SERPİL YILMAZ – LİLİTH & İlk Kadın
Uzun bir kuraklık döneminden sonra nihayet yağmurlar başladı. Başladı başlamasına ama göz açtırmıyor maşallah çılgınlar gibi yağıyor. Kara bulutlar şehrin üstüne açılmış büyük bir şemsiye gibi görünüyor. Bazen sakin, bazen de şiddetini arttırarak yağıyor.
Hava kapalı yağmur sesleri camları döverken insan ne ister ki? Sıcacık bir battaniye altında, çayı veya kahvesi önünde, film, dizi, kitap artık ne varsa canının istediği, bir süreliğine, gerçek yaşamdan uzaklaştığı bir andadır.
Gerisi bir süreliğine önemini yitirir. Tamda böyle bir zamanda aklıma Lilith geldi. O da kim diyenler olabilir. Lilith, Adem ile aynı zamanda yaratılan cennetteki ilk kadın. Ondan çok söz edilmez çünkü o bir isyancı, Adem’e biat etmeyen, senin benden bir üstünlüğün yok diyen ilk kadın.
Sanmayın ki sadece Adem’e kafa tuttu. Lilith’in hikayesini gelin birlikte hatırlayalım. Bu konuda farklı tasvirlerde var ama temelde birbirlerine benziyorlar. İçlerinden çok beğendiğim birini sizlerle paylaşıyorum.
Efsaneye göre Tanrı topraktan önce kadın ve erkeği yarattı.
Kadının adı Lilith, erkeğinki ise Adem’di. İnsanlığın bu ilk çiftini de mutlu mesut yaşasın diye cennetine yerleştirdi. Ama bu çift bir türlü mutlu, huzurlu olamıyordu. Adem Lilith’ten kendisine tabi olmasını istiyor, Lilith ise “kendisinin de topraktan yaratıldığını, eşit olduklarını” söyleyerek itiraz ediyordu. Adem kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzüne; Lilith’i de ürün veren toprağa benzetiyordu.
Birlikte yaşayamayacaklarına karar veren Lilith, Tanrının asla söylenilmemesi gereken ismini söyleyerek göğe yükselir. Böylece cennetten ve tüm nimetlerinden vazgeçmiş olur, dışlanmışların arasına katılır. Şeytandan ve cinlerden çocukları olur.
Bu arada yalnızlığa dayanamayan Adem Tanrı’ya yalvararak Lilith’i geri istediğini söyler. Bunun üzerine Tanrı üç meleğini, Lilith’i ikna etmeleri ve geri dönmesini sağlamaları, yoksa her gün yüz çocuğunun öleceğini söylemelerini ister.
Lilith bu tehdide rağmen kesinlikle dönmeyeceğini söyler ve olduğu yerde kalır. Tehdit gerçeğe döner, Lilith çocuklarını kaybetmeye başlar.
Çocuklarını kaybeden Lilith bu acıyla, o andan itibaren Ademden türeyen çocukların, tüm hamile ve yeni doğum yapmış kadınların ve bebeklerin baş düşmanı olacağına yemin eder. Erkek çocukların ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canlarını alacaktır. Lilith artık tamamen kötülerin tarafına geçmiştir.
Bunun üzerine Tanrı Adem’inde yaratılışına tanık olduğu başka bir kadın yaratır. Adem bu kadını kabullenemez ve Tanrı yeniden Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yani ikinci eşini yaratır. Havva erkeğinin bir parçasından yaratıldığından Adem’e tabi olur, yaptıklarına söylediklerine karşı çıkmaz.
İnanışa göre, dişi bir şeytan bir ifrit haline dönüşen Lilith, hava karardıktan sonra yeni doğum yapmış kadınların evlerine girerek bebeklerini boğarmış.
Birçok kültürde, loğusa kadınların yalnız bırakılmaması, albastı ya da karabasana, ki bunlar da Lilith’in başka halleridir, bu durum Türk Mitolojisi’nde Alkız olarak bilinir.
Bu duruma önlem olarak yastıklarının altında bıçak veya makas bulundurulması, kırmızı bez bağlamak, odaya erkek ceketi asmak, lohusa kadınlara ve bebeklerine tılsımlar muskalar takılması bu inançtan günümüze kalan alışkanlıkları olarak bilinir.
Aslında Lilith efsanesi Tek Tanrılı dinlerden çok önceye, Mezopatamya uygarlıklarına dayanıyor. Sümer ve Babil mitolojilerinde aşk Tanrıçası İnanna olarak da ifade edilir.
Sonra Yahudilerin, Tevrat’ın önce sözlü sonra yazıya dökülen ikinci bölümü olan “Talmud”da geçer. Kabala’da da ondan bahsedilir ki aslında Dünya’nın Lilith ile tanışması da Kabalacı Lilith ile tanışması da Kabalacı araştırmacılar sayesinde olur. Lilith’in tarihteki rolü, uzunca bir süre, erkekleri baştan çıkaran, kadın ve çocukları hedef alan dişi bir şeytan olarak belirlenmiştir.
Lilith çok güzel bir kadındır, uzun kızıl saçları, hatta çoğu metinde “gül rengi saçlı” olarak geçer, mükemmel bir teni ve kusursuz dudakları ile badem gözlü harikulade güzellikte bir kadındır. Bu güzelliği ile erkekleri baştan çıkarır ve tohumlarına sahip olur çocuklarını doğurur. Bu nedenle tarihteki bir diğer adı da “tohum hırsızı”dır.
Lilith’e atfedilen bir başka şey ise, kadınların kafasına girerek onlara “erkeklerle eşit oldukları”nı hatırlatmasıdır. Hatta ilk günahın sorumlusu da Lilith’dir. Havva’yı kandıran ve yasak meyveyi yemesini söyleyen yılan kılığındaki Lilith’ten başkası değildir.
Aslına bakarsanız Lilith hep vardı başlayan, sonraları toplumsal bir histeriye dönüşen cadı ve büyücü avında, kızıl saçlı kadınların cadı oldukları gerekçesi ile yakılmaları bir tesadüf müdür? Ya da çoğu kez kadının şeytanlaştırılması?
Cadı, şeytan, ifrit olan Lilith ancak 19. yüzyıl civarında resimde ve edebiyatta daha sevimli formlarda yer bulabildi. Bu yaklaşımlardan sonra da ondan korkan, tılsımlarla kendilerini koruyan kadınlar, eşit haklar ve özgürlük savaşlarında Lilith’i kendilerine figür olarak seçtiler.
Eşitliği anlatan ve kendi yaşamına kendi yön vermeyi seçen Lilith, bu seçimiyle feministlere de ilham kaynağı olmuş.
Lilith’in gizemli bir varlık olması onu birçok efsaneye ve mitolojiye malzeme yapmıştır. Lilith ile ilk olarak, Gılgamış Destanı’nda gecelere ve yeraltının karanlıklarına hükmeden kötü bir dişi karakter olarak karşılaşırız. Sümer, Babil ve Pers mitolojilerinde ise Lilith; vampir kadın, baykuş ve yılan olarak tasvir edilir.
Lilith… Özgürlük savaşçısı ve eşitlik savunucusu ilk yaratılmış güzel bir kadın mı yoksa dişi bir şeytan mı?
Tercihi sevgili okurlarımızın hayal dünyasına bırakıyorum.