Hamdi YILMAZ -Devletin atar damarları

Geçtiğimiz yıllarda Fransa, “Fazla ihracaat yaparak AB’nin dengesini bozuyorsun” diye Almanya’ya kükredi. Bırakın AB’yi, “Dünya Ticaret Dengesi” adlı kutsal kapı için başka bazı mırıldanmalar da duyulmadı değil.

Fransa uyuyor, Yunanistan şımarık veled edası ile Batılı ağabeyleri tarafından beslenmeye devam edilmesini isteyerek yatıyor diye, Almanya’nın da yatacak hâli yok elbet.

Almanya soğuk savaş döneminin ağır sanayi hantallığını hezimete uğramadan üzerinde atabildi ve çağın gereği teknoloji ile donatıldı.

Almanya’da üretici yada ticaret yapacak bir firmaysanız, işiniz çok kolay. Tır yada konteynır her neyse sen yüklete dur. Sekreteriniz ilgili Gümrük birimine telefon ediyor, Gümrük memuru iş yerinize geliyor. Saat kaç olursa olsun geliyor. Gece saat 24.00 ise de geliyor, sabaha karşı saat 04.00 ise de geliyor, akşam saat 20.00 ise de geliyor. Cumartesi ise de geliyor, Pazar yada bayram günüyse de geliyor. Tır yada konteynırı mühürlüyor. Giderken de makbuzunuzu vererek 25 euro istiyor. Kısacası Almanya’da ihracat yapmak kadar kolay bir şey yok. Üstelik ihracatçı hırsız muameselesi filan da görmüyor. Alman’ın gümrük memurları böyle çalışırken başkalarınki yatıyor ise, suç Alman’ın mı?

Söz Almanya’dan açılmışken bir başka şey daha:

Yıl 1996. Ortadoğu Gazetesini Avrupa genelinde yayımladığım günler. Almanya saati ile saat 09.00’a on var. Yani Almanya’da daha resmi mesai saati başlamamış. İstanbul’dan yazı işlerinden Kenan Gürbüz aradı. “Ağbi” dedi. “Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinden aradılar. Bizim gazetede Almanya ile ilgili bir haber çıkmış. Onun için teşekkür ettiler. Yalnız bir ricada bulundular, o haberin kendilerine fakslanmasını istediler. Ancak, haber Almanya baskısında çıkmış. Türkiye baskısında yok. O haberi onlara fakslatabilir misin?

Tabi o yıllarda ne bilgisayar yaygın ne de internet denen bir şey var, sayfa filmleri Frankfurt’a İstanbul’dan gidiyor.

Oturup uzun uzun düşünmüştüm. Almanya’da daha resmi mesainin bile başlamadığı bir saatte bizim gazete nasıl incelenmiş, kendileri ile ilgili haber bulunmuş, Ankara’daki büyükelçilik bilgilendirilmiş ve onlarda İstanbul merkezimizi arayarak teşekkür ederek haber metnini kendileri de görmek istemişlerdi. Kaldı ki herhalde incelenen sadece bizim gazete değildi. Almanya’da yüzlerce yabancı yayın basılıyordu.

Yıllar sonra olayı Rotterdam başkonsolosu iken yeni emekli olmuş büyüğümüze sormuştum, “Acaba bizim devletimizin atar damarları da o saatte Almanlarınki gibi ayakta mıydı?”

Aldığım cevaba üzüldüğümü belirtmeme gerek yok sanırım.

Fransa boşa sızlanır. Onlar yatarken Almanya uyumuyor.

(10.25.2010 tarihinde yayımlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir