Hamdi YILMAZ & Hayat çok uzun!

Diktatörler uzaktaki coğrafyalara ve uzaktaki çağlara etki eden veya doğru bir ifade ile iz sürme başarısı gösterebilmiş insanlardır. Bir diktatörün ruhunun sindiği coğrafyada yaşamanın bazen dayanılmaz ağırlığı oluyor.

Romanya’nın Kominist Diktatörü Nikolay Çavuşesku, ilk gençlik belleğimizdeki yerini ikide bir Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaretlerde TRT televizyonu ekranındaki görüntüsü ile koruyor. Paltolu, babacan görünümlü halim selim bir insan.

Bundan onüç yıl kadar önce bir Romen gazetesinde yayımlanan tarihi bir yazıda Osman diye bir Türk’ün ünlü Romen diktatörünü tokatladığı yazılıydı. Merak sardı, kimdi bu Osman? Bir diktatörü nasıl tokatlamıştı? Üstelik olayın hapishanede gerçekleştirildiği yazılıydı, diktatörün hapiste işi neydi? Bu gibi soruların cevabını almak için dizinin yazarı ile Bükreş’teki Türk otellerinden birisinde buluştuk. Dizi yazarı doktoralı bir Hanım’dı. İsmini şimdi hatırlamıyorum ama aynı gazetede kominist dönemin tek gazetesi olan “Kızılyıldız”ı bir süre hergün tıpkı basım ek olarak yayına hazırladığını biliyorum.

Sürekli takip etmesem de 20 küsür yıl önceki Kızılyıldız gazetesinin tıpkı basımını her gördüğümde Çavuşeskularla açılıp, Çavuşeskularla kapanan Romen TV’sinin programı ile Diktatör Karısı Elena’nın günlüğü dikkatimi çekerdi.

Neyse, dizi yazarı bu Bayan’a Osman’ın kim olduğunu sordum? Kadın bende dizinin yazarı ile kel alaka birisiymiş gibi bir imaj bıraktıysa da, bu konuda ayrıntıya sahip olmadığını, sadece kaynak kişisinin olayı aktardığını, kendisinin de detaya girmediğini söylemekle yetindi. Aradığımı bulamamıştım.

Bugün yayınına başladığımız “Kominizmin öteki yüzü yada Tel Örgüler Ardındaki Romanya” adlı dizi yazı yazımızda bir diktatörün sıradan bir insan gibi yaşadıkları olaylar anlatılıyor.

Diktatör Çavuşesku’nun hapis yatmış olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Bir Diktatörün karısı tarafından aldatılışlarını da doğrusu düşünmezdim. Yine dizide Kominist diktatör Çavuşesku’nun hapishane öyküsünü okurken, “Bizim Osman’ı hatırladım. Muhtemelen Romanya’nın yerli Türklerinden biri olmalıydı.

Biliyor musunuz, insanoğlu pek merhametli olduğu kadar pek de nankör bir yaratık. Çavuşesku, hapishanede iken yakalandığı ‘Frengi’ yada ‘belsoğukluğu’ hastalığından kurtulmak için kendisine tedavi fırsatı veren generale diktatör olunca bir tek iyilik yapabilmiş. O da Tuna kanalında çalışan mahkum olma ayrıcalığı!

Öte yandan nedense hayatın uzunluğuna da takıldım, yoksa mahkumiyetten diktatörlüğe bir hayat nasıl sığdırılır?

(24 Ekim 2011 tarihinde yazılan bu yazı güncellenmiştir)

***

İKİNCİ YAZI

BATI CEPHESİ

TARİH 8 NİSAN 2011:

ABD, Sovyetler Birliği ve onun liderliğini yaptığı Demir Perde ülkeleri dağıldıktan sonra bu ülkelerde, çok acımasızca davrandı. Demir Perde’nin dışında kalan dünyada olup bitenden habersiz, masum, mazlum ve saf azınlık topluluklar ABD’nin iştahını kabarttı ve kabartmaya da devam ediyor.

20 yıldır Batı’da gazetecilik yapıyorum. Sınırlı da olsa bildiklerimiz, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız sezgi ile birleşince ortaya şu çıkıyor:

ABD istediği zaman, geri zekalılardan oluşan ve din adına, İslam adına mücadele ettiğini sanan Kuzey Afrika ve Orta Doğu kökenli Müslümanları kullanarak Avrupa’yı bir saatin içinde karıştırabilir. İstediği zaman bunu rahatlıkla da yapıyor. Dümen suyunda yüzmeye razı olmayan Avrupa ülkelerini bu argümanları kullanarak kolayca da ikna edebiliyor.

Özellikle Fransa’da Cezayirliler, Hollanda ve Almanya’da Faslılar bu iş için biçilmiş kaftanlardır.

Türkler bu işte istisna değildir. Ama en azından ABD’nin bilerek oyuncağı olmaya diğerleri kadar teşne değildirler. Bunu defalarca yazarak dikkat çekmeye çalıştım.

Türkiye, ABD’nin bu oyununu biliyor ve görüyor. Ama gereğini yapamıyor. Yapacağına da inanamıyor. ABD oyununu bozmaya çabalıyorsa da başaramayacağına inanıyor.

Bunu somutlaştırırsak, Dönemin Bükreş Büyükelçisi Ahmet Rıfat Ökçün, 11 Kasım 2006 tarihinde ABD’nin Bükreş Büyükelçisi Nicolas Taubmann’a diyorki, “Daha başlangıçta kaybettiğimi bildiğim bir savaşa giriyorum.”

Siz Taubmann olsanız, ne derdiniz?

“Kolay gelsin Monşör!”

Bunu dönemin Büyükelçisi Ökçün’ü eleştirmek adına da yazmıyorum. Sırf bir tesbiti örneklendirmek için bahsediyorum.

Wikileaks’ın Romanya ile ilgili belgeleri iki haftadır Romen basınında yazılıp, çiziliyor. Ökçün’ün söylediği ileri sürülen sözleri de o belgelerde görüyoruz.

ABD’nin, Kominst rejimden çıkınca sudan çıkmış balığa dönmüş, sezgisinden ve ebesinden dedesinden öğrendiğinden başka İslami bir bilgisi kalmamış 80 bin civarındaki Türk ve Türk-Tatar azınlığı nasıl avcunun içine alacağının planlarını yaptığını ve 2006 yılında karar aşamasına geldiğini de bu belgelerden görüyoruz. Siyasetten, politik oyunlardan kısacası Şeytan’ın öteki yüzünden habersiz, otuz yaşındaki genç Müftü’nün de bir taraftan ABD, diğer yandan Suudi Arabistan tarafından nasıl bunaltılıp, baskı altına alındığı ile ilgili bilgi ve sezgilerimizi ne yazık ki, Wikileaks belgeleri doğruluyor.

(Bu yazı 08 Nisan 2011 tarihinde yayımlanmıştır.)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir