HAMDİ YILMAZ & Batılılaşmanın neresindeyiz? Veya hangi Batı?

Prof. Dr. Mümtaz Turhan “Garplılaşmanın neresindeyiz?” diye soralı yarım asrı çoktan geçti.

Önceki gece bu kitabı hatırladım, daha doğrusu Turhan’ın sorusunu düşündüm.

O düşünüş bile başlı başına bir yazı konusu ama ben sizi “Garplılaşmanın neresindeyiz?” kitabının tanıtım yazılarından derlenmiş birkaç paragrafı dikkatinize sunuyorum:

“Garp medeniyetinin esas unsurları ilim, ameli hayata tatbikinden ibaret olan teknik, insan haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyettir. Hakiki Garplılık ise bunların prensiplerine bağlılıktır”.

“Biz insanımızın umumi meslekî, teknik bilgisini artırmadan, ona yeni maharetleri kazandırmadan, istidatlarını inkişaf ettirmeden ve dünya görüşünü, zihniyetini ilmî esaslara göre değiştirmeden, yani ona ilim zihniyetini aşılamadan sadece fabrikalar, geniş caddeler açmak, parklar, barajlar, limanlar yaptırmak, lüks otomobiller, kombine ziraat aletleri, radyolar, buzdolapları vs almak ve Batılı kanunlar, nizamlar vazetmek suretiyle Garplılaşacağımızı zannetmişiz. Yüz elli seneden beri hep bu kanaat ve bu batıl itikatla  hareket etmekteyiz”.

“İptidaî bir kavmi medenileştirmek gayesiyle sadece okuma yazma öğretirseniz, okuma yazma bilen iptidaî bir kavim elde etmiş olursunuz. Bu itibarla milletler arasında kültür ve medeniyet farklarını doğuran, onların halk tabakaları değil, münevver zümrelerdir. Hakikatte, Türk halkıyla diğer medeni milletlerin halk tabakaları arasında bilgi bakımından büyük bir fark bulunmamasına mukabil, Türk münevverleriyle (bazı istisnalara rağmen) Garp münevverleri arasında uçurumlar kadar derin farklar vardır. Binaenaleyh Türkiye’nin geri kalışının sebebi, halkının cehaleti değil, münevverlerinin gerek keyfiyet, gerek kemiyet bakımından kifayetsiz oluşudur.”

***

Turhan’ın sorusuna soru ile cevap olarak nitelendirdiğim Atilla İlhan’ın “Hangi Batı?” sorusu da bir kitap adı. İlhan’ın kitap tanıtım yazısı ise şöyle:

“Cumhuriyet kuşaklarının dramı Atatürk sonrasında başlar. Çağdaşlaşmayı batılılaşma yapan sonrakilerdir. Hiç değilse, müdafaa-I hukuk doktrinini ulusalcı içleminden soyanlar, Dersaadet tipi kozmopolit bir batılılaşmayı Ankara’ya göçürüp Cumhuriyet’in ‘resmi’ tutumu yapanlar, onlardır. Avcıoğlu, yeni devletin ilk yıllarından itibaren, Babıali’nin, köhne kadrolarıyla Ankara bürokrasisini ele geçirdiğini yazar. Yalnız bürokrasiyi mi? Kuva-yi Milliye ruhunu da ele geçirip dağıtmışlar, devrimin ideolojisini şaşılacak bir çabuklukla yozlaştırmışlardır.”

***

Dün gece de ağzının suyunu akıtarak uzaklardan Türkiye’ye bakan ve vekaletle daha doğrusu vesayetle Türkiye’de politika yapan Cem Uzan’ın, “Türkiye şartları yerine getirdiği için AB Gümrük Birliği anlaşması imzaladı. Yine şartları yerine getirirse Türkiye AB’ye alınır!” şeklindeki sözlerine takıldım.

Hemen aklıma, “Romanya ve Bulgaristan gerekli şartları taşıdığı için mi AB’ye alındı?” sorusu ve aynı AB’nin bu iki ülkeyi Schengen Bölgesine almadığı gerçeği geldi.

“Hangi AB?” kitabını yazmak kime nasip olacak, bilmem!

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir