Çavuşesku’nun ilk Türkiye ziyareti ve protokol krizleri

Ansiklopedik bilgilere göre devlet ve diplomasi alanındaki törenler ve resmi ilişkilerle sosyal yaşamda uygulanması gereken kurallar bütününe ‘Protokol’ deniyor. Protokol, aslında devletler için nezaket ve zerafet içerisinde bir güç gösterisinden ibaret.

Protokol, kelime olarak ilk defa 1330 yılında Fransa’da kullanılmış.

Osmanlı dönemindeki ismi ise ‘Teşrifat’.

Protokol kuralları bizde, önce Fatih Sultan Mehmed tarafından Kanunname-i Âli Osman’da belirtilmiş, Enderun’da da teşrifat dersleri verilmeye başlanmış. Kanuni Sultan Süleyman döneminde sarayda Teşrifat-ı Divanı Humayun dairesi kurulmuş. Tanzimat’tan sonra protokol işleri Teşrifat Nazırlığı eliyle yürütülmüş. Devlet Protokolü görevi, 1927’de Atatürk’ün imzası ile Dışişleri’ne verilmiş. Dışişleri Bakanlığı’nın bu görevi halen de devam ediyor.

Ömer Seyfettin’in ‘Pembe İncili Kaftan’ adlı hikâyesi protokolün güç göstergesi olduğunu çok güzel anlatır.

***

Romanya Radyosu Basın Ajansı (RADOR), V. Bradateanu imzası ile geçen Kasım ayında bir yazı paylaştı. Romanya Radyosu’nun “Sözlü tarih” arşivinden aktarılan yazının konusu ise devrik Romen Diktatörü Nikolay Çavuşesku’nun ilk Türkiye ziyareti sırasında yaşanan iki protokol krizi.

Bugün size bu iki protokol krizini aktaracağım:

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, iki muhalif siyasi ve askeri sisteme mensup olmasına

rağmen, Romanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok yakın oldu. İki ülke arasındaki diplomatik  ilişkiler 1 Mart 1946’da elçilik seviyesinde yükseltildi.

Bu gelişmeler iki ülke arasında üst seviyedeki ziyaretleri de beraberinde getirdi. İlk olarak Romanya Bakanlar Konseyi Başkanı İ. Ion Gheorghe Maurer 23 – 31 Temmuz 1966’da Türkiye’yi ziyaret etti. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel’in Romanya’ya resmi ziyareti ise 13-17 Eylül 1966’da gerçekleşti.

Devlet Başkanı seviyesinde de ilk olarak Nikolay Çavuşesku, 24 – 29 Mart 1969’da Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret etti.

Bu ziyaret Romanya’nın Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını almasından sonra, Romanya’nın bir devlet başkanının Türkiye’ye ilk ziyareti oldu.

Ziyaret, iki protokol krizini de beraberinde getirdi.

İlk olarak kıyafet krizi çıktı. Türkler, verilecek resepsiyonda davetlilerin üzerinde nasıl bir kıyafet olması gerektiğini de belirlemişlerdi ki, tüm dünyada protokol kuralı buydu.

Türklerin belirlediği kurala göre, devlet başkanları seviyesindeki protokollerde, giyilmesi istenen ve davetiyede de belirtilen şey, smokin takımı idi. Fransızların dediği gibi “Cravatte noire”.

Çavuşesku, bunu duymak bile istemedi. O smokin giyemezdi! Oysa 1967’de Romanya Bakanlar Konseyi Başkanı olan Ion Gheorghe Maurer bu kurala uymuştu. Bazı aksiliklere rağmen çok da güzel olmuştu. Smokin aceleyle dikildiği için Maurer’in gözlüğünü koyacağı cep unutulmuştu. Demirel’in kendisini konuşmasını yapmak için kürsüye davet etiğinde konuşma metnine bakacağı sırada gözlüğünü bulamamış, yardımcılarına kızgın kızgın bakmıştı. Neyseki ona eşlik ederken durumu fark eden memur kendisine başka bir gözlük getirmişti.

Şimdiyse, Çavuşesku smokin kelimesini duymak bile istemiyordu. Türkler de ‘Nuh diyor ama peygamber demiyordu.

Türk görevli Romen muhatabına sadece, “Dostum bizim protokol kuralımız bu. Ev sahibi ülke biziz. Konuğumuz olarak sizin de buna saygı duymak gibi bir yükümlülüğünüz var. Biz Romanya’ya geldiğimizde sizin protokolünüze saygı duyacağız” demekle yetiniyordu.

Uzun uzun yapılan tartışmalar sonuç vermiyordu.

Diktatör Çavuşesku kesinlikle esnek değildi! Romanya Dışişleri Bakanı Corneliu Manescu, Türk Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’i telefonla aramak zorunda kaldı.

***

Devrik Diktatör Çavuşesku’nun yarattığı ikinci protokol krizi ise çok daha büyüktü.

Çavuşesku, Ankara’daki iki günlük resmi ziyareti tamamlandıktan sonra İzmir ve İstanbul’a gidecekti. Bu aslında Türklerin hazırladığı program yoluydu. Çavuşesku Ankara’dan ayrılırken resmi ayrılık da gerçekleşecekti. Ve Çavuşesku, İstanbul’dan ayrılıp Romanya’ya dönerken Dışişleri Bakanı ve yerel yetkililer tarafından uğurlanacaktı.

Çavuşesku bu teklifi kesinlikle reddetti. Hayır! Türkiye’yi terk ederken, olması gerektiği gibi Devlet Başkanı tarafından uğurlanmalıydı!

Bu konu iki ülke yetkilileri arasında çok konuşuldu. Protokol buydu. De Gaulle geldiğinde de aynısı uygulanmıştı.

Sonuçta bir çözüm yolu bulundu. Çavuşesku, İzmir ve İstanbul ziyaretlerinden sonra tekrar Ankara’ya döndü. Bir tür kapanış görüşmesi gerçekleştirildi ve Çavuşesku Ankara’dan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından resmi protokolle uğurlandı.

(Hamdi Yılmaz / 2 Eylül 2018 tarihinde yayınlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir