve her aradığınızda bulunmuyor.

(Bu yazı 17 Mayıs 2009 tarihinde yayınlanmıştır)

***

İKİNCİ YAZI

Alaca karanlıkta tanıştığım kentler

Atalar böyle söylemiş, “Erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır” yada “Aş da sabahın, iş de sabahın” diye. Dünyanın hurafeye boğulduğu bir çağda Anadolu insanının güne erken başlamak ile ilgili özdeyişlerini tekrarlamanın bir sakıncası olmasa gerek.

Hele akşam yola çıkıp sabah gün ağarmadan Türkiye’nin her köşesine ulaşılabilen bir kentte hayata atılıp, aynı akşam evinize dönmeye alışmışşsanız, yani yolculukları geceye getirmeyi iş haline getirmişseniz, bu huyunuzu değiştiremezsiniz. Buna huydan ziyade şartların zorlaması da diyebilirsiniz.

Ben bütün kentlerle böyle tanıştım. Türkiye’de, Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da ve Romanya’da. Bütün kentleri ala uykulu yakaladım. Yada kentler beni ala uykulu gördü. Kim bilir, bağırlarına basmayışlarının gerekçeleri de bu olabilir. Ala uykulu insan bakımsızdır, doğal olarak da sevimsizdir.

Salt Romanya’nın değil, bir anlamda bizim de Batı’ya açılan kapımız sayılan Transilvanya bölgesinin merkezi kenti Cluj- Napoca ile de geçen hafta alaca karanlıkta tanıştık. Bükreş’e 497 km mesafedeki kente bu çağda  9 saatte ulaşmanın, üstelik bu fırsatı da günde 2 veya 3 kez bulmanın yarattığı asabiyet ve trendeki birinci sınıf ile ikinci sınıf bilet farkının oturduğunuz mahalde insan azlığından ve ödenen para fazlalığından başka bir anlam etmediğini görmenin asabiyeti de üstünüze binmişse, o şehirle tanışırken kaynaşmak kolay olmuyor.

Bizde demiryolu yaygın olmadığı için bizim otogarlarları göz önüne getirin. Sabah saat 05.15’de indiğiniz bir otogarda 2-3 saat oturacak bir restaurant yada kahvehane bulmamanız mümkün mu? Cluj- Napoca da bu açıdan tembel kentlerden biri. Saat 06 civarında büfe deliğinden kahve satılan bir yere şükür rastlayabildik. Büfenin önünde kola satıcıların yüksek iki reklam kürsüsünden birine kahvemizi koyarak, 4’ü kadın biri erkek 5 Çingenenin “çöreklendikleri” oturaklı tek sehbanın boşalmasını gözetlemeye başladım.

O şerefe nail olduğumu sandığım an, 40-50 yaş aralığında bir grup kadın da etrafıma sıralanıverdi. Dillerinden anlamayışım tuhaflarına gittiyse de, ömrünü dilini anlamadığı insanlarla anlaşmaya harcamış birisi olarak kaynaşmamız zor olmadı.

Romanya Başbakanı 6 ay önce bu kentin belediye başkanıydı. “Emil Boc” adını duyar duymaz omuz silktiler ve hoşlanmadılar. Gazeteci olduğumu öğrenmeleri onlara ilginç geldiyse de çalıştıkları yeri resimleme teklifleri hoşuma gitmedi. Nedense, sabahın saat 6’sında bir kentte halci esnafı ile haber çalışması yapma fikrini hoş karşılamadım.

Hoş, Cluj da beni hoş karşılamadı. (Bu yazı 25 Mayıs 2009 tarihinde yayımlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir