‘Onlardan kaldı bu toprak’

* Yüz yıl öncesinin başlıca hastalıkları trahom ile tavukkarasıydı. Bu yüzden birçok eratın gözleri ya büsbütün yahut da yarı yarıya kör olmuştu

* Nurettin Peker,  Trakya’da Hadımköy’de görev yaparken dizanteri ve kolera salgınlarından her gün binlerce askerin ölümüne şahit olur. Ölüler gömülür, kireçlenir, asker mezar kazarken dahi ölüyordur.

BÜKREŞ (Gazete Balkan) – Bugün Türk Milleti’nin kazandığı 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 105. yıldönümü.

Bugün bizi evlerimize tıkarak, o muhteşem zaferimizi kutlamaktan mahrum bırakan zıkkım salgının adı ‘Koronavirüs’.

Ya 105 yıl öncesi, Mehmetçiği cephede mezar kazarken bile öldüren salgının adı neydi? Ddizanteri ve kolera..

“İstanbul’da doğan Nurettin Peker, Balkan Savaşından Kurtuluş savaşına kadar, cepheden cepheye görevlendirilmiş, yaralanmış, sonra Anadolu’da Karadeniz bölgesinde çalışmaya devam etmiş, anılarını kaleme almıştır. Nurettin Peker, Trakya’da Hadımköy’de görev yaparken dizanteri ve kolera salgınlarından her gün binlerce askerin ölümüne şahit olur. Ölüler gömülür, kireçlenir, asker mezar kazarken dahi ölüyordur. Sancaktepe’de bir barakada bulunan Mısır Kızılay Hastanesi’nin korunması için görevlendirilir ve burada koleraya yakalandığını söyler. Anılarını şöyle sürdürür:

Doktor Yüzbaşı Burhan Bey’le daha önce hazırladığımız doğal bir ilacı kullanarak hayatımızı kurtardık. Kolera göbekten akrep sokmuş gibi büyük bir acıyla başlayıp, insanı ölüme götüren ve salgın halinde geldiği kasaba veya şehir neresi olursa olsun ortalığı kırıp geçiren korkunç bir hastalıktı. Burada bizi kurtaran ilacımızın ne olduğunu yazmalıyım. Bir şişe Metaksas konyak, 2 limon, 6 kinin, dövülmüş bir miktar sarımsak karıştırılıp süzülerek bir kerede içiliyordu. Ölüm korkusuyla bu sıvıyı içtiğimde ağzımın bütün derileri soyulmuş gibi olmuş, felç olmuş gibi bir süre bir şey yiyememiştim”.

Birinci Dünya Savaşı yalnızca bir savaş değildir. Yokluk, sefalet, açılık ve hastalık o dönemde yaşayanların karşılaştıkları sorunlardır. Anılarını yazan az sayıda birey, yaşadıklarını yazarken, başlarından geçen hastalıkları ve tedavilerini aktarırlar.

Mersin’li Emin Çöl, 31 Ekim 1917 pazartesi günü, Birüsseba savaşında gözlerinden yaralanıp, görme yetisini yitirir, hemen ardından İngilizlere esir düşer. Zorlu bir esaret yürüyüşünün ardından Mısır’da Kahire yakınlarında Helyapolis’te kurulmuş esir kampına ulaşır. Çanakkale ve Sina Savaşları’na katılan Emin Çöl, Anadolu’ya döndükten sonra anılarını kaleme alır. Anılarında ‘Heliapolis’te Hastalıklar’ başlıklı bir bölüm bulunmaktadır:

“Başlıca hastalıklar trahom ile tavukkarasıydı. Bu yüzden birçok eratın gözleri ya büsbütün yahut da yarı yarıya kör olmuştu. Tavukkarası ise az değildi. Hangi vitaminsizlikten gelirse gelsin biz köylüler, Anadolu’da iken bunun ilacını biliyorduk. Bunun ilacı karaciğerdi. Genelde külbastı olarak yenilir. Haşlanan ciğer çıkarıldıktan sonra, göz buğusuna tutulup sonra da yenilirdi. Bu bir iki kez yapıldı mı geçerdi. Oysa tutsaklıkta değil karaciğer doğru dürüst et bile bulunmuyordu. Zavallı Anadolu çocukları, el ele tutuşarak helâya, banyoya giderlerdi”. Scorbitte ise semizotu veya karabakla yaprağı ellerine geçince yiyererek iyi olurlar.

Savaşta bir yedek subay olan Faik Tonguç ise anılarında tifüsü doktorun önerisiyle sadece süt ve yoğurt yiyerek pislik içindeki hastane yerine, köydeki bir evde bir altın karşılığı aldırttığı tavuk suyuna çorbayla geçirdiğini aktarıyor.”

Ne demiş şair:

Onlardan kaldı bu toprak…
Biz gezip tozmayalım mı?
Yabanlar kıskanır diye
Destan da yazmayalım mı?
***
Benim, dedemle yan yana
Yazılı kalacak adım…
Yıldızların söneceği
Güne yıldızlar sakladım.
(Arif Nihat ASYA)

Kaynaklar

Prof. Dr. Mehmet Nejat Akar-Birinci Dünya Savaşı Anılarında Hastalıklar ve Tedavileri adlı makale

-Emin Çöl, Çanakkale-Sina Savaşları, Bir erin Anıları. Nöbetçi Yayınevi, İstanbul, 2009.

-Nurettin Peker, Tüfek Omza. (Hazırlayanlar Orhan Peker-Hilal Akkartal), Doğan Kitap, İstanbul, 2009.

-İngiliz Tuzu: Magnezyum Sulfat, doğada bulunan bir mineraldir.

-Faik Tonguç, Birinci Dünya Savaşında Bir Yedek Subayın Anıları. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1999.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir