Mehmet Fuat ERGÜN & SEVDİKLERİNE ZAMAN AYIR

SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ

“Bir gram tecrübe bin gram teoriden üstündür.” sözünü tekrarlayarak bu yazımı kaleme almaya başladım. Okuduklarımın yanı sıra, tahsil ve iş hayatımın bana verdikleriyle, yaşamımda gözlediklerim yazılarımın temelini oluşturur.

Hiçbir zaman kopyala kes yapıştır yapmadım.

Çok güzel sözler bulursam, kaynağını belirterek paylaştım.

On iki seneyi buldu sözde köşe yazarlığım.

Bugün nasıl bir konu seçeyim derken kendisine saygı duyduğum sevgili arkadaşım Şener Muter’in bir maili gözüme ilişti.

“Eflatun’a sormuşlar;

İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?

Eflatun tek tek sıralamış,

“Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.

Ne var ki çocukluklarını özlerler.

Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.

Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.

Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar.

Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.

Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.

Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”

Yazılarımın takip edildiğinde bu dört konunun nerdeyse her biri için yazdım.

Çok enteresan bu insanoğlu. Hatırlarsınız her bir insan ayrı bir dünya. Bir insanı tanımak için denizleri boşaltsanız anlayamazsınız denir.

Bunun yanında “Biz bir hiçiz” başlıkla bizlerin bu sonsuz kainatın karşısında acizliğimizden bahsetmiştim.

Bize en yakın gezegen Mars’dan dünyamız bir noktadan küçük gözüküyor.

Hangimiz çocukluğumuzu özlemiyoruz? Ah! O eski günler demeyenimiz var mı?Neden eski günleri özleriz?

Bir yazıma başlık olmuştu. Beğenmediğimiz şu anımızdan, birkaç sene sonra eski günler olmayacak mı?

Neden şimdimizin kıymetini bilmeyiz? Ah! Of! ederiz. Anlamış değilim. Anlıyoruz ama kıymetini bilmiyoruz.

Para kazanmak. Kazandıkça gözümüzü doyurmamak. Bu hırsla sağlık ve sıhhatimizi bilinçsiz ihmal etmek.

Şöyle bir etrafınıza bakın kırk yaşlarına gelmiş olup da oy buram oy şuram demeyenimiz var mı? Hele şekerim yükseldi. Tansiyonum artı. Kalbim var. Bu konular herkesin sağlığıyla ilgili şikayet konusu değil mi?

Sonra da uğraş dur hastalıkla. Harca kazandıklarını.

Çoğu kez söyledim. Yine söyleyeceğim. Dün geçti gitti. Gelecek kim bilecek?

Bir dakikamızın sonrasını var mı bilen? Kanser profesörü olup ta kanserden yaşamını yitirenleri görmüyor muyuz?

Pandemiden, mikroskopla görülemeyen bir virüsten ölen tıp doktorlarını görmedik mi?

Peki geçmiş geldi geçti. Gelecek meçhul. O zaman şimdiyi neden kafamızda oluşturduğumuz olumsuz düşüncelerle zehir ediyoruz? Çoğumuz bu dediklerim içerisinde şu an bu güzel yaşamımızı karartmıyor muyuz?

Şöyle bir düşünelim. Dün gece ailece bir aradayız. Herkes kendi meşgalesinde birbirimiz ayırdığımız bir zaman yok.

Ya birimiz dizi seyrediyor; ya diğerimiz elinde akıllı telefonu kaç kişi beğeni attı, onunla meşgulüz. Ertesi gün akşam beraber olduğumuz bir aile ferdimizi kaybetmiş olalım. Geriye giderek bir gün önce akşama dönelim.

Ne yapardık? Bir gün sonra kaybetmiş olduğumuz canımız için. Koklar, öpmez miydik? Bağrımıza basmaz mıydık? Onunla bolca vakit geçirmez miydik? Ne değişti. Çünkü,

o zaman olan şimdinin değerini bilmedik. Sevdiklerinize, canımıza zaman harcamadık. Onlarla ilgilenmedik.

Eflatun’un söylediği gibi, sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşadık.

Yine Eflatun’un yukarıda ki son sözü…

“Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.

Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”

Ne olur haydi gelin, bu değerli, yarın toprak olacak madde vücudumuzun, nefis, ego istekleri olan, mal, mülk, servet, şöhret, siyaset çıkarlarına kapılmadan, bugünümüzün kıymetini bilelim.

Annemiz karnından önce geldiğimiz bilinmez dünyamızı terk ederken; bilinmez olan ikinci dünyamıza yüzü ak çıkmak için, bir ihtiyaç sahibinin gönlünü alalım.

0 Paylaşımlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir