Hamdi YILMAZ & Gönüllerdeki duvar  

Alman gazeteci Sascha Baron’un anlatımına göre, takvimler 1989 Eylülünü gösteriyordu. Binlerce Doğu Alman vatandaşı, Batı Almanya’nın Prag’daki büyükelçiliğine sığınmış ve batıya geçebilmek için yeşil ışık yakılmasını bekliyordu. Büyükelçilik balkonuna çıkan dönemin Batı Alman Dışişleri Bakanı Genscher de beklenen müjdeyi veriyordu.

Hans-Dietrich Genscher, “Durum gayet açıktı: yüzlerce değil, binlerce sığınmacı taşıyan bu trenler, Doğu topraklarının ortasından geçtikleri takdirde, ortalığı ateşe verecek meşale etkisi yapacaktı. Yaptı da zaten. Ancak sonuçta böyle bir şart vardı ve ben, büyükelçilik binalarına sığınanları böyle bir yolculuğa çıkmaları yönünde ikna etmek zorundaydım. İnsanların, benim de bir şekilde onlardan biri olduğumu bilmeleri, inandırıcılığımı arttırdı” diyor.

Genscher’in kendisi de Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde doğmuş ve 50’li yıllarda batıya kaçmıştı. 1989 yılı ise siyasi kariyerinin en heyecan verici yılıydı. Bu yılın ilk belirleyici olayı “Pan-Avrupa Pikniği” idi. 19 Ağustos 1989’daki bu etkinlik çerçevesinde Macaristan ve Avusturya sembolik olarak Demir Perde’yi kaldırmış ve üç saatliğine sınır kapısını açmıştı. Bu süre içinde 600’den fazla Doğu Alman vatandaşı bu fırsatı kullanıp batıya kaçtı.

Genscher, “Bu etkinlik, Budapeşte yönetiminin aslında nasıl düşündüğünü gösterdi. Bu sosyalist devletin hükümeti, toplumda açıklık politikasını destekliyordu ve, diğer Varşova Bloğu ülkelerinin aksine, dönemin sosyalizminin geleceği olmadığının farkındaydı” şeklinde konuşuyor.

Demir Perde’deki ilk kırılma anlamına gelen bu pikniğin üzerinden daha üç ay geçmeden de Berlin Duvarı yıkıldı. Tüm Alman televizyonları iş başındaydı ve kimse gördüklerine inanamıyordu. Dönemin Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher, o günkü duygularını şöyle anlatıyor:

“Bu o kadar heyecan vericiydi ki, tüm gece gözüme uyku girmedi. Macaristan ile sınır kapısının açılmasından, büyükelçiliklerdeki sığınmacılara yeşil ışık yakılmasından sonra, nihayet umduğumuz, özlemini çektiğimiz olay gerçekleşmişti. Ama şimdi asıl önemli olan, önümüzde beliren ödevlerin üstesinden nasıl geleceğimizdi. Bu benim için unutulmaz bir gündü“ diyen eski Dışişleri Bakanı’nın hala gözleri parlıyor.

Ama Almanya’nın toplumsal açıdan birleşmesi için daha çok uzun zaman geçmesi gerektiğini savunanların sayıları da küçümsenecek gibi değil.

Böylelerinin varlığı ve sayılarının çokluğu henüz gönüllerdeki duvarın yıkılmadığını gösteriyor.

(Bu yazı 21 Ağustos 2009 tarihinde yayınlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir