Hamdi YILMAZ – ‘Nardugan Bayramı’nız kutlu olsun!

Sümerbilimci Muazzez İlmiye Çığ imzası ve ‘Noel  Bayramının Kökeni Türkler’ başlığı ile internette dolaşan bir yazıyı hoşluk olsun diye sizlere de aktarıyorum.

“İnanabilir misiniz, yüz yıllardır Hıristiyan’ların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramının, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramı olduğuna?  Nereden nereye, inanılacak gibi değil, değil mi?

Ben de ne yazık ki yeni öğrendim. Bu senenin galiba ilk başlarında idi  Adnan Atabek imzalı bir e-mail aldım. Çok ilginç gelmişti, Hıristiyanların Noel bayramının tamamıyla Türklerden alınmış olduğunu gösteriyordu. Fakat üzerinde durmaya vaktim olmadı, hem de Noel zamanına doğru ele almayı düşünmüştüm. Bu arada Türk devletlerinden başka birilerine aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Bana İran’ın Azerbaycan bölgesinden İsmail beyden yanıt geldi, verdiği yanıt tam aynı olmasa da çok uyduğunu gördüm.

Olay şöyle:

Türkler’in, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Bunun tepesi, gökyüzünde oturan tanrı Ülgen’in sarayına  kadar uzuyor, buna  hayat ağacı diyorlar.

Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde buluruz. Ülgen  insanların koruyucusu. O sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi  yönetiyor.

Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya

başladığı 22 Aralık’da gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi

yenerek zafer kazanıyor. Bu güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı Nardugan , nar= güneş, tugan,  dugan = doğan.

Doğan güneş astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor.

İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu Türkler, büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşi geri verdi, diye Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları tanrıya gitsin, diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan.

İnanca göre bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş.

Bu bayram için evler temizleniyor. Güzel giyisiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri yaş ve kuru meyveler,özel yemek ve bir tür şekerleme. 

Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Yazılana göre akçam  ağacı yalnız  Orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçmiştir, bu da Hunların Avrup’yı gelişlerinden sonra onlardan görerek almışlardır, deniyor. İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok. Doğum, güneşin yeniden doğuşu.

Meydan Larousse’da, İsa evrenin nuru olarak algılanıyor ve bu olayın pagan halklardan alınıp İsa’ya yakıştırıldığı yazılıyor. İnternette yazıldığına göre, imparator  Kostantin  (324-337) zamanında İznik’de toplanan konsülde, 22 Aralık’da güneşin doğumu için yapılan  bu pagan bayramının  İsa’ nın doğumu olarak 24 Aralığa alınıyor ve Noel bayramı deniyor.

Batı kilisesi ise yani Katolikler 25 Aralıkta kutluyorlarmış bunu. Çam süsleme ise ilk 1605 de Almanya’da görülüyor, oradan Fransa’ya geçiyor. Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını, göçebe, ilkel  olarak tanımladığı Türkler’den yürütmüş. Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı’ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak?

Belki de yazının ve dillerin anası Türkler  olduğu kanıtlanacak.”

(Bu yazı 31 Aralık 2008’de yayımlandı)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir