FETÖ usulü işadamı soygun! – 1

*“Ben örgütten koptuktan sonra normal bir insan olabilmek için neredeyse on yılımı verdim. Prof. Dr. Ahmet Keleş”

Bu yazı dizisi tamamlandığında cevabını bulacağınız sorular:

-FETÖ kodamanları Romanya’daki bazı Türk işadamlarının açıklarını bularak nasıl tuzağa düşürdü?

-FETÖ’cüler işadamlarını bilerek yada bilmeyerek Bankalara borçlandırarak nasıl soydu?

-FETÖ’nin ‘Züğürt’ milyonerleri nelere kadir?

-Mahzenli FETÖ çiftliğininde kimler ağırlandı?

-FETÖ elemanlarının Romanya’da kaç çiftliği var?

-Ve dahası..

*Diziyi Hazırlayan: HAMDİ YILMAZ

GİRİŞ

Herkese Merhaba

Birincisi, okuyacağınız bu dizi yazının adını “FETÖ usulü işadamı soygunu!” olarak koyup da, başka şeyler anlatacağım hissine kapılmayın. Anlatacağımız şey, tam da başlıktaki gibi. Ama önce soyguncuyu tanımalı, yeteneklerini bilmeli değil miyiz? İnsan nasıl kendi rızası ile soyulacak hale getirilir, bu yabana atılacak bir yetenek mi?

İkincisi, dizi boyunca dizi başlığı şablonunda göreceğiniz  “Ben örgütten koptuktan sonra normal bir insan olabilmek için neredeyse on yılımı verdim. Prof. Dr. Ahmet Keleş”

Klişe sözüne bakarak insan iradesiyle, aklıyla nasıl oynandığını göz ardı etmemeliyiz. Ki eski müridi Prof. Dr. Keleş Fetullah Gülen için ‘Çağımızın en büyük Firavunu’ ifadesini kullanarak kitap yazmış.

Üçüncüsü dizi yazıda göreceğiniz ‘Molla Fetullah ifadesi de nereden çıktı?’ sorusunu haklı olarak sorabilirsiniz. Ancak, bunu kendisi söylüyor. Doğu Ergil’e hazırlattığı raporda ayrıntısı var. 2-3 yıl okuma zahmetine (!) katlandığı ilk okulda sıra üzerinde namaz kıldığı için öğretmenlerinden birisinin kendisine verdiği bu sıfatı keyifle anlatıyor. Kendisine okul açtırmadığı için diş bilediği İran’ın Ayetullah’ına özendiği ve kıskandığı imasını Doğu Ergil Efendi boşa vermedi herhalde!

Son bir giriş notu: Adının Fetullah yada Fethullah veya benzeri bir kelime oluşunun benim nazarımda kıymeti yok. Dizi boyunca ikisini de kullanabilirim.

MOLLA FETTULLAH’A HİÇ Mİ SEMPATİ DUYMADIM?

Fettullah’ın, Küresel güç odaklarının adını vermek istemeyenler tarafından “Üst akıl” olarak nitelendirdiği kurumlar tarafından ‘Pişmiş mamül’ olarak piyasaya yeni sürüldüğü, yani seksenli yıllarda televizyonlarda salya sümük göz yaşı döküşüne bakarak samimi olup olmadığını düşündüğüm zamanlar oldu. Ama anlama fırsatını 1992 yılı mayıs ayı sonlarında Hollanda’da buldum.

Klasik bir Hamdi Yılmaz imkansızlıklarının sunumu olan, büyük ebat, 6 sayfa, siyah beyaz aylık olarak Hollanda’da başlayan Türk Ekspres gazetesinin üçüncü sayısında yayımlanan Yehova Şahitleri ile ilgili bir haber sonrasında beni ziyarete gelen ve soyadını şu anda hatırlayamadığım (arşivim maaelesef bana uzakta) Willem gözlerimi açtı. Cevabını aradığım soruyu buldum. Fettullah bir küresel güç taşeronu idi.

Orta Asya steplerinde Yehova Şahitleri ile elele vermişler, biri okul, diğeri ‘Yetimhane’ açıyordu. Benden iyi Türkçe konuşan Willem nasıl işbirliği yaptıklarını uzun uzadıya anlatmıştı. Willemlerin yetimhaneleri Romanya’da da var. Köstence’deki ‘Küçük Rotterdam Yetimhanesi’ de bir başka küresel güç taşeronu olan Fettullah yoldaşı ‘Yehova Şahidi’ Projesi.

Din alimi, din uzmanı olmadığım için ukalalık etmek istemem, ama Fetullah’ın yerleştirme mücadelesi verdiği İslam anlayışının Yehova Şahitlerinin Hıristiyanlığı ile örtüştüğünü söylemem aşırı bir ifade olmaz. Demek ki küresel güç odakları Hristiyanlık ile de oynuyor.

Orta Asya ile ilintili birisinin Türk cumhuriyetlerinin birisinde, Fetullahçıların okullarını ziyareti öncesinden ABD Büyükelçisi’ni kast ederek “Büyükelçimiz gelecek” diye nasıl seyirttiklerini anlatışı da Willem’in anlattıkları ile birleşince Fettullah zihniyetini devletim ve milletim adına düşman görmek bana farz oldu. O gün bugün nerede olumsuz bir davranışlarını gördüysem hemen haber yaptım. Bizden devşirdikleri liseden bir sınıf arkadaşımı bana göndermeleri de onlar açısından işe yaramadı.

Son 11 küsür yıl içinde Romanya’da Fetullah aleyhtarı olduğum için ödediğim bedeller, çektiğim çileler ise konumuzun dışında.

FETHULLAH DİZİSİ KARARI

Türkiye 17-25 Aralık sürecine doğru yol alırken, Romanya’daki Fetullahçı faaliyetlerle ilgili bir dizi yazı hazırlama kararı almıştım. Bunu sağda solda da dillendiriyordum. Kimileri olaya ticari bakarak gazetenin çok satacağını (o yıllar Anayurt bayilerde satılyordu), kimileri beni yaşatmayacakları tahmininde bulunuyordu. Herhangi bir siyasi parti üyesi yada mensubu olmamama rağmen, Fethullahçıları kıskandığımı söyleyenler bile oldu. “Dizi yaparsan, Türkiye’ye giremezsin!” diyenlere, şaka yollu “Olsun ben de burda ölürüm” dediğimi de hatırlıyorum.

Biz böylesi lakırdılarla gecikince 17/25 Aralık olayları oldu ve FETOCANLAR birden mağdur konumuna düştüler. Aslında ‘Mağdur’ algısını iyi yarattılar. Düşmüşlerdi! Düşene vurmak gibi bir huy ve karakter de bizde yoktu. Dizi işi dökümanları ile birlikte böylece rafa kalktı. Ancak, gerektiğinde cevaplarını vermekle yetiniyorduk.

Oysa, bunlar yanlış da olsa salt insani duygularla ülkelerine veya insanlığa hizmet edeceğini düşünen normal bir siyasal akım değildi. Bu yüzleri ve küresel çete uşaklıkları 15 Temmuz kanlı darbe girşimi ile daha bir gün yüzüne çıktı. Kitleler halinde insanımız bunların ne olduğunu anladı.

Bugün de bir psikolojik mücadele yaşanıyor. Emekli kurmay albay Mustafa Önsel’in ifadesi ile düşmanına yakalanacağını anlayınca kuyruğunu bırakarak gizlenen kertenkele takdiği güden FETÖ hareketi aydınlatılmaya muhtaç. Millet olarak aynı veya benzeri tuzaklara düşmememiz için bu kaçınılmaz. Bu anlayışla, bildiklerimizi, olan belgelerimizi, hatta kuşku ve sezgilerimizi aktaralım istedik. 2016 yılında yayınladığımız bu diziyi güncelleyerek o günden bu yana okur sayısı bir hayli artan Gazete Balkan okurlarının yeniden dikkatine sunuyoruz.

Hepsi bu.

‘ALIM MORUM SARIM / 85’E İKTİDARIM’

Konu dışı gibi gözükmekle beraber aslında öyle de olmayan bir hatırlatma bölümünün işe yarayacağını düşünüyorum.

1970’li yılların sonunda Milliyetçi Cephe hükümetleri sırasında devlete hizmet edilecek makamlara gelme imkanı bulan Türk Milliyetçilerinin kamu oyunda sağladıkları destek sonucu tek başlarına iktidara gelme ümitleri artınca, başta silah kaçakçılığı olmak üzere her türlü kaçakçılığın canına ot tıkadığı için vurularak öldürülen Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ın ürettirdiği, sigara kaçakçılığını da sonlandıran al-mor ve sarı kuşaklı imajı ve kalitesi yenilenmiş Maltepe sigarasının kutu renkleri tekerleme olmuştu. “Alım, morum sarım / 85’e iktidarım”!

Yani 1980’lere giden Türkiye’de Türk Milliyetçileri 1985 yılını iktidar hedefi olarak belirlemişlerdi. 1973’de yüzde 3,4 oy ile 3 milletvekili çıkartan MHP 1977’de 6,4 oy ile 16 milletvekilliği kazanmıştı. Kurulan hükümette ise 5 bakanlık almış, halka hizmet verebileceğini gösterme fırsatı bulmuştu. 1981 yılında yapılması gereken seçimlerde  oylarını ve milletvekili sayısını katlaması zaten kamuoyu beklentisi arasındaydı. 1985’de tek başına iktidar hedefiydi. Avrupa’da ise Türk Federasyon dünyanın en güçlü teşkilatlarından birisiydi.

MHP’nin bu hedefi 12 Eylül 1080 Kenan Evren darbesi ile durduruldu. Ağca’nın Papa’yı vuruşu sonrası tezgahlanan olaylarla Türk Federasyon’u etkisizleştirmeye giden yol açıldı.

Böylece o yıllarda henüz Işıkevleri’nde beyni yıkanmış genç yetişmemiş olduğundan, etrafında bir avuç Nurcu’dan başka kimse bulunmayan Molla Fetulah’ın eline tutuşturulan ‘Orta Asya Cumhuriyetlerinde okul açma’ fikri MHP tabanınında yapılan tırtıklama için iyi bir argümandı. ‘Üst Akıl’ elin taşı ile üç kuşu birden vuruyordu. Türk milliyetçileri etkisizleştiriliyor, FETO Taşeronu’na yol açılıyor, ABD için girilmesi hayal dahi edilmeyen ülkelere o ülkelerin halkları ile soy, tarih ve inanç birliği olan insanlarla girilmiş oluyordu. Böylece beyni yıkanmış gençler yetişene denk ülkücü tabandan tırtıklanan aldatılmışlarla yol alındı.

FETULLAH- EVREN MUHABBETİ

1961-1963 yılları arasında İskenderun’da askerlik yaparken NATO dahilinde avlandığı anlaşılan Fetullah Gülen, 1980 ihtilali ile cuntacılarla elele verdi. ‘İmam torunuyum’ diyerek Anadolu’yu turlayan Cunta lideri Kenan Evren’e övgü düzenlerin başında Sızıntı Dergisi’ndeki yazıları ile Fetullah Gülen geliyordu.

İkilinin düşman kardeşler rolünü oynayarak, Türk milletinin reflekslerini kırarak, değerlerimizi magazinleştirerek ne güzel yol aldıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Böylece Molla Fetullah’ın devlet organları içerisine sızması, iliklerimize kadar bizi kontrol altına almasının yolu açılmış oluyordu.  

YARIN

Romanya’daki Faaliye

Çavuşesku zamanında başlamıştı

Molla Fetullah’ın gençlik yılları (Kravata dikkat)

Fetullah Gülen yakın dostu, ABD merkezli Yahudilerin kurduğu İftira ve İnkârla Mücadele Birliği’nin Başkanı ABD’li avukat Abraham Foxman ile

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir