SERPİL YILMAZ & Yıldızlar ve Dünya
Bilgelerin gök cicimlerinin tesirleriyle ilgili düşünceleri, okyanuslardaki med cezirin, Ay’ın Dünya’ya uyguladığı etkiyle meydana geldiğini bilmeyen var mı?
Güneş lekelerinin ortaya çıkıp kaybolmasının, volkanik faaliyetlerle ve birçok atmosfer ve iklim değişimiyle ilişkili olduğunu ve bunun insan psikolojisine tesir ettiğini duymayan kaldı mı?
Doğuda, gezegenlerin yaklaşıp uzaklaşmasının, yeni bir kuyrukluyıldızın görünmesinin, dünyamıza ve üzerin de yaşayanlara bir şekilde tesir ettiğini farz ederler. Kadim toplumlar gök cisimleri tarafından yayılan ışığın ve ışınların ve ayrıca değişik konumlarının insan üzerindeki etkilerini incelemekteydiler.
Eski insanlar birçok işini Ay’ın fazlarına ve yıldızların gökyüzündeki konumuna göre düzenlemekteydiler.
Göksel cisimlerin dünya yaşamına tesiriyle ilgili doğunun neler dediğini dinleyelim.
Gök cisimlerinin kimyası insanlığa tesir etmektedir Göksel cisimlerin tesiri öğretisi, onların kimyasını konu almıştır. Tüm gök cisimlerinin bir ışıması olduğunu kısmen bile kabul edersek, ikinci adımda bu ışımanın kimyasal olduğunu onaylamak durumunda kalırız. En küçüğünden en büyüğüne tüm varlıklar, kimyasal etkileşimin ürünlerini yayarlar.
Uzay boşluğu yoğun kimyasal ışınlarla doludur ve bu radyasyonların dünya yaşamı üzerinde önemli etkide oldukları varsayılır. Her göksel cisim yerküreye belli bir tesir uygular. Gök cisimlerinin farklı konumları özel tesirlerin görülmesine sebeptir.
Astrokimya bilimi, organizmalar üzerindeki etki ve tahribatın hesaplanmasına izin vermektedir.
Astrokimya bize yıldız sisteminin tesirini artık ifşa ettiği için, bir çocuğun doğumu esnasında Güneş sistemimizin kesiştiği zodyak burcuna bağlı olarak o ana dek tertemiz olan beynine bir şekilde tesir ettiğini daha kolay anlamaktayız.
Yıldızların, insanın doğarken bulunduğu konum, onun karakteri ve kaderi üzerinde kesin bir etkiye sahiptir. Diğer yandan gezegenler insanın sadece doğarken aldığı kaderi üzerinde değil, tüm yaşamı üzerinde de tesirde bulunurlar.
Aynı şekilde ünlü güneş lekeleri de kimyasal tesiri yoğunlaştırırlar. Güneş lekelerinin göründüğü zamanlarda küresel çapta olayların olması tesadüf değildir. Onlara dair elde edeceğimiz kısıtlı bir bilgi dahi doğru çıkarımlara yönlendirmektedir.
Bilimsel keşiflerin arasında güneş lekelerinin savaşları ateşlediği yönünde tuhaf bir iddia yer almaktadır. Esasın da bilimsel analize göre güneş lekelerinin insanın psikolojisini bozduğunu ve çılgınlığa sürüklediğini söylemek gerçeğe daha yakın olacaktır çünkü hakikatte bu radyasyonlar sinir sistemini tahrip etmektedir. Ayrıca unutmamalı ki bu fizikoşimik tesir, oldukça uzun sürelidir. Güneş lekelerinin çapında görülen küçülmenin, uzaydaki fizikoşimik tesirleri anında bertaraf edeceğini sanmak doğru olmayabilir.
Epey uzak bir gezegenin kimyası, insan organizmasını baskı altına alabiliyor; bu bağlamda bizim gezegenimizin en yakın ışıma kombinasyonları, sayısız kozmik gücün tesiri altına girdiğinde, insanlığın hedeflerinin bir sıçrama tahtasına dönüşebilir.
İnsanlığın göksel tesirler altında ki bu yön değişimlerinin yasalarını, somut elementlerin mantığı çerçevesinde tespit etmenin imkânı yoktur. Bizi çevreleyen tüm bu süreçleri öğrenmeden bu zihni-düğümü çözmenin yolu var mı?!
Örneğin bir yerlerde pembe ışınlar kaydedilmiş ve işte tüm bir halk ayaklanmaya kalkışmış. Başka bir yerde okyanus akıntıları değişmiş ve küresel ticarette büyük bir değişim baş göstermiş. Bunlar kaba ve somut örneklerdir. Oysa uzam, beşeri toplumları kıskaç altına alan yığınla hassas sebep ve sonuçla dolup taşmaktadır!
İnsanı çevreleyen görünmezin gerçekte ne olduğunu çok az kişi anlatmaya cüret edebilir. Hem uzak dünyalardan hem de yerküremizden gelen tüm ışınları ve tüm tesirleri saymak kolay bir şey değildir. Ayrıca yansıyan ve kırılan ışınlar da ana ışınlardan bir hayli farklıdırlar.
Bizim Güneş sistemimizin diğerlerinden ayrıcalıklı, özel bir konuma sahip olduğunu sanmak yanlıştır; tersine tüm dünyalar bizimle en hassas etkileşimde bulunurlar. Gezegenimiz, çok uzak dünyalardan gelen hiç beklenme dik tesirlerin çekim alanına girebilir. En uzak sistemlere ait etkilerin bize nasıl ulaştığını hayal edebiliriz.
Ey, insanların kaderlerini tayin eden kişi; laboratuvara gir ve gözlem evine çık, sosyal sorunlarla hemen analojiyi kuramasan da araştırmacı zihnin gerçekliğin karmaşıklığını kavrayacaktır. Zihnin, beşeri tekâmül ve kozmik süreçlerin kader ortaklığını ve ayrılmazlığını idrak edecektir. Bu yüzden önyargılar içermeyen somut ve gerçek bilgi, gelecekte sadık bir rehberin olacaktır. Beşeri toplum bilimini kozmik süreçlerden ayıran insan, kendi ayağını kesen ve kendini engelli yaşama mahkûm eden birine benzer.
Kaynakça: Nıcholas Roerıch