Hamdi YILMAZ & İnsan ne ki, bir hiç!
33 yaşındaki Claudiu Cruliç, ekmek parasını yurt dışında arayan yüzbinlerce hatta milyonlarca Romen gibi yurt dışına gitmişti. Çoğunluk, İtalya ve İspanya’ya gitmeyi tercih ederken nedense o Polonya’yı seçmişti.
2007 yılı Eylül ayında Varşova’da cüzdan çaldığı iddiasıyla tutuklanmıştı. Claudiu, bu suçlamayı onuruna yedirememiş ve açlık grevine başlamıştı.
Arkadaşlarının söylediğine göre, cüzdan çaldığı iddia edilen tarihte o Polonya’da bile değildi. Açlık grevinin yanı sıra ülkesinin Varşova’daki konsolosluğuna sayısız mektup yazarak suçsuz olduğunu anlatmaya çalışmış ve yardım istemişti.
Ne var ki, vatandaşlarına “Saldım çayıra Mevla kayıra” mantığı ile bakmakta bizden de mahir olan Romen makamları Claudiu’nun feryadını duymamışlardı bile.
Suçsuz olduğunda ısrar eden Cruliç, devam ettiği açlık grevi sonucu 30 kiloya kadar düşmüş ve Cracow’daki bir hastaneye kaldırılmış, orada da 2008 yılı Ocak ayında can vermişti.
Yunus Emre’nin “Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar” dizelerinde söylediğinin de ötesinde, Rumen garibin ölüm haberi dönemin Romen Dışişleri Bakanı Adrian Cioroianu’ya 3 ay sonra ulaşabilmişti.
Garipliğin bu kadarına da pes doğrusu dedirtecek bir olaydı.
Şahsi bir sorumluluğu olmamasına rağmen, Çingeneleri Mısır sahrasına yerleştirmek gibi dahiyane fikir sahibi dönemin Romanya Dışişleri Bakanı Adrian Cioroianu eleştiriler üzerine, “Bir kişinin hayatı benim görevimden daha önemli. Bu onur meselesi” diyerek istifa etmişti.
Bu olaya neresinden bakmak lazımdı?
Belli milliyetteki suç işlemiş bir, (on, yüz hatta bin veya binlerce) kişiden dolayı her insana suçlu olarak bakılabilir miydi?
Maalesef Batı bakabiliyordu.
Mesela, her Türk’ün Batılı güvenlik birimlerince potansiyel uyuşturucu taciri olduğu bilinmeyen bir gerçek değil. Anlaşılan, Polonya makamları da her Rumen’i potansiyel bir hırsız olarak görüyordu.
İnsanla oynamak bu kadar basitleşebiliyordu.
Claudiu Cruliç adlı Romen garibi üç aydan sonra duyulan ölümü ile Romanya’da bir bakan değişikliğine vesile olmuştu.
Ancak aradan geçen üç yıla rağmen ‘Vahşi Batı’nın vahşiden de öte ilgililerinde zihniyet değişikliğine sebep olamadı.
(Bu yazı 23 Kasım 2011’de yayımlandı)