HAMDİ YILMAZ – ‘Trump, 1 milyon oyu iptal edecek hâkim arıyor’

3 Kasım’dan bu yana kaç gün geçti siz sayın. ABD Başkanlık seçimleri hala tartışmalı.

Ben Mathis-Lilley, The Slate gazetesinde “ABD halkının dörtte üçü Biden’in kazandığını kabul ediyor” başlıklı yazısında şu satırları yazıyor:

“Donald Trump ve Kongre’deki Cumhuriyetçi müttefikleri başkanlık seçimini kabul etmeyi reddediyor. Şu anda ABD’nin demokratik sistemine saldırıları Joe Biden’ın başkan olmasını engellemek için yeterli olmayacak gibi görünüyor, ancak en kötü senaryoları hayal etmek hala mümkün.

Ya parti, tek seferde bir milyon Demokrat oyu geçersiz kılmak için yeterince hile yapan tek yargıcı bulursa? Ya eyalet milletvekillerine onaylı oy sayımlarını iptal etmeleri ve Trump yanlısı seçmenleri atamaları için baskı yapmaya başlarlarsa?”

Söz konusu ‘Küçük Amerika’ olsaydı o yargıç çoktan bulunmuş olurdu. Trump’a kolay gelsin diyelim.

Ben size bir yargıç hikâyesi ile bundan üç ay önce yazılmış iki yazımı “Ben demiştim” ukalalığı yapmadan “Senaristler demişti” diyerek takdim edeyim.

BİR YARGIÇ HİKÂYESİ

İngiltere’de biliyorsunuz yargıçların belirli bir maaşı yok. Maaş yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları sınırsız çek defterleri var. Yargıcın biri bir gün çekin üzerine 1 milyon Sterlin yazarak bankaya gitmiş.

(Bu para 1 milyon 100 bin Euro veya 9,5 milyon Türk Lirası ya da 5 milyon küsur ley ediyor.)

Ortalık karışmış birileri yargıcı oyalarken arka odalarda içişleri, adalet, maliye bakanları ile başbakana kadar ulaşılmış. Her bakan gibi Başbakan da “Hemen ödeyin” talimatı vermiş. Yargıç parasını almış gitmiş. Ama ertesi gün ilginç bir şey olmuş, yargıç aynı para ile bankaya geri gelmiş ve “bu parayı geri iade etmek istiyorum” demiş. Olayla ilgili raporlar Adalet Bakanına kadar ulaşır. Bakan müfettiş görevlendirir ve iadenin sebebini sordurtur.

Yargıç, “Kraliçe’nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu denemek istedim.” demiş.

Hükümetin yargıçlara olan güvenini test eden yargıç derhal görevden alınır.

Aklımda kaldığı kadarı ile bu hikâyeyi Rahmi Turan’a profesör bir arkadaşı anlatmış o da fi tarihinde yazmıştı.

ABD’de yargıç maaşları nedir bilmem ama sonucu merak ediyorum, Trump aradığı yargıcı bulabilecek mi?

***

İKİNCİ YAZI

HAYAT FİLMİ YENER!

Rumen  Adevarul gazetesi yazarı Laurentie Sfinteş, Pazar günkü yazısında Danimarka kökenli siyaset basın ve biraz da aşk konulu “Borgen” adlı diziyi değerlendirdi. Değerlendirirken de bir fantezi kurdu. Dizinin Romen versiyonunun yapılma halinde neler olabileceğini senaryolaştırdı.

Her bir sezonu 10’ar bölümden üç sezon süren dizinin kadın başbakan bölümünü Romanya’ya uyarlamaya çalıştı.

Dambovita’nın sağ tarafındaki bir sarayla işe başladı.

Siyasetin ‘Batı kanadı’, ‘Haber Odası’ “Haber odası” ile, yani eklenebilecek tüm baharatlarla siyasi güç ve basın hakkında: kişisel hırslar, inanç, samimiyet, açgözlülük, şans, kişisel çekicilik, ekranın ötesindeki gerçeklikle bağlantılar, kişisel dramalar, kararlı kadınlar ve daha da kararlı erkekler, ya da tam tersi, ihanetler, hayali olan insanlar, insanların gerçeğe dönüşmesini gerektiren rüya, tüm bunların bedeli. Bu üst düzey bir hikâye, ulusal politikanın tepesinde geçiyor, ama doğal dokunuşlarla, Danimarka’da olduğu için, şuruplu görünmüyor ya da başka yerlerde unutulmuş gibi görünen bazı karakterleri insanlaştırmak için tanıtılmıyor.

***

Neyse amacım bu yazıyı anlatmak değil.

Ancak, Sfinteş o yazıda bu cümleyi kullandı: Hayat filmi yener!

Sevdim bu sözü!

Geçen yüzyılın üçüncü çeyreğinde Türk aydınının kahır ekseriyetinin ağzında akan salyanın adı “Aaah Paris!” idi. Anadolu’da temiz bir beldeyi tanımlarken bile “Küçük Paris” nitelendirmesi yapılırdı.

Sonra Küçük Paris hedefi yerini Küçük Amerika’ya, Amerikan Rüyası’na bıraktı. Çünkü birinci kuşak gurbetçi Paris’in sihrini bozdu. Biraz gelişen maddi imkanlarla Paris de fiziken ulaşılmaz olmaktan çıktı.

Hedef dediğin ulaşılmaz olmalı değil mi? Küçük Amerika masalı buna uygundu. Herkes hadi deyince Amerika’ya gidemezdi ya!

Olsun, Amerikalılar bize geldi! Zahmete girmekten kurtulduk.

Dallas ile işe başladık, köy köy ilçe ilçe il il tüm Türkiye’yi Dallas’a benzettik, kendimiz de birer Dallas kahramanı olduk.

Al sana Küçük Amerka!

Hızımızı alamadık siyasal sistemimizi bile değiştirdik. Oldu olacak, kırıldı nacak, bari tam olsun dedik.

***

Başa dönersek, yazar Sfinteş anlaşılan Romanya’nın bir numaralı dostu Amerika’da 13’er bölümlük olan ve 5 sezon yayınlanan House of Cards dizisini seyretmemiş. 2016 ABD Başkanlık seçimi dramalaştırılmış. ABD’ye kadın başkan ekstrası da var.

Üstelik Romanya’da yerel ve genel seçimler de yaklaşıyor.

Özetlerin özeti ‘Gönüllere saldıralım!’ şeklindeki ABD taktiğini bizim FETÖ denedi, tutmadı.

Çünkü Laurentie Sfinte’in dediği gibi hayat filmi yener!

(Bu yazı 11 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır)

***

ÜÇÜNCÜ YAZI

‘Teröre boyun eğmeyiz, çünkü onu biz yaratırız!’

Okuyanlar dünkü yazımızın başlığını hatırlar, “Hayat filmi yener”.

Aynı yazıda bu sözünü alıntıladığım Romen Adevarul gazetesi yazarı Laurentie Sfinteş’ı kast ederek, “Amerika’da 13’er bölümlük olan ve 5 sezon yayınlanan House of Cards dizisini seyretmemiş. 2016 ABD Başkanlık seçimi dramalaştırılmış. ABD’ye kadın başkan ekstrası da var.

Üstelik Romanya’da yerel ve genel seçimler de yaklaşıyor.” demiştik.

Bizim o yazının daha mürekkebi kurumadan ajanslardan gelen haberlerde “Beyaz Saray önünde bir kişi vuruldu, Trump basın toplantısından çıkarıldı” başlığı altında

“ABD Başkanı Donald Trump basın toplantısı yaptığı sırada salondan çıkarıldı. Tekrar salona dönen Trump, Beyaz Saray’ın dışında silah sesi duyulduğunu, bir şüphelinin vurulduğunu bildirdi.” deniliyordu.

Haberin başlığını görünce güldüm. Detayına bakmadım bile. Senaryoyu kimin yazdığını bilince, bayat ve vasat film adları heyecan verici olmuyor.

Anlaşılan ABD’de seçim kampanyasını meslek edinmişler arasında House of Cards dizisinin senaristleri de var.

En iyisi siz bu dizinin son 3-4 bölümünü seyredin. Her bir bölüm 50 dakika civarında.

Seyrettikten sonra bir daha Kasım ayına kadar göreceğiniz pek çok böylesi haberleri okumak için vakit kaybınız olmaz. Çünkü, ABD’de kasım ayındaki başkanlık seçimleri için dizideki olaylar zinciri takip ediliyor.

Ben size hatırımda kaldığı kadarı ile o diziden bazı özlü sözleri aktarayım:

*Teröre boyun eğmeyiz, çünkü terörü biz yaratırız!

*O bir hayvan ama yine de Amerikan vatandaşı, kurtarmalıyız!

*Korku Amerika’ya yakışmaz.

*İhanetin bedeli yüksektir.

*Sağ elinle tokalaş ama sol elinde bir taş olsun.

*Benden olanı asla ölüme terk etmem, asla ardıma bakmam, yoluma bakarım.

*Arada belki olmadan ‘hayır’ı ‘evet’e dönüştüremezsin.

*Devrim küçük adımlarla sinsi sinsi yaklaşır.

*Gerçek cesaret bedeli bu kadar ağırken çeneni tutmaktır.

*Kimse fikri umursamaz, fikri olan adamı umursar.

*Task tarikatı, tek üyesi var.

Belarus haberlerine de aynı gözlükle bakabiliriz.

Benim Beyaz saray önünde vurulan adam haberine güldüğüme bakmayın. Siz ciddiye alın.

Büyük Amerika’da 20 Kasım’a kadar gerçekleşecek olaylar, önümüzdeki yıllarda dünya genelindeki ‘Küçük Amerikalarda da aynen tekrarlanacaktır.

Biliyor musunuz, ABD’de korona virüsten dolayı bozuk para (madeni) sıkıntısı yaşanıyormuş. 10 doların altındaki bir fiyatla satış yapan yerler ve bozuk para büfeleri zor duruma düşmüş.  George Washington Üniversitesi’nde finans profesörü olan Şenay Ağca’ya göre, “bozuk para sıkıntısı” gerçekten kesin bir terminoloji değil. Ağca, Slate gazetesine “Yeterince bozuk para var, ancak daha önce dolaştığı hızda dolaşmıyor,” dedi. Bozukluk yokluğu en çok ülkedeki 30 bin çamaşır yıkama işletmelerini vurmuş. Yıllık 25 bin doların altında geliri olan Amerikalıların yüzde 45’i nakit para kullanıyormuş.

(Bu yazı 12 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir