Hamdi YILMAZ – Haydi ‘Abbas’ vakit tamam!
“Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli.”
“Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.” “Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Durmadan hazırlanmalıyız… Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Devlet memuru arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar. Erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.”
(Pensilvanya’ya Hicreti öncesi son nutuk)
***
Anlamadınız mı?
Sadece demokrasi değil, avukatlık, doktorluk, bakanlık, öğretmenlik, gazetecilik, savcılık vs. bütün meslekler ‘araç’. Asıl mesele, ‘uygun boşluk’ bulunup ‘MARATONA’ geçileceği güne kadar herkesin meslekî rolünü iyi oynamasıydı. Bu rol bugüne kadar iyi oynandı çok şükür! Gördüğünüz son ‘(atr)aksiyon’ şayet bir prova değilse “Maraton’a geçiş’ başlamıştır. Olayların hızını kavramakta yada ‘can damarları’ içindeki kanın donma noktasına gelişine şaşıracağınız dolayısı ile işin işten geçeceği güne hazır olun. ***
“Haydi Abbas, vakit tamam; / Dinsin artık bu kalp ağrısı. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye.” (Cahit Sıtkı lisanı ile Pensilvanya Gönüllü İltica Kampı Sakini)
***
“Şahsen kendimi İngiliz işgâlindeki İstanbul’da, işgalcilerin atlarının çekildiği tekkelerde gibi hissediyorum! Külliyenin, mektebin, medresenin, tekkenin sadece binadan oluşmadığını; tekkeyi tekke yapanın cemaati olduğunu, mürşîdi uçuranların müritleri olduğunu söylemeye sanırım gerek yok. Tekkemizde Mürşîd ölmüş! Mürîdan yas için inzivaya çekilerek tekkeden çıkmış! Tekke; mürailere, takîyecilere, intikamcı inançsızlara kalmış! Ve tekkeyi dolduran intikamcılar, yaslı mürîdanı, -onlardan habersiz- kaçaklıkla, döneklikle, ihânetle suçlamış! Sana sığınırız Ya Rab! (Mustafa Aslan – Yeniçağ)
***
Bu yazı 21 Şubat 2010’da yayımlandı. Ve bu yazıdan tam 3 yıl sonra gözlerinin açıldığını sanan körler şimdi, sözüm ona mücadele ediyorlar.
Peh!
(Bu yazı 13 Mayıs 2016 tarihinde yayımlanmıştır)