SERPİL YILMAZ & REZONANS
Size ulaşılmaz görünen mutlu anları özlüyor musunuz?
Evrendeki sonsuz zenginliğin parçası olmak ve onunla uyum içinde yaşamak ister miydiniz?
Artık yaşadığımız zamanın bilgece sırlarından birini keşfetme zamanı gelmedi mi?
Hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey bir rezonans alanı oluşturur ve hem bizi hem de çevremizdekileri kalıcı olarak değiştirir.
Rezonans derin ve gizemli bir konu gibi görünse de günlük hayatımızda çok aşina olduğumuz kuantum düşünce tekniğinin temelinde yer alır. Son yıllarda gündeme gelmesinin nedeni beklentilerimizin neden gerçekleşmediğine dair arayışımızla, araştırmalar derinleşti ve daha farkedilir oldu.
Çekim yasası olarak da daha çok bildiğimiz bu konu; birbiri ile aynı veya benzer frekanslarda titreşime sahip olguların (kişi, olay, metaryal, doğa gibi kısaca varolan her şeyin) fizik kanunları çerçevesinde birbiri ile yakın ilişkide olmalarıdır.
“Benzer benzeri çeker” diye daha çok bildiğimiz bir konu.
Rezonans Kanununa göre istediklerimizin gerçekleşmesine engel olan sınırların kalbimizde olduğudur.
Bütün gizemli olayların, sembollerin her birinin bilimsel bir açıklaması var. Şimdi bilimsel açıklamalara girmek istemiyorum ama yapılan araştırmalarda, bilim insanları kalbimizin titreşim alanının, beynimizin yaydığı titreşimden daha geniş bir alana yayıldığı bilgisine ulaşılmıştır.
Bu durumda kalbin titreşim alanı beyinden daha kuvvetli ve geniş bir alana yayıldığı için, kalpten inandığımız her şey evrende daha kuvvetli geniş bir alana yayılmış oluyor.
“Eğer hayatınızda hiçbir sınır, ön yargı, isteklerinizin abartılı veya ölçüsüz olduğunu söyleyen birileri olmasaydı? Yani kim olursa olsun, istediğin kişi olabilseydin ve önünde bütün yollar ve kapılar açık olsaydı; o zaman kim olmak isterdin?”
İstenildiği halde yaşanamayan ilişki veya başka durumların neden gerçekleşmediği çok açık! Aynı frekanstaki titreşimler birbiriyle uyumlandığında iletişim gerçekleşir. Gerçekleşmediğine göre, bunu hak etmediğine inanıyor olabilir misin?
İstediğin herhangi bir şey gerçekleşmiyorsa buna engel olan kendinden başkası değil…
Başımıza gelenlerden dışarıyı suçlamak ve kurban rolüne bürünmek yerine, kendi frekansımızdan kendimizin sorumlu olduğunu ve sadece kendi isteğimizle bunu yükseltip veya düşürebileceğimizi baştan kabul etmeliyiz.
Yukarıda bahsettiğim her şey gösteriyor ki:
“Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir. Bu en başta kendi hakkımızdaki düşüncelerimiz için de geçerlidir. Kendimizle ilgili görüşlerimiz, yaşayacaklarımızı belirler.”
Birçok insanı beğenip takdir ederken, güzel bulup hayranlık duyarken, sen kendine nasıl yaklaşıyorsun?
Kendine olan inançların daha olumlu mu, yoksa olumsuza kaçan noktalarda mı?
Unutma, sen ne isen hayatında o olacaktır. Sende olmayanı başkasında arama çünkü bulamayacaksın. Ancak sen, beraber olmayı arzu ettiğin adam ya da kadın gibi olduğunda, öyle titreşimler yaydığında, istediğin işe veya eve sahip olacağına inandığında o seviyedeki titreşimlerle uyumlanabileceksin.
“Sahip olduğumuz tüm inançların evrene yollandığı ve Rezonans Kanunu’nun esaslarına göre evrende kendileriyle aynı titreşimdekileri aradığı anlamına gelir.”
“Benzerler birbirini çeker. Bizim enerjimizle rezonans içinde olan her şey hayatımızda meydana gelecektir. Sözün özü, inandığımız her şey yaşamımızda gerçekleşecektir.”
Ne mi yapmalı? Kalbindeki asıl inancı araştırıp dönüşümü oradan başlatmalı. Bu da çetrefilli bir süreç olabiliyor ama evren de bu şekilde işliyor.
“Hayallerim gerçekleşmiyor” dediğinde iyi düşün, çünkü kalpteki inanç ve istek her şekilde gerçekleşiyor.
Acaba senin kalbindeki gerçek ne? Kalbindeki asıl inancın nedir?
Neyi hak ettiğine, içten inanıyorsun?
“Güç sadece kendimizde!”