HAMDİ YILMAZ – ‘Çağrı Bey ile Tuğru Bey’in kurduğu devlet’
Bugün (26 Ağustos) Türk tarihinin şanlı günlerinden birini daha anıyoruz. Birinden de öte üzerinde yaşadığımız coğrafyanın anahtarının Bizans’tan alındığı gün bugün.
Bir grup yobaz takımı tarih bildiğini sanarak (aslında bilinçli olarak) nasıl milletin kahır ekseriyetini bilmedikleri tanımadıkları Abdulhamit’ten soğutmuşsa, bir başka eyyamcı yobaz takımı da yine milletin bir kısmını bilmediği yeterince tanımadığı Atatürk’ten soğuttu.
Korkarım yakın gelecekte Anadolu’nun kapsını Türk’e açan 40 gün çizmeleri ile uyuyan eşsiz komutan Alparslan’dan da soğuyan, nefret edenlerimiz olacak, varsa çoğalacak.
Böyle önemli günde Alparslan’ı yetiştiren aileden bahsetmek istiyorum. Babası Çağrı Bey ve amcası Tuğrul Bey’den.
Atsız, Türk topraklarına göz dikmiş geçen yüzyıl faşko diktatörlerinden Mussolini’ye hitaben, “Çağrı Bey ile Tuğrul Bey’in kurduğu Devlet” diye başlayarak İtalya ile Türkiye’yi kıyaslar şiirinde. O şiiri ben de türkü olarak söylerim.
Çağrı Bey ile Tuğrul Bey, tarihimizde birbirini boğazlamayan, dışlamayan, elele veren ender devlet adamlarımızdandırlar.
Çağrı Bey, çocuğu olmayan Tuğrul Bey’e hüzünlenmesin diye ordu komutanlığını verir. O’nu kendisinden daha çok yetkili kılar.
Hani şu ‘Halifelik’ meselesi var ya, ondan bahsetmek istiyorum bu vesileyle. Bakın Tuğrul Bey’in uygulaması nasıl olmuş?
***
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Enerji ve Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi Başkanı Muhittin Ziya Gözler, “Hangi Osmanlı’yı istersiniz?” başlıklı yazısında şöyle anlatıyor:
2007-2011 yılları arasında ‘Tarih Yapan Türk’lerin Yalnızlığı’ adlı bir çalışma ile Türk Tarihini daha iyi ve daha yakından öğrenmeyi amaçlamış ve bu çalışmayı tamamlamıştım. İşte o çalışma sırasında aşağıdaki bilgiye ulaştığımda hem şaşırmış hem de bugüne dek hangi sebepten ötürü bu nesillere öğretilmemişti diye de hayıflanmıştım.
“1057’de Büveyhoğulları’nı Bağdat ve Kuzey Irak’tan çıkaran Tuğrul Bey Abbasi Halifesi’ni kurtararak İslam liderliğinin artık Türk’lerin eline geçtiğini bütün dünyaya ilan etmiştir. Diyarbakır, Cizre ve Sincar’ı alan ve Mervanoğulları’nı Selçuklu Devleti’ne bağlayan Tuğrul Bey, Bağdat’a geldikten sonra halifeden dini yetkilerinin dışındaki bütün yetkilerini istemiş, halife bunu kabul etmiş ve Tuğrul Bey’i Türk’lerin ve Müslümanlar’ın Sultan’ı ilan etmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, ilk defa dinin devlet işlerinden ayrıldığı bir düzenlemenin yapıldığıdır. Tuğrul Bey resmen din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını gerçekleştirmiş, böylece bu anlayış ileri tarihlerde insan hayatının değişiminde önemli rol oynamıştır. Abbasi Halifesi adeta Selçuklu’ya şeyhülislam görevini yapmıştır. Dikkat edilirse sadece bu olay bile Türk’lerin insanlık tarihine yaptıkları müspet katkılardan biridir.”
***
Bu olayın önemi ve Türk terihinde nasıl bir dönüm noktası olduğu ayrı bir konudur.
İşte bu günün kahramanı Alparslan’ı yetirştiren baba ve amca.
Yazımızı A. N. Asya’nın bir beyti ile tamamlayalım:
“Onlardan kaldı bu toprak, biz gezip tozmayalım mı?
Yabanlar kıskanır diye destanlar yazmayalım mı?”
Son söz: Tarihimiz bir bütündür, iyi ve kötü tarafları ile bizimdir. O tarihe art niyetsiz, siyasi kaygılardan uzak yaklaşıp, değerlendirmediğimiz sürece iki yakamız bir araya gelmez.