Mehmet Fuat ERGÜN & YAŞAMDAN TAD ALMAK İSTERSEN ŞÜKRET

YAŞAM..

Ne demek yaşam?

Hiç düşündünüz mü?

Tarif etmeye kalksak sayfalar yetmez. Bence bunun en kısa anlatımı.

Geldik, gidiyoruz. Yoktan geldik yok olmaya gidiyoruz.

Yaratan öyle sırlar koymuş ki yaşamımıza. Doğumdan öncesini, hatta iki üç yaş öncesini bilemezken ölümden sonrasını da bilmiyoruz.

Ölüm ne kadar soğuk bir kelime?

Ne kadar yaşamın zıddı desek de, ölüm demek ürpertiyor bizleri.

Bundan önceki yazılarımın birinde ölümden neden korkulmaz konusunu işlemiştim.

Yaşam dedik. Ölüme geldik. Haydi konuyu değiştirelim. Biraz yaşamı anlatalım.

Geçmiş geçti gitti. Gelecek kim bilecek. Ama şimdi evet yaşam için şimdi şu an çok önemli. Yeter ki şimdinin tadını alabilelim.

Peki nasıl alabileceğiz şimdinin tadını? Dini bir terim olacak amma şükrederek. ŞÜKRETMEK. Haydi git oradan neye şükredeceğiz diyenleriniz olacak. Neye şükretmek? Bir kaç örnek vermeye çalışayım.

Her şey bizim için. Bir gözü kör olan çok varlıklı birine göz lazım. Araştırmalar sonucu benim gözüm uyuyor kör varlıklıya. Apar topar beni buluyorlar.

Ne olur bir gözünü ver diyorlar. Önce size soruyorum dünyanın anahtarını verseler kabul eder misiniz? Çünkü biliyorsunuz bir gözün gidince diğeri de her an gidebilir.

Şükretmez miyiz iki gözümüzün sağlam olduğuna.

Rahmeti Sakıp Sabancı bir tv programında hiç konuşmayan sakat oğlu için. “Ah! Bana bir defa baba dese tüm varlığımın yarısını verirdim.” Demişti. Bizim evlatlarımız her gün yüzlerce defa baba demelerine şükretmez miyiz?

Rahmetli Manisalı Şekerci Hüseyin Dede, ” Bir tırnağın olmazsa gömleğini ilikleyemezsin.” Dediğini hiç unutmam.

Bir tırnağımız için şükretmez miyiz?

Konu açılmışken bir fıkra geldi aklıma.

Zamanın birinde, beylikler döneminde. Adamın biri dayak yer. Kadıya şikayet eder. Bu adam kolumu kırdı der. Kadı, Bunda bir hayır vardır şükret . Ne yapsın adam şikayetinden vaz geçer. Çok geçmeden aynı adam ikinci kez yine aynı adamdan dayak yer ve bir gözü çıkar. Yine aynı kadı, şükret der. Bizim adam kızar ve beyliğini değiştirmeye karar verir. Yeni yerleşeceği beyliğe doğru yola çıkar tek gözüyle.

Tam yeni beyliğine gireceği zaman, tahta geçecek sultan için tören yapılmaktadır. Ananeleri gereği aralarından birini ilahlarına kurban etmek vardır. Tam o sırada sultana yardımcılarından biri. Neden hep bizden kurban ediyoruz? Beyliğimize ilk giriş yapacak bir yabancıyı kurban edelim der.

Sultan hemen kabul eder.

Bizimki de sallana sallana yeni beyliğine girmek üzeredir. Apar topar kurban edilecek yere götürürler. Adam şaşar kalır. İzah ederler. İlk gelen sensin seni kurban edeceğiz. Adam bir göze şükretmedik şimdi canımızdan olacağız der demez; tam gözünü bağlayıp kurban edecekleri zaman cellat, sultanım bunun bir gözü kör bundan kurban olmaz der ve bizim tek gözlü adamı hemen serbest bırakırlar.

Bizim adam Allah’ım sana şükürler olsun. Şükretmediğim tek göz benim hayatımı kurtardı.

Şükretmek insan yaşamında bir nimettir.

Karnı aç olana bir dilim ekmek yeter. Gözü aç olana dünyaları versen yetmez.

Gözü aç olan Yaratanına güvenmeyendir. Gözü aç olan şükretmeyi bilmez. Şükretmeyi bilmeyen yaşamdan tat almaz. Hep ihtiras, hep huzursuz, hep mutsuzdur.

İnsan bir düşünse, artılarını bir kenara, eksilerini diğer kenara yazsa inanın eksileri artıları yanında hiç kalır.

Şükreden insan ise artılarıyla doya doya yaşamının tadını çıkarır.

Şükretmek yaratılışımızda bizlere yüklenen programın içinde vardır.

Aynen fıtratımıza yüklenen akıl, irade ve vicdan gibi. Aklını kullanmayanın nasıl burnu çamurdan kurtulmazsa, şükretmeyi bilmeyeninde aynen burnu pislikten kurtulmaz.

İster de ister.

0 Paylaşımlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir