HAMDİ YILMAZ -Kıbrıs’ın eşekleri
Dünya’da tanınan, tanınmayan 235 Devlet var. Bazı devletler sayısı az veya çok diğer devletler tarafından tanınmıyor. Mesela Romanya Kosova’yı tanımıyor.
Türkiye’den başka kimsenin tanımadığı, 15 Kasım 1983’te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘nin (KKTC) 36’ıncı kuruluş yıldönümü dünya genelinde çeşitli platformlarda kutlandı.
Biraz gecikmeli de olsa konuya değinmeden geçemeyeceğim.
Merhum Cunhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs’ın geçmişini şöyle özetlemişti:
“Biz Kıbrıs’ta İngiliz sömürgesiydik. Yaşa Kral’ım diye İngiliz marşları söylüyorduk. Öğretmen ‘içinizden Kral’ım yerine Kemal’im deyin’ diyordu.”
O günlerden bu günlere şairin “Ümide sarıl sımsıkı azmi bırakma!” sözü şiar edinilerek gelindi.
***
Yıl 1996. Aylardan Ekim..
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Almanya’nın o zamanki Başkenti Bonn’a gelmişti. Görünüşte kendisini bir Alman Vakfı konuk ediyordu. Ama herkes biliyordu ki, O Alman Dışişleri Bakanlığı’nın konuğu idi.
Bir akşam onuruna yemek verildi. Yemek oldukça uzun sürmüştü. Akşamın ilerleyen saatlerinde, davetlilerin kafaları da biraz çakırkeyf olunca, kendisi ile bir köşede yalnız kalarak konuşma fırsatı bulmuştum.
“Ne olacak bu Kıbrıs’ın hali?” minvalinde bir soru sordum.
“Olacak birşey yok. Olan olmuş zaten..” dedi.
“Biz konuşacağız, onlar konuşacak, bu iş böyle gidecek.”
Bir daha da Kıbrıs meselesinde yazı yazmaya fazla heveskâr olmadım. Kimsenin görmek istemediği gerçek kabak gibi ortadaydı. Olan olmuştu zaten. Ortada bir Türk Devleti vardı ve bu böyle gidecekti. Bunun değiştirilemez milli bir politika haline getirildiği ortadaydı.
Aradan yıllar geçti.
Kıbrıs için “Bu iş böyle gitmiyor” çığlıklarının ve AB baskısının gürültüsü ile Türkiye’nin ciddi bir yanılgı içine girdiğini düşünmeye başlamıştım.
Böyle düşünmemde Türkiye ve Kıbrıs’taki siyasi iktidar değişikliklerinin rolü vardı.
M. Ali Talat’ın cumhurbaşkanı seçildiği gün KKTC’ne sokulmayan gazeteler arasında Benim yönetim kurulu başkanı olduğum Anayurt gazetesi de vardı. AB de baskısını olabildiğince yoğunlaştırmıştı.
İşte sonunda Kıbrıs ‘Girit’leşiyordu!
Kıbrıs halkı da zaten AB pasaportu ve gündelik çıkar derdine düşmüş gözüküyordu.
Zaman bize iyiki yanıldığımızı gösterdi. Kıbrıs asla Girit’in akıbetine uğramayacaktı. Kıbrıs Türk halkı uyanma sürecine girdi. Batı ve Batı’nın şımarık çocuğu Rumların iki yüzlülüğünü gördü.
Halk yapılan seçimlerle M.Ali Talat’ı pazarlık masasından kaldırıp fırlattı.
Sonra, artık “Konfederal bir çözüm” isteyen Derviş Eroğlu masaya oturdu.
Böyle bir çözümü Kıbrıs Rum kesimi ise asla kabul etmeyecek, çünkü öyle bir çözümle Kıbrıs’ı ‘Girit’leştiremeyeceğini biliyor.
Öyleyse, ne olacak bu Kıbrıs işinin sonu?
Yazının başına dönelim ve cevabı KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan alalım: “Olacak birşey yok. Olan olmuş zaten. Biz konuşacağız, onlar konuşacak, bu iş böyle gidecek.”
Mi acaba?
***
Biliyorsunuz Türkiye haini, Kıbrıs ise eşekleri bol ülke. Her on- yirmi yılda arpaları küresel çetelerce bollaştırılmış eşeklerin sesi gür çıkıyor gibi gözükse de, onlar eşeklikleri ile kalacak ve sonsuza doğru akıp giden Türk tarihi içerisinde seslerinin izi bile kalmayacaktır.
KKTC’nin 36’ıncı yılı kutlu olsun.