Hamdi YILMAZ -Virüse karşı Pirus Zaferi’ne doğru giderken

İnsanlık koronavirüse karşı top yekün bir savaş içerisine girdi. Sağlık orduları sahada olanca güçleri ile çarpışıyor.

Komutanlar, sivil unsurların şimdilik ev siperlerinde saklanarak kurtulacağını umuyor. Siperlerde kelle koltukta beklemek her savaşta tahammülü kolay olmayan birşey. Can sıkıntısı içerisinde bekliyor âhâli.

***

Bu arada geçen hafta Alamut Şeyhi’nin müritleri ile Romanya mahkemelerinde verdiğimiz hukuk şavaşlarının birinde bir ara zaferi kazandık.

Kazandığımız bu ara zaferi bize pek keyif vermedi. Sanki Pirus zaferi gibiydi.

Tıpkı insanlığın virüse karşı kazanacağı belli ama Pirus Zaferi’nden farkı olmayacak zaferi gibi..

En iyisi ben size bugün 16 Mayıs 2016 tarihinde “Engürü ve Engerek’te kadı savaşları” başlığı ile yayımladığım yazımı sunayım.

Umarım, ev siperinde can sıkıntısına iyi gelir

***

“Köksal Akçalı, Bizim Doğuş Edebiyat’ta tee 1980 yılında yazmıştı: ‘Hürriyeti gelin ettik dul çıktı / Adalet başlığa boynunu büktü’ diye..

Cuma günü sabahtan gece yarılarına kadar  Türkiye’de yaşanan ve dünya hukuk tarihine geçecek kararlar savaşını izlediniz.

Söylenecek çok ama gereği yok.

En iyisi Türk hukukçularının aynası olan Kadı (Hakim) Karakuşi’den bahsedelim.

Kadı Karakuşi, kimine göre Selçuklu’nun, kimine göre Osmanlı’nın Adalet dağıtıcısı, kimine göre de Selehattin Eyyubi’nin adamı, Kahire’da kadılık yapmış, ama Süleymen Demirel tarafından anlatılan bir fıkra ile dikkatler günümüzde dahi üzerine toplanmış.

Bin yıldır değişmeyen hukuk ve adalet anlayışımızı ortaya koyan Kadı Karakuşi’nin meşhur hükmünü fıkra tadında okuyalım.

***

Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var…

Karakuşi Kadı, fırıncıya “Ben bunu aldım” demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: “Hani bizim ördek?” Fırıncı boynunu büküp “Uçtu” deyince iş kavgaya dönüşmüş.

Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış…

Gayrimüslim de peşinde kovalıyor…

Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın karşısına çıkarmışlar.

Kadı sırayla sormuş…

Ördeğin sahibi: “Bu adam ördeğimi iç etti” diye şikâyet etmiş. Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: “Ne yaptın bu adamın ördeğini?” Fırıncı: “Uçtu” demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış: Ördeğin karşısında “tayyar” yazılı. Tayyar “uçar” anlamına gelir. “O halde ördeğin uçması suç değil” diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş…

Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: “Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…”

Davacı “Ne olacak?” diye sorunca, Karakuşi Kadı: “Şimdi” demiş, “Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.”

Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı: “Tamam”‘ demiş, “Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak!” Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış; fırıncı bu davadan da kurtulmuş.

Kadı dönmüş Yahudi’ye: “Senin şikâyetin ne bre?..”

Yahudi ellerini açmış: “Ne diyeyim kadı efendi” demiş, “Adaletinle bin yaşa sen emi!”

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir