Hamdi YILMAZ – 15 TEMMUZ YAZILARI -1
Önce Feto sonra meslek!
FETO 40 yılda Pavlov’un köpeklerine taş çıkartır şartlanmışlıkta bir ekip yaratmış.
Bu süre içerisinde topladığı fakir fukara çocuklarını beslemiş, büyütmüş, onlara sadece polis, asker, gazeteci, öğretmen olmak gibi hedefler göstermiş; para pul, ev, yiyecek, okul masrafı gibi şeyleri düşünmemelerini, kendilerine hedef gösterilen mesleğe odaklanmalarını istemiş.
Sonra da bunun karşılığını ‘mecburi hizmet’ olarak ödettiriyor. İşin garibi bu ‘mecburi hizmet’ bir türlü bitmek bilmiyor. Adı üstünde ‘Hizmet’ hareketi!
Mecburi hizmet gereği, öğretmensen ilk okul mezunu FETO’nun ne büyük din alimi olduğunu anlatacaksın. Polissen, O veya adamlarının hedef gösterdiği FETO’cu olmayanların canına okuyacaksın, askersen FETO darbesine maşa olacaksın. Gazeteciysen dünyaya FETO’nun ve taşeronu olduğu CIA’nın menfaatleri doğrultusunda bakacaksın. Savcı veya Hakimsen FETO’cu olmayanı anasından doğduğuna pişman ederek cezayı basacaksın.
İşte Romanya’da da gazeteci kılıklı üç adamı var FETO’nun. GH, BS, ÇN Sonuncusu maymun gibi her ipte zıplasa da, görünür mesleği gazetecilik.
Bu ekibin neler yaptığını kanlı FETO’cu darbe girişimi sırasında gördük.
Olanca güçleri ile FETO’cu yandaşlarının sahibi gözüktüğü Fetullah okullarına basın yolu ile akılları sıra muhafızlık yapıyorlar.
Bu gerekçe ile önüne gelene saldırıyorlar. Devlet’in Büyükelçisini, Başkonsolosunu, sivil toplum kuruluşları başkanlarını hedef tahtasına oturtuyorlar.
Romence yayınlarında iktidar partisini karalama adına Türkiye ve Türk düşmanlığı yapıyorlar. Bir siyasi parti ile devlet kurumu arasındaki farkı idrakten yoksunlar.
Kaldı ki suçladıkları eski günah yada sevap ortakları.
Bütün bunları yaparken, yine dinin ardına sığınıp, vatandaşın masumiyetinden faydalanmaya çalışıyorlar.
İslam akıl dinidir. Vatandaşın artık her dinden – imandan bahsedenin zehirli dolmalarını yutmadığını memnuniyetle görüyoruz.
Erkekçe ortaya çıkıp yazıp çizemiyorlar. Ömürleri boyunca iliklerine kadar işlemiş sinsilik ve korkaklık psikolojisi içinde ya imzasız yazıyorlar yada Romen gazetecileri kullanıyorlar.
Biz yine de yukarıda isimlerini ziktertiğimiz, öz itibarı ile masum olduklarına inanmak istediğimiz isimleri uyarmaya devam edelim.
Kardeşler, yatağa yattığınızda gözünüzü kapatıp, kendinizi sorgulayın, korkmayın, Pavlov’un köpekliği ile bir fikir adamlığı arasındaki farkı düşünün. Işiniz bitince azad edileceğiniz günü beklemeyin. CIA taşeronluğunun gerçekten bir dava olup olmadığını vicdanlarınıza sorun.
İslamın, hür vicdanlıların, hür düşüncelilerin dini olduğunu gözardı etmeyin.
(Bu yazı 28 temmuz 2016 tarihinde yayımlanmıştır)
***
İKİNCİ YAZI
İlker Paşa haklı
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, “2012-2016 arasında Erdoğan, cemaate karşı tek başına savaş verdi.” demiş.
Başbuğ, CNN Türk’te, “Bunun askeri darbe olarak tanımlanmasına sıcak bakmıyorum. Bu cemaatin kendi unsurlarının silahlı darbesidir. 15 Temmuz bugüne kadar yaşanan darbelerle aynı havuzda değil. 15 Temmuz’u planlayan uygulayan ana iskelet cemaattir. Bu kalkışmaya müdahalede gecikenlerin hepsi cemaatçi olmayabilir” şeklinde konuşmuş.
Bence yüzde yüz değil yüzde 1500 haklı.
Yoksa, samimi yada samimiyetsiz AK Partili gözükmekte pek mahir, bakanlar Bükreş’e geldiğinde baş köşede ağırlanan işadamlarının Fetullah’ın korsan yayın organlarına daha 3 Temmuz’daki Ramazan bayramında çarşaf çarşaf ilan verip, 12 gün sonraki 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra Büyükelçiliğe gelip timsah gözyaşı dökmesine kim inanır?
Salt bu bile “Erdoğan, tek başına savaştı” sözünü haklı çıkartıyor.
17-25 Aralık olaylarından sonraki açık mücadeleye rağmen, ‘Ben ahmakmışım’, ‘Ne büyük aptalmışım’ dolmasını söyleyenden başka kim yutar? Yoksa, cemaatin elinde kasetleri mi var, suç ortaklıkları mı var, niye hâla besliyorlar?
Hele hele Erdoğan’ın, 17-25 Aralık hadisesinden sonra AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak cemaate karşı açtığı açık savaşa rağmen CIA’ya Hizmet hareketini desteklemek nasıl bir AK Parti’liliktir?
Anlatsalar da öğrensek!
Kim hangi partili olursa olsun, Türkiye’yi seviyorsa eğer, bunların bin yıl sonraki geleceğimiz için bile tehdit olduğunu görmelidir.
Bugün suç işlemiş bir Fetullahçı’yı yakalayan en fazla 3-4 örgüt üyesinin ismine ulaşabiliyor. Çünkü, yakalanan saftirik bilmiyor ki, söylesin.
İslam akıl dinidir!
Gerçekten derdin İslamsa, hayır seversen muhtaç olanı bulma çabasına katlan, hayrını yap. Hayrın dışında gerçek ihtiyaç sahibini bulmak bile bir ibadettir. Bunları söylemek için din adamı filan olmaya da gerek yoktur.
İşte Kurban Bayramı yaklaşıyor. Göreceğiz, utanmazlığı, yüzsüzlüğü, sinsiliği şiar edinmişler kapınızı çalmakta kaçınmayacaklardır.
ABD’den, AB’den, Karen Fog ve Soros beslemesi küresel medya mensuplarından yardım alıyorlar, alayı Türkiye’ye yüklenmeyi görev edinmiş. Edinse ne olacak biz onları bundan yüz sene öncesinden tanırız. O zaman yüklendiklerinde ne olduysa, şimdi de o olur.
Islam akıl dinidir. Dinin yarısı vicdandır.
Hâla cemaate kananlarda birincisi, cemaatte ise ikincisi yok.
(Bu yazı 3 Ağustos 2016 tarihinde yayımlanmıştır)
***
ÜÇÜNCÜ YAZI
Türkiye ve Romanya ekonomilerindeki kayıt dışılık
Haberi sayfalarımızda okuyacaksınız; Romanya’da Fetullah Gülen Okulları diye bilinen okullara çocuk gönderenlerden önemli bir kısmı ödemeyi yine Fetullah Gülen’in güdümündeki Vakfa yada aynı güdümdeki Lumina Üniversitesi’ne bağış olarak yapıyormuş..
Geçenlerde Cemil Çiçek şunları söylüyordu:
“Benim gördüğüm şey şudur. Eğer biz işleyen bir demokrasi, işleyen bir devlet, mutlu ve müreffeh (zengin) bir toplum meydana getireceksek 3 şeyin şeffaflaşması ve de kayıt altına alınması gerekiyor. Ülkemizde 3 alanda kayıt dışılık var.
1- Bunlardan bir tanesi ekonomidedir. Siyasetin de çok önemli bir kısmı kayıt dışıdır. Yeri geldiğinde demokrasinin ilerlemesi için değil başka türlü baskı yapan bir kısım yapılar var Türkiye’de. Bu yapılar kayıt dışı siyaset dediğimiz hususlardır.
2- Üzerinde hiç durmadığımız sosyolojik gruplar da kayıt dışı siyasettir. Bunların önemli kısmı kayıt dışı dini unsurlardır. Dinden kazanıp dünyaya yatıran (dini kullanıp zenginleşen) kesim var. Bunlar partilerde de aktif olurlar. İşte bunlardan din adına ortaya çıkıp nelerle uğraştıklarını ve nasıl bir kanlı gece yaşattıklarını açıkça gördük. FETÖ dedikleri; kanlı vahşeti yaşatanların yıllık harcaması 25 milyar dolardır.
3- Kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı din dediğimiz unsurların iktidarlarla bağlantısı (vidalanması) metres ilişkisidir. Yani kim pırlantayı fazla takarsa onunla yatar onunla kalkarlar. Bugün bu partiyi desteklerler, yarın başka partiyi desteklerler. Dolayısıyla bu ilişkilerin de yerli yerine oturması zamanı geldi. Bu boyuta geleceği öngörülmedi, tedbir zamanında alınmadı.”
***
Öte yandan FETÖ kanlı kalkışmasından sonra Cumhurbaşkanı’nın; “Geldiğimiz noktada, ‘eskiden şunu dedik, bunu söyledik’ demenin anlamı ve gereği yoktur. Bundan sonra önümüze bakma zamanıdır” sözlerini hatırlatan AK Parti muhalifi bir köşe yazarı da Cemil Çiçek’in sözleri ile ilgili şu yorumu yapıyordu:
“İktidarlarla metres ilişkisine giren kayıt dışı din (tarikatlar-cemaatler- şeyhler- müritler- kurban derisi-himmet parası- hac ile umre rantı toplayıcısı- devlet ihale alıcısı-havuz medyası) yapılarını şeffaflaştırın da görelim. Devletten, ordudan, yargıdan, polisten FETÖ temizlenirken aynı anda İslam inancını Türkiye’de esir etmiş kayıt dışı dini yapılar da sökülüp atılsın. Cemil Çiçek’ e günaydın demiyorum. Yüzde bin haklısın diyorum.”
***
CIA’ya ‘Hizmet’ hareketi, binbir türlü alavere – dalevere ile topladıkları ‘Himmet’leri kesilerek ortada bırakılmadıkları sürece Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğini tehdit etmeye devam edecektir.
(Bu yazı 8 Ağustos 2016 tarihinde yayımlanmıştır)