Mehmet Fuat ERGÜN & YAŞAM HATA GÖTÜRMEZ
“Bir gram tecrübe bin gram teoriden üstündür.” sözünü esas alarak yazı hayatıma başladım.
Okuduklarımın yanı sıra, tahsil ve iş hayatımın bana verdikleriyle yaşamda gözlediklerim yazılarımın esasını meydana getirdi.
Yüzlerce makale yazdım.
Malın zekatı var, bilginin zekatı neden olmasın dedim.
Sizlerden geri dönüşler aldıkça yazma gücüm arttı.
Bugün nasıl bir konu seçeyim derken Eflatun’un bir sözü aklıma geldi.
Eflatun’a sormuşlar;
İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?
Eflatun tek tek sıralamış,
– “Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.
Ne var ki çocukluklarını özlerler.
– Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.
Ama sağlıklarını geri almak için para öderler.
– Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar.
– Sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.
– Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
Çok enteresan bu insanoğlu.
Her bir insan ayrı dünya, bir insanı tanımak için denizlerin suyunu boşaltsanız anlayamazsınız.
Biz bir hiçiz. Bu sonsuz kainatın karşısında acizlerin aciziyiz.
Dünyamız, güneşimiz ve içinde bulunduğumuz samanyolu galaksimiz, kainatta gözle zor görülen bir toz tanesi.
Hangimiz çocukluğumuzu özlemiyoruz?
Ah! O eski günler demeyenimiz var mı?
Neden eski günleri özleriz? Beğenmediğimiz, şikayet ettiğimiz, şu yaşadığımız andan sonra eski gün olmayacak mı? Neden şimdinin kıymetini bilmeyiz?
Ah Of Vah! deriz. Hala anlamış değilim.
Esasında hepimiz anlıyoruz ama kıymetini bilmiyoruz.
Para kazanmak kazandıkça gözümüzün doymaması.
Bu hırsla sağlık, sıhhatimizi bilinçsiz ihmal etmemiz.
Şöyle bir etrafınıza bakın elli yaşlarına gelmiş olup da oy buram, oy şuram demeyenimiz var mı?
Hele şekerim yükseldi, tansiyonum artı.
Sonra da uğraş dur hastalığınla. Harca kazandıklarını.
Çok kez söyledim Yine söyleyeceğim.
Dün geçti gitti. Geleceği kim bilecek? Bir dakikamızın sonrasını bilen var mı?
Bu covitten ne canlarımızı ne doktor, profesörlerimizi kaybetmedik mi?
Gelelim işin gerçeğine.
Geçmiş rüya misali geldi geçti. Gelecek ne gösterecek.
Kim biliyor?
Elimizde kaldı tek bir seçenek.
O da şimdi.
Şöyle bir düşünelim. Dün gece ailece bir aradayız. Herkes kendi meşgalesinde birbirimize ayırdığımız bir zaman yok.
Ertesi gün akşam beraber olduğumuz bir aile ferdimizi kaybetmiş olalım.
Geriye giderek bir gün önceki akşama dönelim. Ne yapardık?
Bir gün sonra kaybetmiş olduğumuz canımızı koklar, öpmez miydik?
Bağrımıza basmaz mıydık? Onunla bolca vakit geçirmez miydik?
Ne değişti?
Çünkü o gece bizim için şimdi olan zamanın değerini bilmedik.
Boşa harcadık?
Eflatun’un söylediği gibi.
Ne bugünü ne de yarını yaşadık.
Yaşayan ölülerden olmadık mı?