HAMDİ YILMAZ & KAPIKULE SINIR KAPISI’NDAKİ GÜMRÜK MEMURU
Romanya’nın farklı kentlerinde iş yapan akraba iki iş adamı, Türkiye’deki hastaları ile ilgili üzerlerine düşeni yaptıktan sonra işlerinin başına dönmek için yola çıkarlar.
30 Kasım’ı 1 Aralık’a bağlayan gece saat 23:30 sularında Kapıkule Sınır Kapısı’na gelirler.
Pasaport işlemleri gereği gibi yapılır. Sıra Gümrük gişesine gelir.
Gelir gelmesine de iddiaya göre ilgili Gümrük Memuru oralı olmaz, çekirdek çitlemekte ve dışarıyı seyretmektedir.
Direksiyondaki çaresiz hafifçe kornaya basar.
Kıyamet de o zaman kopar!
Kim bilir hangi derdinden veya neşesinden dolayı dalıp giden Gümrük Muhafaza Memuru, derin uykudan uyandırılmışçasına asabileşir.
Tartışma önce “Kornaya niye bastın?” sorusu ile başlar, kornanın ses tonunun azlığı veya çokluğu tartışması ile uzar.
Gümrükçü konuşmak için maskelerini çenesine indiren yolculara kızma noktasına gelir. Yolcular, “Sizin hiç maskeniz yok. Çekirdek çitliyorsunuz” derler.
Arabayı kenara çektiren ve söktürüp her tarafını arattıracağını söyleyen Gümrükçü, Doğu bölgelerinden olmanın verdiği asabiyetle tartışmayı FETÖ- Milliyetçilik vs gibi kel alaka konulara getirir.
FETÖ’ye karşı Romanya’da üzerine düşeni her zaman yapmış olan iş adamlarının morali tümden alt üst olur.
Zaten hastaları dolayısı ile de hastalarını ilgisiz personelin bulunduğu kasaba hastanesinden işini bilen üniversite hastanesine naklettirinceye kadar canları çıkmıştır.
Gümrük Muhafaza Memuru sonunda işi silahını göstermeye kadar vardırır.
İş adamları çaresiz geri dönerek iyi davranış gördükleri polis gişesine giderler. Ama polisin görev alanı değildir. Gümrük Müdür Yardımcısına ulaşırlar, başlarına geleni anlatırlar.
İyi niyetli ama çekingen olan Gümrük Müdür Yardımcısı iş adamlarının yanına bir başka Gümrük Muhafaza Memuru katarak olayın çözülmesi talimatını verir.
İş adamlarından genç olanı bize olayı aktarırken, CİMER üzerinden şikayetçi olacağını belirterek, “Benim Mercedes ile gitmedik. Akrabanın arabası ile gittik. O araba sıradan bir arabaydı. Adam bizi ciddiye almadı!” yorumunu yaptı.
***
1990’lı yıllar ile 2000’li yılların başında Almanya veya Hollanda’da yaşadığım yıllarda o ülkelere giriş yaparken önümdeki yolcuların pasaport işlemlerini ilgiyle izlerdim. Yolcu Alman veya Hollandalı ise polis güler yüzlü davranışları ve birer ikişer cümlelik şakaları ile işini yapardı. Aynı polis daha dakika geçmeden arkadaki Türk yolcunun pasaportunu alırken suratını aniden değiştirirdi. Bu kadar çabuk mimik değişikliğini benim diyen tiyatrocu bile yapamazdı.
O günlerde sık söylerdim, “Bir Alman’ın ya da Hollandalının ülkesine girdiği gibi kendi ülkeme girdiğimi görerek ölürsem gözüm açık gitmez” diye.
İş adamlarını dinleyince, bu sözümü yeniden hatırladım. Oysa 15 yıldır unutmuştum.
Umarım istisnadır. İstisnaysa bile yetkililer gerekli tedbiri almalı ve gereğini yapmalıdır. Kendini bilmez cahil veya kripto (gizlenmiş) terör örgütleri sempatizanı birkaç memurun davranışı ile insanımızı kendi ülkemizden soğutma lüksümüz yoktur. Hele hele bu dönemde.