Hamdi YILMAZ -Türkiye’nin güvenliği ve Atatürk
Yer yüzünde savaşların getirdiği
felaketleri en iyi Türkler bilir. Çünkü, savaşların acımasızlığına, yok
ediciliğine rağmen ayakta kalabilen milletlerin en önünde Türkler gelir.
Mustafa Kemal Atatürk de şehit kanlarıyla belirlenmiş topraklarımızı
kazandıktan sonra artık barışın hakim olmasını istemiş ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin en esaslı prensiplerinden biri olan “Yurtta sulh, cihanda sulh”
prensibine uygun hareket etmiştir.
“Atatürk’ün tüm dış politikası barış fikrine dayalıdır. Milletlerarası herhangi
bir meseleyi barış yoluyla halletmenin, Türk Milleti’nin menfaatine uyan bir
yol olduğunu ısrarla belirtmiştir. Eğer
uzun süreli barış isteniyorsa, kitlelerin durumunu iyileştirecek, insanlığın
refahı ve açlık gibi sorunların bitmesi için uluslararası alanda iyileştirici
tedbirler alınması gerektiğini, tüm insanların, haset, aç gözlülük ve kinden
uzaklaşacak şekilde terbiye edilmesi gerektiğini savunmuştur.”
“Türkiye’nin emniyetini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir sulh
istikameti bizim daima düsturumuz olacaktır” diyen Atatürk 1937’de Romanya Dış
İşleri Bakanı ile yaptığı konuşmada, insana verdiği değeri açıkça ortaya
koymaktadır.
Atatürk’ün Romanya Dışişleri Bakanı’na hitaben sözleri şöyledir:
“İnsan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, bütün
cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine
ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hadim (hizmet
edici) olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Çünkü dünya milletleri
arasında sükun, vuzuh ve iyi geçim olmazsa bir millet kendi kendisi için ne
yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. En uzakta zannettiğiniz hadisenin bize bir
gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsi bir vücud ve bir
millet, bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vücudun parmağının ucundaki
acıdan bütün azalar müteessir olur.”
Bazı kaynaklardan alarak aktardığımız Atatürk’e ait bu fikirlerin bugünün
dünyasında ne kadar da benimsenmesi elzem fikirler olduğu ortadadır.
“Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız”
diyen Atatürk, savaşın ancak başkaları tarafından savaş açıldığı zaman nefsi
müdafaa olarak gerekli olduğunu söylerdi. “Aksi bir durumda, milletin hayatı
tehlikede olmadan yapılan savaşın ‘cinayet’ olduğunu belirtirdi.”
Her alanda olduğu gibi dünya barışı ile ilgili sözleri de Atatürk’ün bugünün
dünyasına ne kadar elzem bir lider olduğunu ortaya koymaktadır.
Nur içinde yatsın.
(Bu yazı 10 Kasım 2011 tarihinde yayımlanmıştır)