SAİT ÖZDEMİR – Yapacağınız Şeyi Söyleyin, Söylediğiniz Şeyi De Yapın
Hani Mevlâna Hz güzel bir sözü var ya; “Ya olduğunun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” der.
Ancak sözleriyle davranışları tutarlı bir insan bulmak maalesef günümüzde çok da kolay değildir. Küçük yaştan itibaren etkileşimde bulunduğumuz bütün çevrelerde bizden tutarlı olmamız beklenirken, hayatta çok az insan tutarlı davranır. Neden çok mu zor eylem ve söylemi bir olması insanın. Yoksa içi dışı bir olmak riskli bir durum mudur acaba? İçi dışı bir olmanın bazen işe yaramadığı durumlar da olabiliyor.
İnsanın değer yargılarıyla içinde bulunduğu ortamın değerlerinin uyuşmadığı durumlarda bir insanın düşüncesini açıklaması riskli de olabilir.
Zamanın birinde adamın biri medreseye gelip ilim öğrenmek istediğini, hocanın talebesi olmak istediğini söylemiş. Hoca kabul edince de eğitime başlamışlar. Bir ay, üç ay, bir yıl geçmiş, bizim talebe o kadar çok bilgi sahibi olmuş ki bu değişimin farkına kendisi bile şaşırmış. O ilk zamanki haliyle şimdiki hali arasında dağlar kadar fark varmış. Hocanın yanına gelmesinin sene-i devriyesinde, “Tamam hocam,” demiş. “Artık ben âlim oldum burada durduğum her dakika senden öğrendiğim ilme saygısızlıktır, ben artık gideyim yeni talebeler bulup onlara ders anlatayım.” Hocası onun âlim olmasını kabul etmiş ama vermesi gereken derslerden bir tanesi vermediğini söyleyince, bizim yeni âlim karşı çıkmış, “Bütün ilimleri öğrendim işte, daha ne var ki? ”deyip kalan dersi almamış.
Bir Cuma günü Cuma saatinde yolu küçük bir köyde camiye düşmüş. Cuma namazını kılmak için camiye girmiş, camide vaaz eden hocanın anlattığı her şeyin ya hatalı ya da uydurma olduğunu fark etmiş. Cemaat içinde küçük düşürmek istemediğinden onunla dışarda konuşma kararı almış ama biraz zaman geçince bu hatibin tam bir şarlatan olduğunu anlamış kalkmış ayağa “Sen yalan söylüyorsun, insanları kandırıyorsun anlattıkların uydurma!” diye bağırmış.
Etraftaki insanları uyarıp, yanına çekmeye çalışırken bir de ne görsün, herkes kendisine saldırıyor, şarlatana tek kelime yok. Biraz daha üsteleyince de tekme tokat kovmuşlar bizim âlimi. Haliyle şaşırmış bu duruma, insanlar benim gibi bir âlim varken bu şarlatanın yanında nasıl durabiliyor diye düşünmüş düşünmüş bu işe bir anlam verememiş, “Bunu bilse bilse hocam bilir,” demiş. Bizim âlim hocasına bu yaşananları anlatmış. Hocası, “Sana bir ders daha var demiştim dinlemedin beni, o ders ilm-i siyasettir.” demiş.
Başlamışlar derse bir ayın sonuna doğru ilm-i siyaset dersi bitmiş. Hocasından izin alıp aynı yere bir daha gitmiş. Ne olur ne olmaz diye kıyafetlerini de değiştirmiş, sakalını da kısaltmış. Aynı dört yıl önceki gibi o şarlatanın insanları etrafına toplayıp vaaz verdiğini görünce kalkmış ayağa ve demiş ki: “Bu adam çok mübarektir, herkes sakalından bir tel alsın. ”deyince hoca cemaatin elinden kendini zor kurtarmış.
Sosyal bilimciler, bir insanın söylediği gibi davranamamasının nedeninin, içinde bulunduğu ortamdan kaynaklandığını söylerler. Hepimiz kendimize özgü bir kişilik geliştirmek istesek de, içine girdiğimiz ortam, sahip olduğumuz kişiliği esnetir. Kendilerine çok güvenen insanlar bile, bazı sosyal çevrelerde, bazı ortamlarda kendileri gibi olmakta zorlanırlar. Bireyin içinde bulunduğu sosyal grubun inanç ve değerleri insanın kendi fikirlerini ifade etmesine engel olabilir. İnsan böyle durumlarda inandığı gibi davranamayabilir; içinde bulunduğu gurubun değerlerinden etkilenir.
Dini açıdan olaya baktığımızda yapamayacağımız şeyleri söylemenin gazap nedeni olduğunu bizlere bildiriyor. “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir.” (Saf, 61/2-3)
Kalın sağlıcakla