HAMDİ YILMAZ -ABDURRAHİM KARAKOÇ’U ANARKEN

İlk gençlik yıllarımızda, Abdurrahim Karakoç ile ilk ciddi tanışmamız, “Doktor bey” adlı şiiri ile olsa gerek.

CHP, Mahzuni’nin sesinden türküleştirilmiş bu şiirle siyasi rant topluyor, halkçılık oynuyordu. Üniversitedeki kamplaşmalar liselere sirayet etmişti. Daha dün birlikte olduğumuz arkadaşlarla yolları ayırırken, henüz irtibat kesilmediği için karşımıza “Doktor bey” şiirinin Mahzuni tarafından türküleştirilmiş halini çıkarıyorlar ve nasıl da halkçı olduklarını anlatıyorlardı.

Öylesi günlerin birinde kitapçıda tesadüfen elime aldığım Abdurrahim Karakoç’un kitabında “Doktor Bey” türküsünün şiir halini görünce nasıl da sevinmiştim. Bize CHP’nin tekeline aldığı halkçlığın simgesi gibi lanse edilen türkünün şiiri bizimdi, Şair Karakoç’undu.

O gençlere keyifle sundum.

Sonraları şahsen tanıdım. Kendisinden önce Bahattin Karakoç ile tanışmıştım. Ertuğrul Karakoç’un varlığından haberdar olmuştum, Doğuş Edebiyat’ta şiirlerini yayımlamaya başlamıştık.

Bahattin Ağbi, “Abdurrahim, o tarzda yıldızı parlatınca bize serbest vezinle şiir yazmaktan başka bir alternatif  kalmamıştı” demişti.

Sanıyorum Kayseri’ye ilk geldiğinde yeni emekli olmuştu. Sohbetimizde aklımda kalan en önemli husus, şiirlerinin türküleştirilmesi ile ilgili hukuki davalardı. Bunu en çok Aşık Mahzuni Şerif yapıyordu.

O günlerde Kayseri’ye yerleşeceği söylendi. Bize de çıkartılacak bir dergiyi onunla birlikte idare etme teklifi yapılmıştı, o iş olmadı.

Sonra Bayram Bilge Tokel, Abdurrahim Karakoç’u Mahzuni ile birlikte televizyonda aynı programa aldı. Birbirleri ile uzun yıllar didişmiş bu iki önemli ismin yayındaki karşılıklı iltifatlarından büyük keyif almıştım.

Vakit’li dönem herkes gibi bana da keyif vermedi. Ama söylenebilecek birşey yoktu. Birileri kapı aralamış da, o geri mi çevirmişti? Sanmam.

Onun her şiirini ben kendi kendime türkü olarak söylerim. Hala bu devam eder. Bayram sabahları hep onu hatırlar klasik türkümü söylerim:

“Güneş Yükselmeden kuşluk yerine / Bir adam camiden döndü evine / Oturdu sessizce yer minderine / Kızı ‘Bayram’ dedi yalın ayaklı / Adam Bayram dedi tam ağlamaklı.”

O’nun talihsizliği çok sevdiği milletinin şansı olmuştur. Eğer, Abdurrahim Karakoç beyni başka mahfillerde gezinenlerden olsaydı, bir iki dörtlüğü de o malüm minvalde yazsaydı; şimdi Nobelli şair olarak aramızda ayrılmış olurdu.

Dün birisi “Türk sağının “Orta Anadolu sentezi” diyebileceğimiz İslamla milliyetçiliğin karışımı akımın başarılı temsilcisiydi.” diye yazmış.

Bu söz üzerine bile bir kitap yazılır ya neyse.

Milli değerlerimize ayaklarımızı geçen yüz yıldan kalma ve bize ait olmayan ‘sağ’, ‘sol’ kavram bataklıklarından çıkararak bakabilirsek daha iyi olacak.

Karacaoğlan’ın 20 yüz yıl versiyonu olan Abdurrahim Karakoç 7 Haziran 2012’de aramızda ayrıldı. Yattığı yer nur olsun.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir