SERPİL YILMAZ & Uzak Dünyalar
Uzak dünyalar uğruna Dünya’yı terk eden kimdir?
Efsaneler, insanın ebedi yaşama sahip olmasının gerçek manasının bilmek ve mükemmelleşmek olduğunu iddia ederler. İnsanın şu anda üzerinde yaşadığı gezegen, belirli bir dersi aldığı bir okuldur.
Efsanelere göre insanlık Ay’da “ilkokulu” okumuş, başka bir deyişle insan evveli hayvansal aşamayı burada yaşamıştır. Şimdi yerküremizde “ortaöğretim” sayılan insanlık aşamasını öğreniyoruz. Bir sonraki eğitim aşaması olan yüksek “tanrı-insan okulu” içinse bir sonraki gezegene taşınmamız gerekecek. Ve sonsuza kadar bu böyle devam edecek…
Kozmostaki ebedi varoluş, tek bir gezegenle sınırlandırılamaz. Bir gezegendeki varoluşun tüm özütü toplandığında yaşam diğer gezegenlere gider. Hakikaten de Dünya bilgeliğinin tamamı özümsendiği vakit Dünya anaya sıkıca bağlı kalmakta ne yarar var?
Dünyevi elbiselerin ölçüsü nedir? Yerkürenin yüzeyinde ulaşılabilecek maksimum hareket sahası nedir?
Dünya atmosferinde ne tür düşünceler paylaşılabilir?
“Uzayan meşenin kökleri” cam kapağı tarafından engellenemez. Dünya eğitimini tamamlayan ruh, uzak dünyalar tarafından tarifsiz kozmik güzelliğe gitmesi yönün de çağrılır. Uzak dünyalarda olağan üstü güzellikteki sınırsız varoluş, ancak muhteşemliğin varabildiği son sınırla kısıtlanabilir. Ve Maitreya şöyle demektedir: “Sevgili yolcular, yukarıya bakın ve Dünyasal sanrılardan daha uzağa uçmayı isterseniz, kanatlanacaksınız!..” Özgür irade, uzak kürelere taşıyabilir. Dünya’daki bazı varlıklar halihazırda başka gezegenlere gitmişlerdir. Bu başarı, düşünsel bağları sağlamlaştırmakta ve sınırlarını genişletmektedir.
Örneğin efsanelerde “Düşünen” adını alan Platon, bir gün başka bir dünyaya geçeceğini ve oradan bağlantı kuracağını kaç defa demiştir. Bu görev, yerine getirilene kadar da birçok asır geçmiştir. Ancak imkânsız bir şey yok, yeter ki irademiz o yöne sabitlensin.
Uzak dünyalara gitmek, özel bir görev olarak anlaşılmalıdır. Dünyalar arasında düşünsel köprülerin olabilirliğini hayal etmek zordur. İnsanların yerküreden vazgeçmeleri ve tüm önemli şeylerin Dünya’da değil de boşluk olduğu sanılan yerde olduğunu idrak etmeleri kolay değil. Sırf dünya ötesi güzelliğin bilinmemesi yüzünden dünyayı harikulade sandığımızı anlamak için insanın yeniden doğması lazımdır. Dünya’daki birçok şey çarpık anlaşılır. İnsanlar, diğer dünyaların arasında da buradakine benzer bir hasedin olduğunu tahayyül etmeye sanki dünden razılar.
Dünyadaki bazı dava insanlarının, fedakâr ve aydınlanmışların kardeşlerini nasıl terk edebildiklerine mana veremiyorlar. Dünyevi sınırlamalar, şartlanma ve kalıplar, birkaç dünyadan oluşan dağarcıklarını genişletmeye izin vermemektedir. Ayrıca yeni bedenler içinde ve farklı ortamlarda duru dünyevi bilincini muhafaza edebileceklerini hayal etmek de insanları zorlamaktadır.
Uzak dünyalara nasıl uçuyorlar? Dünya’daki tekâmül sürecini bitirmeden yabancı gezegenleri ziyaret etmen mümkün mü? Evet, bu mümkün; tıpkı ortaöğretimdeki bir öğrencinin belli bir süre için üniversite binasından içeri girebildiği gibi olanaklı. Peki, bu nasıl oluyor?
Doğu efsaneleri uyarınca Dünya’da yaşayan insan, ateş, süptil ve kaba kabukla (bedenle) giyinmiş bir ruhtur. Beşeri kaba (fiziksel) beden, yalnızca yerkürenin fiziksel alanın da etkindir. Süptil bedeniyle kişi yoğun (fiziksel) bedenine gereksinim duymadan dünya alanımızda hareket edebilir. Gelişmiş bir süptil beden açısından hiçbir yükseklik engel teşkil etmez. Tibet’in lamaları bu yolla sık sık Everest’in yükseğinde bulunurlar ve yabancıların illaki yoğun (fiziksel) bedenle tırmanma isteklerine hayret ederler.
Gezegenler arası seyahat etmeleri için insanların ateş bedenleri vardır. Ateş bedenimizi yeterince geliştirebilirsek onunla farklı gök cisimlerini ziyaret edebiliriz. Böylece zihnin tek bir gezegene bağımlı kalmayacağı müstakbel bir aşamanın arifesine geliriz. Eğer şimdilerde dünyanın bir yanından ötekine seyahat edebiliyorsak, gezegenler arasında da aynı şeyi yapabileceğiz. Gezegenden gezegene giden yolu geçmek, yoğun fiziksel beden, süptil beden ve ateş beden arasındaki sınırı yaratmaktan daha zor bir şey değildir; düşünce farkındalığı ile gezegenlere yönelişin idrakine varmakta güç değildir.
Yeni ışınların nüfuz etmesi, bilincin, farklı katmanlar da korunmasını sağlayacak. Önceleri atmosferin sadece bazı katmanları bilincin korunumuna yardım ediyorlardı. Gazların akışına mani olan engeller olabiliyordu. Yeni ışınlar bu engelleri delebilecek, hava tünelleri yaratabilecek ve böylece bilinçli faaliyet alanını genişletebilecektir.
Ruhun uçuşu saatlerle hesaplanmaz, ruhun gezegenler arasında seyahat etme fenomeni, zaman kavramının dışında cereyan eden bir olaydır. Bu sadece bir andır, uzun sürmesi mümkün değildir, aksi halde yoğun fizik beden ile ateş beden arasında bir yarık oluşabilir.
Kaynakça: Nicholas Roerich