HAMDİ YILMAZ -‘Yoksulun durumunu zenginin ahlak anlayışı belirleyecek’
Gördüğünüz gibi başlık cümlesi tırnak içerisinde, yani bana ait değil. Münih’te yayımlanan Alman ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung’a ait. Yazının ana fikri de kişilere değil devletlere yönelik. Zengin devletlerin Afrika ülkelerine yardım etmesini içeriyor.
Ama, başlığı ülkeleri değil de insanları baz alarak değerlendirirsek, oldukça çarpıcı.
***
24 Haziran 2018 sçim verilerine göre Romanya’da kayıtlı seçmen sayımız 6 bin 819’du. Bu yaklaşık olarak 18 yaşından büyük vatandaş sayımızın da göstergesi. Bu üç aşağı beş yukarı bugün de aynı.
Öte yandan yine 2018 verilerine göre 2.500 civarında bilanço vermiş, ancak matrah bildiriminde bulunmuş 1870 firmamız var.
Aynı yıl verilerine göre 6.046 firma sahibi veya ortağı Türk vatandaşı gözüküyor.
Son veri karmaşıklığı ile amaca hizmet etmese de, benim hesaplamalarıma göre, bugün Romanya’da sayıları 500’ün üzerinde ama binin altında korona virus mağduru gündelik rızkını karşılayamaz hâle düşmüş vatandaşımız var.
Lokantalarda, cafelerde, TIR parklarında garson, ahçı veya diğer ad altında çalışanlar, geçimini yevmiyelik işlerden temin edenler, ayak üstü küçük alım satım yapanlar, kiralama gibi işlerle günlük nafakasını çıkaranlar, işyeri sahibi olmakla beraber bugün çarkını döndüremez hâle düşmüş Lokantalar, cafeler, kiralık TIR parkları sahipleri vs.
***
Yoksulluk ve zenginlik izafî (göreceli) kavramlar.
Bu yazdıklarımzdan fabrika sahiplerinin koca koca işletme sahiplerinin bir elleri yağda, diğer elleri balda gibi anlam çıkartılması başta bizi üzer. Amacım bu değil. Korona virus herkesi vurdu.
Bu konu günlerdir beynimi kemirmesine rağmen, bugüne kadar yazamadım.
Pazar günü Bükreş’e yüzlerce kilometre uzakta bir yol kenarı lokantasında çalışan vatandaşımız aradı. Beni rahatsız ettiği gerekçesi ile özür nazır diledikten sonra, “Konsolosluk açık mı, çalışıyor mu?” diye sordu. Kestirme cevap yerine derdini anlamaya çalıştım. “Hanım’a yol kağıdı alacağım, pasaportu yok da” dedi.
Çalıştığı lokanta kapanmış, hiç bir geliri yok ve eşi ile birlikte bir pansiyonda kalıyor. Türkiye’ye gitmeye karar vermiş. Ancak 15 yıllık Rumen eşinin pasaportu yok. Rumen makamları bir ay sonra gel demiş. Eşi Türk vatandaşı da değil. Bizim konsolosluktan geçici yol kağıdı alarak Türkiye’ye gideceğini umuyor.
TIR sürücülerinin bile yolcu statüsünden çıkartılması için Sofya Büyükelçiliğimizin sarf ettiği çabadan habersiz. Anlattıklarımı anlayıp ümidi kaybolunca, “Vatandaşlık alamaz mı?” diye sordu. Bugünden yarına vatandaşlık almak mümkünmüş gibi.
Kısacası eşine Rumen makamlarından pasaport alacağı günlerin gelmesine kadar bile dayanacak durumda değil. Bu sıkıntılarını da ben deşeleyerek ortaya çıkardım.
Bu olaydan sonra günlerce beynimi kemiren bu konuyu yazmaya karar verdim.
Belki Romanya 250 bin kilometre karelik büyük bir ülke. Ama herkes en azından çevresinde olanları tanıyor.
Büyük dağın büyük kışı var. Herkes yıllarını verdiği, uğruna ömrünü, sağlığını yitirdiği işletmelerini ayakta tutmaya çalışıyor. Bunu bilmeyen biri değilim. Kimseye akıl veya vaaz vermek hakkım da haddim de değil.
Ama, en azından açlık ve barınma sorunu ile burun buruna olan vatandaşlarımıza sahip çıkmalısınız. Etrafınıza lütfen biraz da bu gözle bakın.