Komünizmin öteki yüzü ya da Tel Örgüler Ardındaki Romanya – 14
Hazırlayan: I. Kılıç.- Gazete Balkan Arşivi
ÇAVUŞESKU’YU UNUTTURMAYAN SARAY
Çavuşesku’nun rüyası denilen “Halkın Evi” veya diğer ismiyle ‘Parlamento Sarayı’na mesleğim dolayısı ile birçok kez gittim.
Romanya’ya gelen turist kafilelerinin gittikleri yer olarak değil, resmi heyetlerin ziyareti nedeniyle orada bulundum. Birçok kişi, bu binanın gururunu yaşarken, birçokları da, bu büyük projeyi sırf çekilen sancılardan dolayı, acı çirkin buluyorlar ve bir “Diktatörlük Abidesi” olduğu için utanıyorlar.
Yine Türkiye’den gelen resmi bir heyeti takip ederken ve haber yapmaya çalışırken, Romanya’nın eski Başbakan’ı Calin Popescu Tariceanu’nun Türkler’e bu binayı gezdirirken yaptığı yorum aklımda.
Tariceanu’nun motosiklet sevdası çok iyi biliniyor bu yüzden, heyeti gezdirirken, “Bu bina o kadar büyük ki, burada motosiklet yarışması yapabiliriz” demişti.
Yine aynı günde Türk heyeti, bu sefer eski Senato Başkanı Nicolae Vacaroiu tarafından karşılandı. Vacaroiu Sarayı gezdirmek ve Senato’yu göstermek görevini üstlenmişti. Nedense, Vacaroiu da aynı konu üzerinde durarak, binanın büyüklüğünden söz etti: “Bu bina öyle büyük ki, burada koşu yarışması yapabiliriz” dedi.
Romanya’nın karanlık dönemini anımsatan Parlamento Sarayı’nda birçok kez siyasilerin toplantılarına katıldım. Yasaların nasıl tartışıldığını, nasıl yürürlüğe konulduğuna şahit oldum. Oradan çıkarken, burada görevlerin ne kadar basite alındığına dair acımsı bir tatla, kendi yaptığım görevin daha duyarlı daha da iyi bir görev olduğunu düşünmeden edemedim.
Çavuşesku’nun aklına bu Sarayı yapma fikri Bükreş’te 1977’de yaşanan büyük depremin ardından düşmüş. O deprem yüzlerce insanın hayatına mal olmuştu. Parlamento Sarayı’nın büyüklük olarak dünyada Pentagon’dan sonra ikinci geldiği söylenir.
O dönemlerde Çavuşesku’nun isteği Bükreş’i tekrar inşaa etmekti. Yani bir nevi devlet içinde devlet yapmayı planlamıştı. Bu bina için mimar arayışı ve yarışması tam 4 yıl sürdü ve en sonunda 28 yaşında genç bayan mimar Anca Petrescu’nun projesini Çavuşeskular’ın beğenmesi sonucu, Petrescu mimari şef olarak görevlendirildi.
Parlamento Sarayı’nın acılarla dolu tarihi 1980 senesinde başlıyor. Projeye göre, tam 7 Kilometrekarelik bir alan boşaltılmalıydı. Elbette buradaki evler de yıkılmalıydı. Buna göre, resmen 40 bin kişi evinden oldu. Bunun yanı sıra tarihi binalar, mesela Vacareşti Manastırı, Ulusal Arşiv binası, Cumhuriyet Stadyumu gibi yerler yok edildi.
Bükreş’i restore projesinde, bahsettiğim Halk Sarayı, Ulusal Güvenlik Bakanlığı, İzvor Parkı, Radyoevi, Hotel Marriott, ve Unirea Caddesi vardı.
Komik tarafı, Saray’ın inşaa zamanında Çavuşeskular kendilerine benzeyen bir çifti inşaatı kontrol etmek üzere görevlendirmişlerdi. İşçiler bunların gerçek Çavuşeskular olmadığını biliyorlardı. Bunu da sahte Elena’nın sahte Nikolay’ın önünden gitmesinden anlıyorlardı. Fakat bu işi belli etmiyorlardı. Ara sıra, gerçek Çavuşesku ailesi geliyordu ve Elena her seferinde olduğu gibi Çavuşesku’nun ardından gidiyordu. Nedense, halk arasında suikasta maruz kalacaklarından korkuyorlardı.
Binanın bazı yerlerde zevksiz düşünülmüş olmasını sadece Çavuşesku’nun büyüklük duygusundan kaynaklandığını belirtmeliyiz. Mesela, ‘Unirea Salon’u adını taşıyan salonda, bir duvar mermerden yapılacak ve oraya Çavuşesku’nun kendi resmi çizilecekti. Karşı duvara ise, kocaman bir ayna konacaktı. Bu durumda düşünün, her iki taraftan kendi yüzünü görecekti.
Bazı merdivenler Çavuşesku’nun ayak basmasına göre inşaa edilmiş. Böylece bu merdivenler Çavuşesku’yu yormayacaktı. Artı, basamak yüksekliği de dengesizdi. Bazıları kısa bazıları da daha yüksek çıkmış durumdaydılar.
İnşaatta tam 20 bin kişi çalışmış. Bunlar askeriyeden alınmış ve hepsi tek tek seçilmiş uzmanlardı. Çavuşesku, onlara çok iyi yiyecek ve çok güzel bir maaş bağlamıştı.
Bu alışılmışın dışında bir olaydı ama işler çabuk bitmeliydi. Bu yüzden insanlara çok iyi bakılması gerektiğini düşünmüştü. Kullanılan olağanüstü rakamlara takılmak istemiyorum. Bunu her yerde okuyabilirsiniz, eminim. Sadece bazı ayrıntıları vurgulamamın nedeni, Çavuşeskuların o büyüklük komplekslerine dikkat çekmek içindir.
Mesela, salonlarda bir avizenin fiyatı 5 bin eurodan 10 bin euroya kadar çıkıyordu. Avizenin tam 40 bin kristalinin bulunduğu söyleniyor. Çavuşesku’nun bu binayla ilgili başka bir hassasiyeti de bütün malzemeleri Romanya’dan temin etmek isteyişiydi. Kesinlikle burada yabancı malzeme kullanılmamıştı. Ulusalcı duygularından dolayı desem, yanlış olur galiba. Yoksa, diktatörlerin milliyetçi duyguları ancak nutuklarda bulunur diye düşünüyorum.
Oğul Nicu Çavuşesku, ölmeden “Babamın 13 senede inşaa ettiği binaları siz 20 senede boyatmayı dahi başaramazsınız” demişti. Nitekim de doğru. Bu bina için tam 1 milyon metre küp toprak çıkartıldı ve Saray’ın üzerinde oturduğu platform için de 1 milyon metre küp çimento kullanıldı.
İlginç bir ayrıntı da binanın üstüne bir bayrağın rüzgâra karşı tutunamamasıdır. Hemen hemen kimsenin bilmediği ayrıntı Saray altındaki granite bağlıdır. Bunlar öyle cereyan yapıyor ki, binanın üstündeki bayraklar rüzgârlara dayanamıyor. En sonunda, gemilerin yelken malzemesinden bayrak yapılmasına karar veriliyor.
Parlamento Sarayı ne kadar gurur veya utanç verici olursa olsun, önemli olan senede binlerce turistin buraya sırf bunu görmek için gelmeleridir…
Yarın, Dobruca Türklerinin Komünizm döneminde yaşadıklarıyla ilgili bizi bekleyiniz.


