İşte youtube’nin yasakladığı röportaj

İşte youtube’nin Gazete Balkan TV kanalında yayından kaldırdığı röportajda Prf. Dr. Gemil’in anlattıkları:

 “1991’de Romanya Parlamentosu’nda  Romanya’daki Müslüman Türk Tatar Birliğin temsilcisi, milletvekili idim. Bana bir haber geldi. Haberde, Varujan Vosganian, Ermeni Birliğin başkanı ve aynı zamanda parlamentoda Ermeniler’in temsilcisi, milletvekili, 24 nisan’da 1915’teki sözde Ermeni  soykırımı hakkında, mecliste bir müdahalasi olduğunu öğrendim.

Bana, Varujan Vosganian’ın, bu müdahalede, Romen devleti ve Parlamentosu tarafından, sözde Ermeni soykırımın tanınmasını istediği söylendi. Niye söylendiğini söylüyorum, çünkü, o tarihte ben ülkede, Romanya’da  değildim.

Sudan’da  İslam Kongresine katılmıştım.  Bir parantez olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı  sayın Recep Tayip Erdoğan’ı orada ilk defa gördüm ve tanıdım. İşte, 1991’den beri kendisiyle tanışız.

Uzun süre ilişkilerimiz de yakın tanıdık kalmıştır. Mayıs ayında Romanya’ya döndüğümde, Ermeni milletvekili müdahalesi hakkındaki bilgiyi aldım ve Dobruca’daki 70 bin Türk ve Tatar azınlığın baskısı üzerine, benden meclisten cevap vermemi bekliyorlardı, istiyorlardı. Onlardan anladığım kadarıyla, Ermeni milletvekilinin yalanları, tüm ülkedeki televizyon kanallarında yayımlandığını söylemişlerdi. Acilen, müdahalenin boyutuna göre, cevap vermemi, istiyorlardı.

Elbette ben de bu müdahale için iyice hazırlandım, söz alma hakkı için kayıt oldum ve 13 Mayıs’ta bu olayla ilgili konuşma sıram geldi. Sözümü, tarihçi, araştırmacı olarak, bilgili bir şekilde  hazırladım. Bu konuda çok güzel araştırma yaptmıştım ve argümanlarım, oldukça uygundu. Konuşmamdaki fikir, bu bir soykırım olmadığını, gerçekler ile bağdaşmadığını ve bunun sadece Ermeniler’in yalancı propagandası olduğunu vurguladım.

Çok iyi biliniyor ki, Ermeniler’in bu propagandası oldukça etkilidir. Bunu da, Ermeniler’in  batının basınında özel bir yere sahip olduklarına, bağlıyorum. Özellikle de  Amerika ve Fransa’da. Önemli ve tirajı yüksek olan dergi ve gazetelerin, yüksek derecelendirmesi olan televizyon  veya radyo kanalları  Ermeniler tarafından kontrol ediliyor.  Bu da, sadece Türkiye’deki Türkleri etkilemiyor, daha da fazlası, bütün dünyadaki Türkleri hatta ve hatta, uzun zamandır  Dobruca’daki Türkleri de, ne yazık ki yanıt almadan, etkilemektedir.

Romanya tarihinde, ilk defa, Romanya Parlamentosu’ndan 13 Mayıs 1991’de, bu yalanlar gereken cevabını almıştır. Cevabım, o kadar, gerçek, o kadar ses getirici oldu ki, meclisin tribününden indiğimde Ermenilerin milletvekili, ağır ve sinirli bir ifade ile beni ASALA ile tehdit etti. Bana ASALA’yı tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de,  “Evet sayın milletvekili, ASALA’yı duydum,  Ermeni terörist organizasyonu olduğunu biliyorum ve bu tarihe, yani 1991’e kadar, çeşitli ülkelerde 42 Türk diplomatının  cinayetini gerçekleştirdiğini de biliyorum” diye cevap verdim.

Devam etmek gerekirse, Ermeni milletvekiline verdiğim cevaba gelirsem, ona dedim ki,  “Bu kadar Türk diplomatını öldürdünüz, bir Tatar Türkü kökenli bir Romen milletvekilini öldürürseniz, ne kazanacaksınız?  Ben sizleri daha zeki ve diplomasiye sahip insanlar olduğunuzu sanıyordum. Görüyorum ki, değilsiniz!” dedim.

Ondan sonra onlar bir basın toplantısı organize ettiler, burada da bana cevap vermek istediler, çeşitli gazetelerde, Ermeniler veya ermeni sempatizanları tarafından yazılı makalaler yayıımladılar. Başka bir milletvekilini Petre Turlea, ne yazık ki o da tarihçi idi, bana sözel olarak saldırdı beni de Türkiye’nin koruyucusu v.s. yaptı. Bunu da 70 bin Türk ve Tatar Türk’ü beni alkışladığını düşünmeden yaptı. Petre Turlea’ya da yine meclisten cevap verdim, bana inanmıyorsa, Romanya Parlameto binasının önüne istediği zaman binlerce Türk ve Tatar Türk’ü getirebileceğimi, ben Türkiye’nin adına değil, onların adına konuştuğumu ona ispatlayabileceğimi söyledim.

Böylelikle, Romanya’nın tarihinde 1991’de Ermeniler’e, onların bütün yalanlarına karşı, yapılmış birinci reaksiyon idi. Ondan sonra ilginçtir ki, Varujan Vosganian bey’le, aynı parlamenter grubundaydık, kendisine her yılda, bahar yaklaştığında, “dikkatli ol, ben buradayım, 24 Nisan’da salondayım, eğer ki bir şey söylersen, dikkat et, yine cavap veririm, ancak bu sefer 1991yılındaki cevabından daha da şiddetli bir cevap olacak” diyordum.  Varujan Vosganian benim mesajımı anladı, ve 1995’e kadar sözde Ermeni soykırımı ile ilgili hiçbir konuşma yapmadı.

Ancak 1995’te sanıyorum 85 yıl oluyordu ve 1996’da seçimler de vardı ve Varujan Vosganian bana gelip, bu sebeplerden dolayı konuşması gerektiğini söyledi.  “Lütfen anla, seçimler de var, bir şeyler söylemem gerek” diye konuştu.

Ben de bunu duyunca, “konuşabilirsin ancak soykırımdan bahsedemezsin. İlk Dünya Savaş’ındaki acı, trajik,  olaylardan bahsedebilrisin “deyince, bana meclisten  konuşacağı  metinin yazılı halini gösterdi.  Metnine bazı ufak düzeltmeler yaptım,  bende metninin kopyası olduğunu, salondan konuşmasını takip edeceğimi, ve eğer bu metnini takip etmeyip te başka şeyler söylersen, anında cevap hakkımı isteyeceğim dedim.  Gerçekten de, eklemeler getirmeden meclis konuşmasını yaptı.

İşte bu şekilde, Romanya Parlamentosu’ndaki sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili problemimiz çözülmüş bulundu.  Şimdi ise, bu olaylar ile ilgili gerçeklere gelelim.  Bahsettiğim 13 Mayıs 1991’de Romanya Parlamentosu’nda yaptığım konuşmanın ardında mecliste bir ara verildi bir düzensizlik yaşandı, birçok kişi böyle bir şey beklemezdi, birçok kişi de ilk defa Ermeniler’in yıllarca söyledikleri  yalanları dışında başka bir şey duyuyordu, elbette herkes gerçekleri öğrenmek istedi.

Elbette ben meclisteki konuşmada bütün detay ve belgeleri konuşmadım ben, en önemli olanlardan bahsettim.  Meclisten birçok kişi, etrafımda toplandı, benden gerçekleri söylememi istediler. Ben de söyledim: “ Efendiler, 24 Nisan’da hiçbir soykırım olmadı. 24 Nisan 1915’te yaklaşık 2 bin Ermeni lideri yakalandı.  Evet bu bir gerçek, tutuklandılar. Niye tutuklandılar? Çünkü Osmanlı’nın gizli servisi, bu liderler ikinci gün için, yani 25 Nisan için, Anadolu’da büyük bir askeri saldırı  hazırlıyorlardı. İngiltere ve Rusya tarafından silahlandırılan ve Anadolu’da Osmanlı askerlerine saldırmaya hazırlanan yaklaşık 40 bin Ermeni vardı. 

“Zaten bunu da gerçekleştirdiler.” dedim.  “Niye 25 Nisan’da?” diye sordular.

“Tarih kitaplarına bakınız efendiler,  25 Nisan’da  Çanakkale bölgesinde, İngiltere-Fransa koalisyonun büyük saldırısı başlamıştı. İstikametleri,  İstanbul’u almak idi. 18 Mart’ta, İngiltere-Fransa filosu, utanç verici bir yenilgiye uğramıştı. Yani bu denizden saldırı, yani İstanbul’a gidişi  Türk ve Alman filosu tarafından önlenmişti, başaramayınca da, karadan büyük bir saldırı planlanmıştı. Ermeni askerlerin, hedefi, Osmanlı ordusunun dikkatini çekmek ve bir nevi zayıflatmak idi. Böylelikle de bahsettiğim, İngiliz ve Fransa koalisiyonu, başkent  İstanbul’u  almak için kolaylık sağlanacaktı. “

 “Efendiler” dedim oradaki Milletvekilerine (onlar, iyi niyetliydiler, gerçekleri öğrenmek istiyorlardı) “Efendiler, Allah, korusun, Romanya dışardaki düşmanlar ile savaşıyor ise ve o dışardaki düşmanlar, adını vermeyeyim, bu düşmanlar Romanya içindeki bir azınlığına silah verip te Romanya’yı arkadan vurmak için teşvik ederse ve bu şekilde, yabancılara, dışardaki düşmanlara Bükreş’i almak için kolaylık getirirse, sizler ne yapardınız?” diye sordum.

Milletvekilleri şoke oldular.  Burada, bazıların söylediklerini söylemek istemem.  Birçok kişi de ne demek istediğimi, o zamanlı koşulları ve gerçekleri duyunca da bazıları gerçekten sinirlenerek, tarihin gerçek yüzü ortaya çıkınca, işte ilk defa  ne olup bittiğini ilk defa net bir şekilde anlamışlardı. Devamında, onlara, Türkiye yaklaşık 1 milyon Ermeni’yi, (onlar hiçbir zaman sayı olarak Ermeniler’in bahsettikleri gibi 1 milyondan falan değildiler) sınıra yakın yani Arap bölgesine yerleştirilmek amacı ile sürüldü.

 “O zamanki şartlar elbette bu günün şartları değil. Tren bile yoktu. Herkes, gidebildği gibi gitti. Birileri atıyla, bazıları at arabası ile, bazıları da yürüyerek.  O sıcak havada, 50 derecelerde, zor şartlarda sürüldüler. Elbette birçok Ermeni yolda öldü. Ama sadece Ermeniler ölmedi. Türkler’de öldü. Büyük bir hareketten bashediyorum.  Ruslar da saldırdı, sonra oradaki kürtler de harekete geçtiler.  Hal böyle iken, elbette Türkler ‘de öldü. Yani her iki taraftan birçok kişi öldü. Bu da soykırım asla değildir. Misal, Almanlar’ın yaptığı gibi, İkinci Dünya Savaşında sistematik olarak bütün dünyadan silmek için, bir halkı öldürdü. Ermeniler, soykırım yaşamadılar.  Sadece yer  değiştirmek için ve  savaşa onların müdahalesi olmadan savaşabilmek için, Türkler bu yolu seçtiler.  “ dedim.

“Hatırlayınız efendiler,  Amerika, en demokrat ülke, İkinci Dünya Savaşında, Amerika’da yaşayan Japonlar için toplama kampları kurmuştu. Ermeniler’in Anadolu’da yaptıkları gibi, Japonlar, ne silahlıydılar ne de Amerika’ya saldırmak gibi bir düşünceleri yoktu.” Dedim. Bunları söyledikten sonra, özellikle Romen milletvekilleri anladılar ve ilk defa kurban gibi gözükmeye çalışan Ermenilerin fikri ve şiddet, cinayet işleyen Türkler fikri arasında ilk defa akıllarında bir çatlak oluştu.

Ne yazık ki, Ermeniler’in kurban oluşları fikri henüz tam olarak silinmedi ancak kabul etmeliyiz ki, Türkiye de bu konu üzerine gitmedi, pek bir şey yapmadı.  Türkiye ve dünyadaki Türkler daha aktif olmalıydı. Yerel olarak, herkes daha aktif olup, bu konuda birşeyler yapmalıydı. Bakınız biz Romanya’da bunu başardık, elbette burada da bazı istisnalar vardır bu istisnalar hala  Ermenileri tutuyor  ancak genel olarak, çoğu milletvekili,  gerçek olayları algıladı ve anladı.  Hala gerçekler anlatılmalı. Bu gerçekleri kim söylemeli? Türkiye ve Türkler elbette.

Türk tarihçileri, resmi olarak Türk devleti, en uygun yolları bulup, bütün dünyaya bu gerçkeleri anlatmalı.  Sadece, “hayır efendim, Ermeniler haksız, ben haklıyım” mantalitesi ile olmaz. Bu yönde en uygun yollar keşfedilmeli.

Önceden bahsettiğim gibi, 1995’te Ermeni milletvekili Varujan Vosganian son defa benim kontrölümde, konuşmasını yaptı.  Gerçeklerin sınırlarını aşmadı sadece trajik olaylardan bahsetti çünkü gerçekten trajik idiler. Soykırım olmadı.

Bilmiyorum, benden sonra gelen Türk milletvekiller bir veya iki defa konuşma yaptılar ancak onlar da benim 1991’de söylediklerimi  tekrarladılar. Benim dönemdeki etkiyi sağlayamadılar.”

0 Paylaşımlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir