Yunus AKKAYA (Bükreş Din Hizmetleri Müşaviri) -ÜÇ AYLAR VE REGAİB KANDİLİ

Bu günlerde rahmet, bereket, mağfiret mevsimi üç aylara yeniden ulaşmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Önümüzdeki 25 Şubat Salı günü üç ayların ilki olan Recep ayına girmiş olacağız . Perşembeyi Cumaya bağlayan gece ise bu aylar içerisindeki ilk kandil olan Regaib Kandilini idrak edeceğiz. Yine Recep ayının 27. Gecesi Miraç Kandilinin, Şaban ayının 15. Gecesi Berat Kandilinin ve Ramazan ayında ise Kadir gecesinin manevi güzelliklerinden istifade edeceğiz.

Bu kıymetli zaman dilimi hakkında Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Recep ve Şaban ayını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” (İbn Hanbel; Müsned, 1/259). Yüce rabbimiz hepimize bu güzel zaman dilimlerinin anlam ve önemimini kavramayı ve gereği gibi ihya etmeyi nasip eylesin.

Allaha ibadet etmek, yeryüzünü imar etmek ve kendisine verilen sayısız nimeti kardeşçe paylaşarak yaşadığı şu dünyayı huzur iklimine çevirmek üzere yaratılan insanoğlu ne yazık ki  çoğunlukla yaratılış gayesini unutuyor, gaflete düşüyor ve kendisini yüceltecek hem bu dünyada hem de ahiret hayatında mutlu kılacak ulvi değerlere sahip çıkmak yerine kendi heva ve hevesinin peşinden koşuyor, geçici olan dünyaya aldanıyor ve hepsinden önemlisi; varlığını, herşeyini borçlu olduğu, kendisini yaratan Rabbini unutuveriyor.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde bu konuda bir uyarı yer alır ve şöyle buyurulur:

“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın(ahiret hayatı) için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır” (Haşr, 59/18-19).

Elbette, unutmak insanın doğasında var, insan nisyan ile malüldür denilebilir. Bununla birlikte insanın yaratıcısını ve yaratılış gayesini unutmasının, dini-ahlaki değerlerden uzaklaşmasının faturasını acı bir şekilde yine kendisi ödemektedir. Şöyle gözlerimizi etrafımıza çevirip baktığımızda ne görüyoruz? Dünyevileşen, dünyaya taparcasına sarılan, dünyevileştikçe bireyselleşen, bireyselleştikçe yalnızlaşan ve yalnızlaştıkça hayatı çekilmez hale gelen insanlar. Bu durum son derece acı vericidir. Yöreğinde sevgi ve şefkat bulunmayan, dostluk, yardımlaşma, kardeşçe yaşama ve paylaşma gibi erdemleri kaybedenler aslında kendi insanlıklarını da kaybediyorlar ama bunun farkında değiller. Oysa insan bunu haketmiyor. Kendisine bu kötülüğü yapmaması gerekir.

En güzel sûrette yaratılan ve alemdeki bütün varlıklardan üstün tutulan insanoğlu cennete uzanan bir yolun yolcusudur. “Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın!” (Âl-i İmrân Suresi 3/ 133). ilahi buyruğu bu hakikatı bize hatırlatıyor.

Şunu iyice bilmeliyiz ki, cennete girebilmek o kadar kolay birşey değildir. “Bu yol uzundur, menzili çoktur, derin sular var” der gönül insanı Yunus Emre. Cennete girebilmek için çalışmamız, çablamamız ve Yüce Rabbimizin hoşnutluğunu kazandıracak ameller yapmamız gerekiyor.

İşte üç aylar gibi, kandil geceleri gibi mübarek zamanlar aslında heryıl bize Yüce Rabbimizi ve onun rahmetinin genişliğini hatırlatmak için gelir, kararan gönüllerimizi, taşlaşan kalplerimizi rahmet yağmurlarıyla yıkamak ve yeniden diriltmek için gelir. Ne kadar günah işlemiş olursa olsun kulu Rabbine ellerini açıp gönülden yakarınca sonsuz bir rahmet kapısının onun için açılacağını haber vermek için gelir. Üç ayların başında yer alan Regaib Kandili ile âdeta hayata yeni bir başlangıç yaparız. Bu kutlu gece, aynı zamanda her şeyin bir evveli bir de sonunun bulunduğunu hatırlatır bizlere. Şu fani dünyada hayatın, her bir nimetin, imtihanın bir parçası olduğunu haber verir. Regaib gecesi, dünyaya dair arzularımızı, tutkularımızı gözden geçirmemiz gerektiğini, çabucak geçip giden bu hayatta asıl kazancın Rabbimize rağbetimiz olduğunu bildirir.

Öyleyse kutlu zaman dilimleri olan üç ayları fırsat bilelim. Kalb-i selim dışında hiçbir şeyin fayda vermediği o gün gelmeden önce nefislerimizi hesaba çekelim. Herkesin büyük kalabalıklar içerisinde yalnızlığı yaşadığı bu dünyada adımlarımızı, sevgiye, dostluğa ve kardeşliğe doğru atalım. Başta ailelerimiz olmak üzere, mahallelerimizde, yaşadığımız beldelerde-ülkelerde birliğimizi ve dirliğimizi pekiştirelim. Sevgi ve muhabbet insanı olalım.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizin mübarek üç aylarını tebrik ediyorum. Üç ayların rahmet, mağfiret ve bereket ikliminin, dalga dalga tüm insanlığı kuşatmasını, onların hidayet, barış ve huzuruna vesile olmasını, bu mübarek gün, gece ve aylarda yapacağımız ibadet, dua ve yakarışların kabul olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir