HAMDİ YILMAZ – Kızıl gömlekliler

Gelin bugün  27 Mayıs 2010 gününün Bangkok’una gidelim.

BBC Tayland muhabiri Chris Hogg anlatıyor:
“Bangkok’un göbeğindeki Saladaeng semtinde tenha bir yol Soi Yommarat. Her iki yakası, burada dükkân-ev dedikleri -alt katlarında işyeri, üst katlarında oda olan- binalarla dolu. Gün genellikle oldukça sakin geçer burada. Ancak öğle saatlerinde hareketlenme başlar.Yolun sonundaki bir dükkân-evde yaşayan berber Aun, bir arkadaşının, berber salonunun önünde taze meyve suyu satmasına izin vermiş.

Yakınlardaki gökdelenlerde çalışanlar, yolun diğer ucundaki açık hava lokantasına giderken burada bir mola verip laflıyorlar. Saat 2’ye geldiğinde tekrar klimalı odalarına dönmüş oluyorlar. Bu tenha yoldaki hayat da yine sabahki sükûnetine bürünüyor. Akşam saatlerinde ise yolda neredeyse in cin top oynuyor.
Tayland hükümeti, kızıl gömlekli protestocuları Bangkok’un merkezindeki kamplarından bir askerî operasyonla uzaklaştırmaya karar verdiğinde buradaki sessizlik bozuldu.

Max, Soi Yommarat’da yaşayan otuz yaşlarında bir bilgi işlem uzmanı. O akşam evinin balkonuna çıkmış ve aşağıda yüzlerce asker olduğunu görmüş. Askerlere, kamptaki protestoculara müdahale etmeden önce kampın etrafını güvenlik altına almaları emri verilmişti. Max ertesi gün işinin yolunu tuttuğunda, havada koca bir duman bulutu asılıydı. Çünkü protestocular askerleri durdurmak için barikatlar kuruyor, lastikleri ateşe veriyordu.

Evini de en son o zaman gördü Max, çünkü sonraki bir hafta boyunca, evinin etrafı geri dönülemeyecek kadar tehlikeli bir hal aldı.

Askerler, evinin birkaç yüz metre ötesindeki kızıl gömleklilerin yakınlarına mevzileniyor, gerçek mermi sıkıyorlardı. Max bu yüzden, altı gece boyunca kentin bir diğer noktasındaki arkadaşlarının ya da ailesinin yanında kaldı. Yanında temiz kıyafetleri yoktu. İşe gitmek istemiyordu.

Çatışmalar sürdükçe bunalımı daha da artıyordu. Kampa son müdahale yapıldığında, televizyondaki haber bültenlerini bile izleyemedi.’Hepimiz Taylandlıyız, birbirimize saldırıyoruz. Bu hiç de güzel değil.’ diyordu.

Max’in arkadaşı Narong, Bangkok’u altı hafta boyunca felç eden kampın diğer yakasında yaşıyor. Max gibi o da otuzlarında, iyi eğitimli, orta sınıf bir Taylandlı, bir tasarımcı ve o da, şimdi protestolar son bulduğuna göre, ordunun bu kanlı müdahalesinin yaşadığı kenti ve işlerini nasıl etkileyeceğini merak ediyor.
‘Bu hikâye burada bitmedi. Daha ilk bölümün sonundayız. Daha çok şiddet olayları yaşanacak.’ diyor. Narong, protestolar ilk başladığında heyecanlandığını itiraf ediyor. Sanki tarihe tanıklık ediyormuş gibi hissetmiş.”

***

Bir de İtalyan siyaset adamı uzak yol kaptanı olan Giuseppe Garibaldi’nin (Nice, 1807 –Caprera, 1882) ‚Kızıl gömleklileri’ var.

Garibaldi  1833’te Mazzini’nin yönetimindeki askeri bir ayaklanmaya katıldı; ölüme mahkûm olunca Güney Amerika’ya kaçtı. Orada, Rio Grande’nin Brezilya hükümetine başkaldırmasında yer aldı, Uruguay’ın bağımsızlığı için savaştı. Sonra İtalya’ya döndü. 1860’da binlerce Kızıl Gömlekliler eşliğinde Sicilya’ya çıktı.  26 Ekim 1861’de Garibaldi, Vittorio Emanuele’yi İtalya kralı olarak selamladı.

Bu kızıl gömleklilerin hikayesi epeyce uzun.

 İtalyalıların ‘Kara gömlekliler’ini de unutmamak gerekiyor.

Bizde de bol miktarda, ‘Kara Gözlüklüler’ var. Bu ‘Kara Gözlüklüler’in hikayesini nedense yazmaya kalkan olmadı. Aslında tam sırası. Dünya kaynıyor. Bizim ‘Kara Gözlüklüler’ oynuyor.  Millet olarak ah o kara gözlüklerin arkasındaki bakışları görebilsek. Hanya’yı Konya’yı anlayacağız ama ne mümkün.

(Bu yazı 4 Ağustos 2015 tarihinde yayımlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir