HAMDİ YILMAZ & Transilvanya Bölgesi izlenimleri

Sabaha karşı yol arkadaşım beni almaya geldiğinde saat üçtü. Cam gibi açık ve normal sıcaklıkta bir hava vardı.

Bükreş’i Kuzey Batı’dan terk etmek üzere yol alırken yol arkadaşıma, kendi evinden benim eve kaç dakikada geldiğini sordum. 15 dakikada gelmişti. Normal zamanda sabahları ise aynı yolu evden çıkış zamanına göre 30-45 dakika arası bir sürede gelebiliyordu.

Başka zamanlar bir küsür saatten fazla bir sürede çıkabildiğimiz Militari bölgesinde in cin top oynuyor, neredeyse herhangi bir araca dahi rastlanmıyordu.

Bükreş’in en uzun bulvarlarından olan Iuliu Maniu üzerinde sol tarafta sadece Türk restoran zincirlerinden Dristor Kebap’ı açık gördüm. Sağ tarafta ise bir metro istasyonunun girişinde iki küçük çiçekçi kulübesi açıktı.

Sonra uyudum.

Uyandığımda kendimi sisler ortasında soğuk bir coğrafyada buldum. Sanki Ekim değil de Aralık ayı başlangıcıydı.

Ne fazla ne eksik 423 kilometre yolu beş buçuk saatte gelmiştik. 40 kilometre kadar ilerideki Cluj’a Bükreş’ten trenle 12 saatte gittiğim 2006 yılını hatırladım.

Küresel salgın nedeni ile 3 yıldır gelemediğim bu bölgede trafik yoğunluğundan dolayı saatlerdir çıkamadığım Sebeş kasabasını uyuyarak geçtiğim için göremeyişime hayıflandım. Kentin giriş ve çıkışındaki evler bile hatırımdaydı. O yıllar harıl harıl otoyol çalışmaları devam ediyor, geçişlerde insanların Sebeş çilesinden ne zaman kurtulacağını düşünürdüm.

Demek ki oto yollar bitmiş, dönüşte uyanık olduğum halde Sebeş’i görmemiştim.

***

Câmpia Turzii kentinde Sarerom tuz rafinerisi tesislerindeydik. Rafinerinin temelinin atıldığı günden beri orada olan ve ter köşenin altını bilen Rafinerinin genç müdürü mühendis Mahmut Baştuğ’u tanımaktan mutluluk duydum. Türkiye’nin en büyük gücünün başarmaya odaklanmış insan kaynağı olduğu gerçeğini kendi kendime bir kez daha yineledim. Mahmut Bey’in nezaretinde rafinerinin her tarafını gezdim.

Türk işadamlarının, Türk idarecilerinin, Türk mühendislerinin, teknisyenlerinin, ustabaşılarının, işçisinin başarıları ile ne kadar övünsek hakkımızdır. Çoğu zaman kıymet bilmesek bile.

Bunu 30 yıldır Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da ve Romanya’da defalarca devasa harika tesisler gören biri olarak yazıyorum.

Sonra, Turda’da Marathon Vakfı’na uğradık. Öğleyin gelecek ihtiyaç sahibi 250 insana yemek hazırlayan 10 kadını çalışırlarken gördük.

Maraton Vakfı yemekhanesinden Sarerom Maden sahasına geçtik. Maden sahası yetkilileri ile tanıştık. Madenin içerisinde 750 metre kadar yol aldık. Başta havalandırma olmak üzere orada kullanılan makine araç ve gereçlerini gördük.

Turda’nın turist çeker hale getirdiği ve yüzbinlerce insanın ziyaret ettiği Tuz Müzesinin önünden geçtik. Biz Turda’da iken o gün bir grup Türk’ün de müzeye ziyarette bulunacağı haberini aldık.

***

Daha sonra bölgedeki iki iş yerimizi daha ziyaret ettik. Ortak sıkıntı işgücü yetersizliği ve enerji konulu sohbetlerimiz oldu. Dayanışma içerisinde olan insanlarımızı görmekten mutluluk duyduk.

Derken gün akşam oldu ve Sebeş’i pas geçerek Bükreş’e doğru yöneldik.

Transilvanya Bölgesi bizim göremediğimiz üç yıl içerisinde çok değişmişti. Yerine başka sorunlar türese de ulaşım işi oldukça kolaylaşmış, yollarda gördüğümüz çalışmalarla kolaylaşmaya devam ediyordu.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir